Pazartesi akşamı Amedspor yeni sezonun ilk maçını kendi evinde İstanbulspor’a karşı oynadı. TFF seçimlerinde Amedspor’un ilk maçını statta izleyeceğini söyleyen TFF Başkanı Amed’e geldi. Maçtan bir gün önce TFF başkanının, kent dinamiklerinin, halkın seçilmiş iradesi olan Amed Belediye Eş Başkanlarının ve ‘Pêşî Peya’ ve ‘Hêdî’ trafik uyarısı yazılarının sildirilmesinin faili olan valinin de bulunduğu gala yemeği etkinliği düzenlendi. Van Belediyesi’ndeki kayyımlık pratiği ve Trabzon’da AKP’nin Belediye Başkanı olarak tanınan valinin orada olması, Polyanacılar tarafından romantik yorumlar yapılsa da devlet aklını tanıyan Amedliler bunu pek hayra yorumlamadı.
Amedspor’un mücadele sürecinde maruz kaldığı haksızlıkların hiçbirinde Amedspor’un yanında olmayan vali ve valinin mensubu olduğu AKP yöneticileri protokole kuruldu. Kürtlerin deyimi ile ‘hat ji newalê. bû xweyê malê’. Yani emek harcamadan hazıra/emeğe konmak olarak okundu. Valinin Amedlilerin iradesini tanımayıp, eş başkanlığa tahammülsüzlüğün göstergesi olarak Belediye Eş Başkanına protokol sıralamasında saygısızlık yapması da ‘dağdan gelip bağdakini kovması’ sözüne denk düşmekteydi.
Devamında İstanbulspor oyuncularının stada ‘Önce Vatan’ pankartı ile çıkması meşhur futbol sadece futbol değil özdeyişini çağrıştırdı. Ya da Sportwashing kavramını.
Sportwashing yani sporla aklama kavramı; otoriter ve olumsuz algıya sahip yozlaşmış rejimlerin olumsuz algılardan kurtulmak, itibarlarını düzeltmek, suç ve kabahatleri örtbas ederek gündemi kendileri için fayda yaratacak şekilde değiştirebilmek maksadıyla spor, sporcular, spor kulüpleri ve spor etkinliklerinden fayda sağlama çabaları olarak tanımlanır. Otoriter rejimler sporu özellikle de futbolu kullanarak geçmişteki suçlarını gizlemek istedikleri gibi rejimlerinin propagandasını yaparak geleceği de inşa etmek istemektedirler.
Tarihsel süreçte Sportswashing, yöntemsel olarak ilk defa Nazi Almanyası’nda görülmektedir. 1936 yılında düzenlenen olimpiyatlara ev sahipliği yapan Nazi Almanyası olimpiyat organizasyonunu ırkçı ideallerini yaymak için kullandı. Ayrıca Nazi yönetimi, olimpiyat oyunlarını propaganda amaçlı kullanabilmek için dönemin ünlü Alman yönetmeni Leni Riefenstahl’a ‘Olympia’ isimli bir film çektirmiş, 1938 yılında yayınlanan film propaganda yöntemleri açısından kült bir eser haline gelmiştir. Hitler sporu kullanarak ırkçılığın propagandasını yapmıştır. İspanya’da diktatör Franco’nun Kralın takımı olarak bilinin Real Madrid üzerinden faşizmi parlatması da başka bir örnektir.
Rusya ise Sportwashing yöntemi ile kendi suçlarını örtbas çabası içine girmişti. Özellikle 19. yüzyılda yaşanan Çerkez soykırımlarıyla hatırlanan Sochi’de 2014 Kış Olimpiyatları’nın düzenlenmesi büyük tepki toplasa da organizasyon gerçekleştirilmiştir. Yine Rusya’nın 2018 FIFA Dünya Kupası’na da ev sahipliği yapması Moskova’ya hem sportif başarı hem de uluslararası alanda propaganda yapabilme imkânı vermişti.
Yukarıdaki örneklerden görüldüğü üzere futbol otoriter ve yozlaşmış rejimlerin ideolojik aygıtı olarak da kullanılıyor. Bu aygıt sadece geçmişteki suçları örtbas etme ve faşizmin propagandası yapılarak geleceği şekillendirmede kullanılmıyor. Futbol aynı zamanda toplumsal ilişkilerin yeniden üretilmesinde dolayısıyla, toplumsal düzenin sürdürülmesinde çok önemli bir işleve sahiptir. Bu yüzden futbol kitlelerin sistemi içselleştirmesini sağlayan devletin ideolojik aygıtlarından biri olmuştur.
Türkiye’de Sporwashing;
Türkiye’de futbol/spor siyaset ilişkisi cumhuriyet öncesine kadar dayanır. II. Abdülhamit kalabalıklardan çekindiği ve spor da kalabalıkları çektiği için kitlesel spor yapılmasına izin vermemiştir. Buna karşılık İttihat ve Teraki de futbolu halkı etkilemenin aracı olarak kullanmıştır. 1980’li yıllarda Arjantin’deki askeri cuntanın ‘halkı uyutmak için futbolu kullanma’ yöntemine özenen darbeciler kendi adlarına ‘devlet başkanlığı kupası, cumhurbaşkanlığı kupası’ gibi kupa törenleri düzenlendiler. Bir kısmı da futbolun kitleleri etkileyici gücünü kullanarak siyasi kariyer aracı olarak kullandılar.
1990’lı yıllarda Kürt halkını sporla uyutup, sistemiçileştirmek için dönemin büyük kulüplerine Kürdistan’da futbol müsabakalarını düzenletiyorlardı. Türkiye’de sözde ‘milli birliği’ sağlamak adına faşizmi ve ırkçılığı güçlendirmek için FIFA’nın aksi düzenlemelerine rağmen, oynanan her karşılaşma öncesinde İstiklal Marşı okunması geleneği yerleşti. Futbolcular arasında asker selamı vermek revaçtaydı.
Toplumsal muhalefetin örgütlendiği mecra olarak Futbol;
Futbolun kitleleri sistemiçileştirme aygıtı, rejimin varlığını sürdürmenin politik bir silahı olduğu aşikardır. Ancak futbol, muhalif güçler tarafından örgütlenme ve propaganda amaçlı olarak da kullanılabilir. Bu anlamıyla futbol, toplumsal muhalefetin örgütlenmesine olanak tanıması açısından özgürleştirici bir güce de sahiptir.
Arjantin’in cunta rejiminin iktidarını sürdürmek istediği 1978 Dünya kupasında futbol bir anda muhalefetin örgütlendiği alana döndü. Tribünlerde seyirciler “se va acabar, se va acabar, la dictatura militar”, “askeri diktatörlük bitecek, askeri diktatörlük bitecek” diye bağırdılar. Toplumsal muhalefet, 2011 Mısır devriminde Ahlavi taraftar grubu oldu, 2013 Gezi eylemlerinde Çarşı taraftar grubu oldu. Ve 2015’ten bu yana Kürdistan’da, Kürt kimliğini, kültürünü, dilini inkara itiraz eden Amedspor taraftar grubu oldu. Yani futbol statları iktidarların red edildiği yerlere dönüştü.
Kürtlerin dilini, kimliğini inkar eden, Kürtlerin iradesini tanımayan devlet aklı Kürtleri asimile etmek için şimdiye kadar kullandığı bütün yöntemlerin yanında futbolu da kullanmıştır. Kullanmaya devam ediyordur. Ancak Kürt halkı şimdiye kadar hiçbir saldırıya boyun eğmediği gibi kendine ait olana sahip çıktığı gibi Amedspor üzerinde yapılacak saldırıya da boyun eğmeyecek ve Amedspor’a sahip çıkacaktır. Bunu Van kayyumluğu, AKP siyasetçiliği geçmişi olan Kürtçeyi Amed sokaklarından silmeye çalışan atanmışlar da bilsin.
Nasıl ki Franco’yu parlatma takımına Real Madrid’e karşı Katalanların Barcelona’sı direnişin simgesi olmuşsa, devlet aklının ırkçı, şoven aklına ve futbol güruhuna karşı da Kürtlerin Amedspor’u direnişin simgesidir. Stadyumlar faşist, şoven iktidarların ret edildiği yerlerdir artık.