Çevre kirliliğinin en büyük nedenlerinden biri olan petrol üretimleri Kürt coğrafyasının kadim tarımsal yapısını yerle bir ediyor. Gabar’da genişleyen petrol sondajları Amed dahil tüm bölgeye yayılmak isteniyor
Yusuf Gürsucu
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Amed’de 457 sondaj kuyusunda üretime başladı. Şehirde mart sonu itibarıyla toplam 100 milyon varil ham petrol rezervi bulunduğu iddia edildi. Denizlerdeki arama ve sondaj faaliyetlerine karada da devam eden Türkiye, büyük yıkımlara imza atıyor. Amed (Diyarbakır), Adana, Şirnex (Şırnak) Êlih (Batman) başta olmak üzere birçok farklı noktada yeni kuyular açılıyor. Gabar’da günlük petrol üretimi 45 bin varili aştığı ve toplam 41 olan kuyu sayısının ise sene sonunda 95’e çıkacağı belirtiliyor.
Bölge tehdit altında
TPAO, Colemerg ve Wan’da petrol sondaj çalışmaları sürerken, buralarda da Gabar’daki benzer yapıdaki sahalar olabileceği açıklamalarda yer alıyor. Amed’de tespit ettikleri alanlarda açılan kuyularda üretim potansiyelinin yüksek olduğu iddiasıyla çalışmaların hızlandırıldığı açıklandı.) Diyarbakır’da 457 kuyu açıldığı ve bu kuyuların 252’sinde 1 ayda 469 bin 177 varil petrol üretildiğine dikkat çekiliyor. Son duyurularda Amed’de Çınar, Sur, Bağlar ve Silvan’da yeni petrol sahaları için meralara ve tarım arazilerine çökülerek petrol sahasına dönüştürülme çalışmaları sürerken Amed dahil tüm Kürt coğrafyası bu tehdit altında yaşanılamaz bir yer haline getiriliyor.
Ekolojik yıkım genişliyor
Kadim tarım bölgesi olan Amed, Mêrdîn ve Êlih coğrafyaları ile Riha coğrafyası enerji şirketlerince adeta işgale uğrarken, halk bölgede bulunan devasa barajlara karşın susuzluğa mahkum edilmektedir. Riha’da tarım arazileri ve meralar güneş tarlalarına dönüştürülürken, diğer Amed ve ‘Elih coğrafyası ise petrol sondajlarıyla delik deşik edilerek bölge ekosistemi yerle bir edilmektedir. Diğer yandan Gabar Dağı, 4 yıla yakın süredir korucular eliyle ağaçların kesilerek satışa çıkarılmasıyla gündemde. Ayrıca sadece son 3 yılda onlarca ormanda yangın çıkarılırken, 68 alanda orman kesimiyle büyük bir ekolojik yıkım yaratıldı.
Gabar delik deşik
Besta Bölgesi ile Cudi ve Gabar dağlarında 4 yıldır asker gözetiminde, korucular tarafından orman katliamı yapıldığı biliniyor. Tüm adımların bölgede Kürt halkının yaşadığı coğrafyayı terk etmesini sağlayıp, sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratılmak istendiği artık gizlenemiyor. Şirnex’te sömürge uygulamalarının tipik örnekleri yaşanırken, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) bölge coğrafyasını delik deşik edip adeta yok oluşa bağlıyor. Sondaj çalışmalarını aralıksız sürdüren TPAO elde veriler doğrultusunda petrol üretimleri için dünya petrol tekelleriyle de kol kola girerek bölgeyi yerle bir etmeyi sürdürürken, petrol sondajları Colemerg’ten Wan’a kadar genişletilmeye çalışılıyor.
Petrol kirliliği yıkım demektir
Petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtların çıkarılması ve işlenmesi sonucunda arazi bozulmaları meydana gelmektedir. Bozulan araziler, canlıların yaşama düzenlerinin doğal olmayan bir şekilde değişmesine ve ekosistemin zarar görmesine sebep olmaktadır. Kullanımı sırasında emisyon salımına sebep olan ve çevreye zarar veren bu yakıtlar, yer altından çıkarılma sürecinde de çevreye zarar vermektedir. Fosil yakıtların elde edilmesi sonucunda ortaya çıkan çevresel zararlara örnek olarak petrol çıkarmak için inşa edilen kuyular ve taşıma amacı için inşa edilen borular verilebilir. Sonuç olarak, bölgedeki canlıların yaşam alanları zarar görmekte ve biyoçeşitlilik büyük bir risk ile karşılaşmaktadır.
Petrol ekolojik yıkımdır
Günümüzde en önemli çevre kirliliği etmenlerinden biri petrol ve petrol türevlerinin oluşturduğu kirliliktir. 1900’lü yıllarda enerji için kullanılan miktar 0.4 trilyon dolar iken bugün 10.4 trilyon dolardır. Kullanılan ulaşım araçlarının yüzde 96’sı petrol ve türevi maddelerle çalışmaktadır. Hava ve deniz taşımacılığının yüzde 100’ünde, raylı sistemlerin ise yüzde 89,2’sinde petrol ve türevi maddeler kullanılmaktadır. Petrol araması ve çıkarılması sırasında çevreye yayılan petrol büyük bir ekolojik yıkıma yol açmaktadır.
Canlılar çaresiz
Petrol kirlenmesi sonucu olarak ortaya çıkan bileşikler, ekosistem içersindeki tüm organizmaları az veya çok etkilemektedir. Yapılan araştırmalar, kirlenmenin ileri boyutlara bölgelerde canlılarda hidrokarbonların önemli oranlarda biriktiği bilinmektedir. araştırmalarla elde edilen sonuçlara göre, hidrokarbonların canlılara etkisi, ortam koşulları ile doğrudan ilgilidir. Örneğin su sıcaklığı, oksijen içeriği, pH gibi ortam faktörleri, canlıların petrol karşısında çaresiz bırakmaktadır.
İran’la paralel politikalar
Türkiye’nin son yıllardaki girişimleri İran’la örtüşüyor. İran’ın Huzistan eyaletinde sayısız petrol sahaları ve rafineriler bulunuyor. Bu durumun neden olduğu kirlilik ise solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalık bölge halkının kaderi olmuş durumda. İran uzun yıllardır buradaki yerli halkın topraklarına el koyup demografik yapıyı değiştirmeyi hedeflerken, bölgede büyük bir ekolojik yıkım yaşanıyor. Doğalgaz ve petrol dışında uranyum, bakır ve altın rezervlerinin olduğu belirtilen Sistan ve Belucistan Eyaleti’nde de durum Huzistan’dan farklı değil. Bu bölgede yaşayan Beluclara karşı da Huzistan’daki politikalar uygulanırken, Türkiye ile İran politikalarındaki paralellik dikkat çekiyor.
İran’da halka günlük 15 lt su
İran’ın Huzistan, Sistan Belucistan eyaletlerinde kirlilik ve susuzluk had safhaya ulaşırken bunun nedeni bölgede yoğunlaşan petrol sondaj ve işletmeleridir. İran devletinin bölgede kişi başına belirlediği su payı günlük sadece 15 litre. Halk bu suyla tarım yapma, yemek yapma, içme ve yıkanma ihtiyacını karşılamak zorunda. İran’da susuzluğun etkisi yaşamsal düzeyde büyürken, Türkiye’de de durum İran’dan çok farklı değil. Aynı politikalar Kürt coğrafyasında Türkiye tarafından uygulanmakta. Ormanları yakılıp kesilen bölge petrol ve maden sahası olarak işaretlenerek, halkın bölgeden sürülmesi ve göç ettirme uygulamaları aralıksız sürmektedir. Diğer yandan halka ait tarım arazilerine ‘acele el koyma’ uygulamaları ve meralık alanlardan halkı uzaklaştırmak sıradanlaşan politikalardır.