DEM Parti Amed Belediye Eşbaşkan adayı Doğan Hatun ile projelerini, Amed’e dair hayallerini, kayyımı konuştuk: Kurdistan’da yeniden bir tarım devrimi oluşturalım. Bu sadece Amed ile tek değil ama Amed, bütün Kurdistan’a öncülük edecek, pilot bölge olacak bir projesi geliştireceğiz. Ekonomide ahlaki çöküntüyü ve fırsatçılığı toplumsal dayanışma ile kooperatiflerle aşacağız
Selman Çiçek
31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kaldı. Kurdistan’da gözler kayyımların gönderilmesine çevrilmişken, batıda da rekabet kızışıyor. Kurdistan’ın kalbinin attığı yer ise Amed. DEM Parti ve geleneğindeki partilerin damga vurduğu kentte milyonların iradesine kayyım atanmıştı. DEM Parti Amed Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Doğan Hatun, projelerini, vaatlerini ve kayyımın yarattığı tahribatlarla nasıl mücadele edecekleri konusunda gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
İki yıl önce Kent Koruma ve Dayanışma Platformu kurduk. Bu platformla, sorunlara hızlı bir şekilde cevap vermeye ve kayyım tahribatlarını teşhir etmeye başladık. Kentin sorunlarını çözebilecek bir iradeyi oluşturduk. Bu iradeyi yerel yönetim anlayışı ile birleştireceğiz
- Uzun yıllardır sivil toplum kuruluşlarında önemli görevler alarak Amed şehrinin geleceği için mücadele ettiniz. Bize biraz bu mücadelenizi anlatabilir misiniz?
Son sekiz yıldır, bu kentin şehir planlamasını konu alan platformlarda yer aldım. Amed’in tarihini, kültürünü ve dilini sokaklardan aldığını bilen biriyim. En çok annem soruyor bana; “Bu kente ne yapıyorsun” diye. Ben de ona hep, “Sur’u yaşıyorum” diyorum. Sur’u yaşamak nedir, binlerce yıllık tarihine sahip çıkmaktır. Sur’da yaşanan çatışmalı süreçte maalesef 6 mahallesi haritadan silindi. 2016 yılında halkın iradesine kayyım atandı. Hem çatışmalı süreç, hem kayyım hem de Kürt siyasetçilerin tutuklandığı bir dönemdi. Bir kenti toparlamak gerçekten çok zordur. Bu psikolojik tahribatı kaldırmak çok zordur. Sivil toplum kurumu bir kent için çok önemlidir. Herkes kendi cephesinden bir rol alırsa; bu işi daha hızlı ve pratik bir şekilde toparlayabilme inancı oluştu. Kayyım geldikten sonra ciddi bir kaos ve darbe süreci vardı. Bu darbe ile kentin birçok demokratik kurumunu kapattılar. Sıfırdan bir kent mücadelesi başladı. Bizi bu yola sevk eden ilk adımlardan biri de buydu. O mücadele ruhu, bu kenti ayakta tutma ruhu bizi bugünlere getirdi. İki yıl önce Kent Koruma ve Dayanışma Platformu kurduk. Bu platformla, sorunlara hızlı bir şekilde cevap vermeye ve kayyım tahribatlarını teşhir etmeye başladık. Bu yapı ilk defa depremde birlikte çalıştı. Amasız bir şekilde bütün kurumlar bu süreçte başarı ile çalışarak halkın sorunlarına çözüm gücü oldular. Önemli bir tecrübe oluştu. Yerel yönetim olsa da olmasa da bu kentin sorunlarını çözebilecek bir iradeyi oluşturduk. Bu iradeyi yerel yönetim anlayışı ile birleştireceğiz.
- Nasıl bir belediyecilik hedefiniz ve anlayışınız olacak?
Yerel yönetimler, yeni bir paradigma ile hareket ediyor. Klasik bir belediyecilik anlayışı ile hareket etmiyoruz. Klasik belediyecilik rant ve talan politikaları üzerine hareket ediyor. Yerel yönetim, halkın kendini yönetme yerleridir. “Doğduğun yer doyduğun yer olmalı” şeklinde bir yönetimi benimsiyor. Yerel yönetim, kendi öz gücü ile kendi ürettiği ile kendi pazarı ile bir yönetim şekildir. Örneğin, herhangi bir ilçemizin hayvancılık üzerine potansiyeli varsa bunu en doğru şekilde pazarını da oluşturabilecek bir model geliştireceğiz. Şu an hayvancılıkta aracılar, üretimi yapandan daha çok kazanıyor. Diğer alanlarda da böyle. Bu sistem, gayri ahlaki bir durum olan fırsatçılığı doğuruyor. Bunu deprem sürecinde çok net gördük. Toplumumuzda etik ve ahlak sınırları çok bellidir. Dara düşen her insanın durumu biraz daha iyi olan ile eşit bir şekilde dayanışma içerisinde olur. Ekonomide ahlaki çöküntüyü ve fırsatçılığı toplumsal dayanışma ile kooperatiflerle aşacağız. Partinin paradigması olan kendi kendini yöneten, kendine yeten, kendi ekonomisini oluşturan, kendi pazarını oluşturan ve doğa ile birlikte eş güdümlü doğaya, kadına tahakküm kurmayan bir yönetim anlayışı ile hareket edeceğiz. Kar hırsı ile doyumsuz insan modeli oluşturulmaya çalışıyorlar, bu uğraş yoksulluğu da doğruyor. Kapitalizmin bu zihniyetine karşı demokratik modernite anlayışı ile yöneteceğiz.
Doğayı ve insanı da içine koyup dengeyi bozmadan kent projeleri geliştireceğiz. Bir bitkinin doğa içinde yaşam hakkı varsa, bir karıncanın da solucanın da ve insanın da yaşam hakkı vardır anlayışı ile hareket edeceğiz. Halkın iradesini halk ile teslim almaya gideceğiz
- Nasıl bir kent modeli vaat ediyorsunuz?
Kayyım sekiz yıl içerisinde Rezan ilçesine tek bir sokak lambası bile yapmadı. Rezan’ı karanlığa bırakarak güvenliksiz bir ortam yaratmak istedi. Rezan’ı krimanalize etti. Çünkü, 90’lı yıllarda köyleri yakılarak buraya yerleşen örgütlü toplumun olduğu bir bölgeydi. Bu şekilde kentsel dönüşüme dayanak yaptılar. Kentsel dönüşümü, toplumu riskli gördükleri için yaptıklarını açıkladılar. Biz diyoruz ki, kentlerin dönüşümü, yapısal olarak yapıların sağlıklı hale getirilmesidir. Ancak, kayyım zihniyeti oradaki halkı terörize ederek halkın oradan göçertilmesi hedefleniyor. Orada hedeflenen yapısal bir dönüşün değil toplumsal dönüşümdür. Hayata geçirmek istedikleri proje, oradaki halkın kendi yerlerinde kalma üzerine yapılan bir proje değildir. Toplum mühendisliği yapılıyor. Mücadele yürüten halkın, kendi örgütü ile ayakta kalan toplumun hedef alınması söz konusudur. Doğayı ve insanı da içine koyup dengeyi bozmadan kent projeleri geliştireceğiz. Bir bitkinin doğa içinde yaşam hakkı varsa, bir karıncanın da solucanın da ve insanın da yaşam hakkı vardır anlayışı ile hareket edeceğiz. Demokrasinin özü de budur. Doğaya demokratik yaklaşım, insanın birbirine demokratik yaklaşmasıdır.
- Nasıl bir ekonomik model izleyeceğiz? Özellikle tarımsal projeleriniz nelerdir?
Kurdistan’da yeniden bir tarım devrimi oluşturalım. Bu sadece Amed ile tek değil ama Amed, bütün Kurdistan’a öncülük edecek, pilot bölge olacak bir projesi geliştireceğiz. Amed’in içme suyu, yeraltı suyu dünyada ender rastlanan sulardan biridir. Çeşmelerde içme suyumuz vardır. Bu çok kıymetlidir. Altından daha kıymetlidir. Türkiye’de yeraltı su rezervlerinin yüzde 61’i Dicle ve Fırat havzasında oluşuyor. Dünya var olduğundan beri, Dicle ve Fırat tatlı sudur ve hiçbir zaman kurumamıştır. Mezopotamya dediğimiz coğrafyayı oluşturan iki büyük nehirdir. Bu tatlı suyu en az kullanan bizleriz. Doğru kullanmayı da başaramıyoruz. Yıllardır, Amed’de buğday, mercimek ve pamuk üretiyoruz. Sanki bu üç üründen başka bir şey yetişmiyor gibi doğaya bir yaklaşım var. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Hevsel’de yetişen Mor Menekşe çayı var. Kentte sadece kendi üretimi olan bu çay içiliyordu. Şu an endemik bir türe dönüştü. Halen var, ancak nadir görülen bir bitki haline geldi. Bunu yeniden Hevsel Bahçeleri’nde yetiştirip kendimize özgü çayımızı üretebiliriz. Binlerce yıl denenmiş, yüzyıllardır kullanılmış bir çaydır. Bunun canlanması çok zor bir şey değildir. Bunun ar-ge çalışmasını, fizibilite çalışmasını yürütüyoruz. Pilot bölge olarak bir yerde bu çayı yetiştirip bir sezon boyunca bu çayın dağıtımını yapacağız.
- Amed depremi yaşamış bir kent olduğu için deprem politikanız ne olacaktır?
Kentin bir diğer sorunu da depremi yaşamış bir kent olmasıdır. Yerel yönetimlerimiz, daha önce sosyal konut projesi geliştirmişti. Yeniköy civarında sosyal konutlar inşa edildi. Kayyımların bütçe bırakmadığını biliyoruz ama bu sosyal konutları mutlaka yapacağız. AB ya da fon kuruluşlarından gerekli fonlar sağlandıktan sonra hızlı bir şekilde depremzedeler için sosyal konutlar yapacağız. Birçok belediye arazisinin satıldığını biliyoruz, arazilerin cemaatlere peşkeş çekildiğini biliyoruz. Ne kadar kalmış bilemiyoruz ama var olanlarla sosyal konut projelerini hayata geçireceğiz. Depremzedelerin mağduriyetini gidermek bizim birincil görevlerimizdendir. Biz bunu bir proje olarak sunmuyoruz. Bu bizim asli görevimizdir. Nasıl belediyenin su, kanalizasyon asli görevi ise depremzedelere konut sağlama da asli görevlerindendir.
Afet birimi oluşturmak elzemdir. Afete hazırlıklı olmak elzemdir. Bunun tanımı bir daire başkanlığı oluşturma ise; Afet Daire Başkanlığı, bunun tanımı müdürlük ise müdürlük kuracağız. Bu konuya ciddiyetle yaklaşacağız. Sadece deprem değil, sel, toprak kayması vb. doğal afetler de var. Her şeye hazırlıklı olmalıyız, tedbirli olmalıyız. Temel hedefimiz, doğal afetlerde kentimizde bir kaos ortamını sağlamayacak duruma getirmektir. Deprem sürecinde bu kent kendine yetindi. Bir tecrübe oluştu. Toplumda bir tecrübe oluştu, bizler de ekstra uzman ekiplerle bu süreçleri yönetebilmeliyiz. Deprem zamanında en zayıf olduğumuz nokta, arama kurtarma ekiplerinin yetersizliği oldu. Gerek AFAD gerek Kızılay, bu ihtiyaca cevap olamadı. Bu konuda kendimizi donatıp kendi ekiplerimizi oluşturabiliriz.
- Kayyım tahribatları ve yolsuzlukları ile nasıl mücadele edeceksiniz?
Bizim hiçbir şahıs ile bir problemimiz yok. Kayyım meselesi bir şahıs meselesi değil, bir zihniyet meselesidir. Kayyım, bu halkın kendi kendini yönetme iradesini elinden alan bir sistemdir. Halkın iradesini tecelli edebileceği bir şekilde belediye binasına girmek elzemdir, önemlidir. Halkın iradesinin o binadan toplu bir şekilde girmesini önemsiyoruz biz. Halkın iradesini halk ile teslim almaya gideceğiz.
- Kayyımların asimilasyon hedefinde olan Kürtçe’nin yaşamsallaştırılması için neler yapacaksınız?
Cumhuriyetin 100 yıllık tarihi Kürtler açısından bir asimilasyon tarihidir. Kürdü yok sayma, Kürdü görmeme, Kürt diline karşı nefret oluşturabilecek sürekli politikalar oluşturan bir devlet sistemi var. Bu kent kendini özgür ifade ettiği an toplum kendi dilini tekrar kullanmaya başlıyor. Kent, kendi kendini yönettiğinde, kendi özgür iradesiyle hareket ettiğinde kendi anadilini daha iyi kullanacaktır. Görsel algı, psikolojik asimilasyonun en büyük argümanıdır. Sürekli sana aynı şeyi göstermek zihninde bir alışılmışlık, zihinde bir tahribat ve zihni kontrol altına almak asimilasyonun temel üç maddesidir. Pazar dili ne ise o kentin dili ona dönüşür. Pazarda bir Kürtçe tabela, asimilasyonu reddetmenin ilk adımıdır. Bir tabelanın değişimi bile seni orada o dille konuşturmaya sevk eder. Bir bakkala gidince o bakkalın tabelası Kürtçe ise, Kürtçe konuşmaya itiyor seni. Esnaflarımızla görüşüp tartışıp birlikte karar vereceğiz. Bu kentin bütün tabelalarını Kürtçe yapma gibi bir hedefimiz vardır. Tabelasını Kürtçe’ye çeviren esnafa da gereken her kolaylık sağlanacaktır. Birçok dil kurumumuz var, dil uzmanlarımız var, onlarla ortaklaşıp yeni yol haritaları belirleyeceğiz. Bizler de bu haritaları uygulama konusunda cesur olacağız.
- Gençlere dönük projeleriniz ne olacak?
Gençliği olmayanın geleceği olmaz. Bizim siyasetimizin bir çıkış noktası var: Genç başladık, genç başaracağız. Felsefemiz ve paradigmamız çok net. Sistem, son dönemlerde Kürt bölgelerinde bir beyin göçü yaratma hedefindedir. Neden, beyin göçü batıya doğru yapılıyor. Mezopotamya toprakları dünyanın var oluşundan günümüze kadar bütün dünyaya beyin acısından sürekli öncülük etmiştir. Yaşam koşullarında, üretim araçlarında, tarımda, hayvancılıkta hiçbir zaman ekonomik kriz yaşamayan bir coğrafyadır. Toprağı ve suyu var. Bütün dünyayı besleyebilecek bir coğrafyamız var. Yüzlerce yıldır üretimden koparılmış bakir bir toprağımız var. Bunları doğru değerlendirdiğimizde bütün dünyayı besleyebilecek bir konuma geleceğiz. Bu toprağı ve suyu doğru değerlendirdiğimizde başka coğrafyadan insanlar burada yaşamaya gelecektir. Gençler bu bilinci yakaladıktan sonra toprağa sarılacaktır. “Burası bizim toprağımız, biz üretim yapalım” diyecekler. Sadece toprağı doğru kullansak binlerce genci geri getirebiliriz. Gençler ile ilgili temel çalışma gençleri sevmek ile başlar. Biz gençleri çok seviyoruz. Biz geleceğimizi seviyoruz. Geleceğimiz gençlerde saklı olduğu için gençleri seviyoruz. Bu inşa sürecini gençlerle birlikte yürüteceğiz. Gençler, bu sürecin öncüsü olmalıdır. Biz bu kenti gençlerle yönetmeyi hedefliyoruz.
Bu kentin kalbi bundan sonra Rezan’dan, Ben-u Sen’den, Seyrantepe’den, Şehitlik’ten, Şilbe’den atacaktır. Herkesin eşit, adil bir yaşama erişimini sağlayacağız. Bu kentte nüvesi bulunan her alanla amasız bir şekilde birlikte çalışacağız. Bu kente yarar sağlayan bireylerle ortak çalışacağız. Bu kentte suç işleme gayesi içerisinde olanlardan hesap soracağız. Kayyım zihniyeti, kayyım zihniyetinin yarattığı tahribatlarla hesaplaşacağız. Kentimizin arazilerini satışa çıkaranlardan hesap soracağız. O sattıkları arazilerin bu halkın malı olduğunu bir kez daha hatırlatacağız. Borçların hesabını elbette soracağız.
Doğan Hatun Kimdir?
1985 Pasur doğumlu olan Doğan Hatun, 90’lı yıllarda köy boşaltma politikaları sonucu zorla köyden kentte göç ettirilir. 94 yılından beri Rezan ilçesinde yaşayan Hatun, Dicle Üniversitesi Maden Mühendisleri bölümünden mezun oldu. Maden Mühendisleri Odası Eşbaşkanlığı yürüten Hatun, Emek ve Demokrasi Platformu dönem sözcülüğü ve Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nda yer aldı.