Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Kürt gazetecilerin tutuklanmasına tepki gösterdi: ‘Mikrofon bizim ellerimizde; herkesin gönüllü olarak haber yapabileceğini, özgür basının susmayacağını söylemek için buradayız. Amaç, gizli tanık ifadeleri ve çeşitli bahaneler ile özgür basını susturmaktır’
Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Diyarbakır’da 8 Haziran günü gözaltına alınan ve 16 Haziran günü “Örgüt üyesi olmak” iddiası ile tutuklanan 16 gazetecinin durumuna dikkat çekmek için Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) önünde basın açıklaması yaptı. 22 Haziran’daki eyleme Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın yanı sıra çok sayıda platform üyesi katıldı. “Özgür basın susturulamaz” pankartı ile “Kürt gazeteciler onurumuzdur” ve “Özgür basın susturulamaz” dövizlerinin taşındığı açıklamada, basın metnini Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan okudu.
Elif Turan, iktidarın ülkedeki demokrasi savunucularına saldırmaya devam ettiğini vurgulayarak, medyanın iktidarın görüşleri çevresinde tek tipleşmesine, muhalif basının baskı ve tutuklamalar ile sindirilmeye çalışılmasına şahit olduklarını söyledi.
’30 yıldır tutuklamalara, kaçırılmalara ve suikastlere direndi’
Medyanın tek tipleştirilme ve sindirilmesine dönük son örneğin geçtiğimiz hafta Kürt gazetecilerin tutuklanması ile devam ettiğini vurgulayan Turan, baskınlarda birçok teknik alet, kamera, mikrofonun tahrip edildiğini söyledi. Turan, “Bu gözaltılar ve tutuklamalar Kürt basınına, özgür habercilik anlayışına karşı yapılan ilk yönelim değildir. Bu basın geleneği, 30 yıldır bu baskılar altında çalışmaktadır. 30 yıldır tutuklamalara, kaçırılmalara ve suikastlere direnmiştir” dedi.
173 gazeteci yargılandı
Sadece 2022 yılının ilk çeyreğinde gazetecilerin sanık olarak yargılandığı 101 farklı davanın görüldüğünü hatırlatan Turan, bu davalarda 5’i yabancı ülke vatandaşı olmak üzere toplamda 173 gazetecinin yargılandığı bilgisini verdi. Turan devamla, “Geçen haftaki tutuklamalar göz önüne alınmadan yapılan değerlendirmede; Dünya Basın Özgürlüğü endeksine göre Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada yer almaktaydı. İktidarın haber alma özgürlüğüne yönelik bu saldırılarını, dünya kamuoyu nezdindeki imajlarını umursamayacak düzeyde yürüttüğünü görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
Susturma yasası
“Sansür yasası” olarak bilinen Dezenformasyon Yasası teklifine de değinen Turan, ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ gibi bir suç tanımlaması ile getirilen basın ve sosyal medya düzenlemesinin, gazetecileri ve sosyal medya kullanıcılarını susturmaya yönelik olduğunu söyledi.
‘Amaç çeşitli bahaneler ile özgür basını susturmak’
İktidarın bu yasal düzenlemeler ile ülke genelindeki antidemokratik yaklaşımlara yasal kılıf aradığını belirten Turan, “Kürt basınına dair operasyonlarda; böyle bir kaygı gütmemektedir. Amaç, gizli tanık ifadeleri ve çeşitli bahaneler ile özgür basını susturmaktır. Kamera bugün bizim omuzlarımızda, mikrofon bizim ellerimizde; herkesin gönüllü olarak haber yapabileceğini, özgür basının susmayacağını söylemek için buradayız” diye konuştu.
Ahmet Şık: Hakikat her zaman haklı olanın yanında
Ardından söz alan TİP Milletvekili Ahmet Şık ise, “Öyle bir iktidar var ki Goergo Orwell’in 1984’ündeki gibi ‘gerçek bakanlığını’ kurmuş ve bütün yalanlarını meşrulaştırmaya çalışan bir sistem yarattı. Ve bunun en önemli aparatı da kendi medyası, yargısı ve bürokrasisi. Ama çok net bir şeyi söyleyeceğim; hakikati boğmak isteyenler ile hakikatin savunucusu olan gazeteciler arası uzlaşmaz çelişkidir. Bu hiçbir zaman bitmeyecek. Hakikat her zaman haklı olanın yanındadır” dedi.
DİYARBAKIR