Gerçekten de ülkeyi tepesinde tek kişinin yer aldığı tümüyle merkezileştirilmiş yapılarla yönetmekte ısrar, ya Türkiye’yi faşizmin daha derinliklerine itecek ya da iç savaşı andırır patlamalarla bir kaosa sürükleyecek. İktidarın hesabı nedir tabii ki bilemeyiz. Ama aldığı bazı kararlardan giderek olası senaryolar üzerine düşünce serd edebiliriz.
En son yayınlanan (cuma günü) Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi bir kaos planının hazırlığı anlamına geliyor gibi. Çünkü, iktidarın, ülkedeki demokratik yaşamın sivil topluma ait neredeyse bütün taşlarını merkezileştirme bu KHK ile yürürlüğe girmiş olacak. Devletin çeşitli organlarını denetlemek üzere kurulmuş bulunan Devlet Denetleme Kurulu’nun yetkilerini genişleterek ülkedeki bütün kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, her düzeydeki işçi ve işveren kuruluşları, kamuya yararlı dernekler, vakıflar, kooperatifler, birlikler ile bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştirakleri artık bu kurumun denetiminde olacak.
Üyelerini ve başkanlarını AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı kişilerin yönetimindeki bu teşkilat, çoğu kamu yararı düşünülerek kurulmuş, yani hangi partiden olursa olsun herkesin ortak çıkarları düşünülerek kurulmuş bu kurumları tek bir partinin, yani AKP’nin seçtiği kişilerce denetleyecek.
Aslında bu adım 2011’deki 649 sayılı KHK ile aynı amacı taşıyor. O zaman bütün Bağımsız İdari Otoriteleri bakanlıklara bağlayan bu kararname ile bu kurumların özerklikleri kaldırılmış ve tümü iktidarın arka bahçelerine dönüştürülmüştü. Şimdi de benzer bir adımla tümü sivil devlet kuruluş niteliğindeki kurumlar aynı şekilde bu kez Devlet Denetleme Kurulu aracılığıyla iktidarın borazanının öttürüldüğü kurumlara çevrilecek.
İşte bu, dün itibariyle yayınlanmış 82 nolu Cumhurbaşkanlığı KHK’sı topluma ait kuruluşların tümünü AKP’nin kontrolüne sokarak ülkede daha otoriter, faşizan bir tek adam yönetimi kurma adımı olarak okunabilir.
Bence tehlike büyük! Büyük çünkü, Erdoğan’ın akıl babaları Cumhurbaşkanlığı sisteminin ne kadar merkezileşirse o kadar etkinliği artacak bir yönetim tarzı olarak görüyor. O nedenle de ülkede devlet adına, yani herkese eşit mesafede durarak hizmet vermeleri gereken kurumları kendi partilerinin kurumlarına dönüştürerek, bir yandan bir parti devleti kurmuş oluyorlar diğer yandan da ülkenin yıllarca biriktirdiği kamu kurumlarının alt yapısını yok ediyorlar.
Oysa bilinen bir durumdur. Ekonomik büyüme ve gelişme ülkedeki kurumların düzeyi ve kalitesiyle doğrudan ilişkilidir. Kurumların iktidar tarafından tümüyle yanlış bir yönetim felsefesi nedeniyle neredeyse yok edilmeleri ülkenin ekonomik olarak da ciddi bir karanlığa yuvarlanmasına neden olacaktır.
Cuma günü yayınlanan bu KHK iktidarın otoriterleşme yönünde attığı ikinci önemli adımdır. Bu adımla ülkedeki demokrasi havası daha da kirlenecek, başka etkilerin de devreye girmesiyle ülke bir uçuruma yuvarlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Demokrasi ve özgürlük taraftarlarının bunu bilmesinde büyük yarar vardır.
Aman dikkat!