Amed atılan her adımın farkındadır, irade gaspının bilincindedir, yağma yok. Amed biliyor ki hiç kimse Kürde reva görülen kayyum zorbalığını dünyaya anlatamıyor, bin yıl geçse de bilmem ne yalanıyla yerde gökte hiç kimseyi kandıramıyor artık
Zülküf Kışanak
Ne iyi çalışıyor adam ne çok koşuşturuyor, elinden gelse kaldırımlarımızı altınla kaplayacak, yollarımıza güller serpecek. Üstelik Kürt, Sasonlu muymuş, Kozluklu muymuş, işte orası belli değil. Belli olmasın canım, ne olacak ki adam çalışıyor ya sen ona bak. Bizim Elazığlı’ya, altın varaklı banyo küvet pek seven efsane kakoya ne kadar da benziyor ama ona göre bu biraz kel, bu biraz tombul, bir de aksanı bir başka Kürdî, dili bir başka çekici, gözleri bir başka albenili, bilcümle kentimiz için, bizim için bulunmaz Hint kumaşı Allah vekil. Hakkını yemeyelim, keline falan takılmaya ne gerek var, adam çalışıyor işte, üstelik belediye seçimlerine daha yedi, bilemedin sekiz ay kalmış. Yok canım ne alaka ne diye aday olsun ki ne diye başı beladan bir türlü kurtulmayan, sıkıntısı bitmek bilmeyen, her Kürdün kalbini titreten, onlara can olan bu şehre belediye başkanı olsun ki adam, aklını mı yitirmiş. Yeşilin başkenti Bursa’ya, Ege’nin incisi İzmir’e, dünyanın kalbi İstanbul’a, üzümün, incirin bilmem ne meyvesinin en başşehri, en anayurdu Ankara’ya vali olmak, hatta daha da jor bir yerde bürokrat olmak varken ne edecek Diyarbakır’ı, yoku yoksulu başından aşkın bu şehri. Ama niyeti başkaysa orasını bilemem.
*
Peki, öyle demeyeyim, aklımdan geçenler adamın aklından geçmemiştir, hiç kimseden, hatta reisicumhurdan bile söz almamıştır, kati surette kurt postuna bürünmemiştir, Kürdün kalesini ele geçirmeyi düşünmemiştir, Diyarbakır’ın, bizim bileğimizi bükmeyi kafasına sokmamıştır, canı gönülden, dervişliğinden, hatta halk severliğinden çalışıyor adam. Gecesini gündüzüne katarak kaldırımları, parkları, spor tesislerini, bir öfkeyle levhasını çöp ettikleri bizim Zarokistan’ı, göz bebeğimiz kreşi bile denetliyor, anlayacağınız hizmette sınır tanımıyor adam. Kentimize, mahallemize, sokağımıza, hatta evimize başkan olmaya biçilmiş kaftan, daha ne olsun, daha ne isteyelim el oğlundan. Üstelik bir gün Silvan’da, diğer gün Çermik’te, başka bir gün güzelim Lice’de, var gücüyle çalışıyor adam, her gün gazete sayfalarında, reklam panolarında duyuruyor marifetlerini, bizim için ettiklerini, yaptıklarını, edebilse Gorse’ye, Qelesi’ye, hatta Diyarbakır’ın damı, güneşin mabedi Andok’a bile kaldırım döşeyecek. Üstelik her derde deva, her yaraya merhem, her kusura çare, marifetlerini say say bitmez. Ne de olsa dağların asi güzeli Mereto’nun havasını solumuştur, Dicle’nin hırçın gelini Garzan’ın suyunu içmiştir, kilamların efendisi Eliyê Unis’ın hikayelerini dinlemiştir. Görünürde tam Kürdî makamından bir adam, piyasa da ise tam vitrinlik bir model, ama işte birazcık kel, birazcık tombul, o kadar…
*
Bir de karate, kung fu organizatörü, gücü yetse, imkânı olsa memleketin bütün çocuklarını ringe çıkartacak, renk renk kuşaklarla onurlandıracak, boy boy madalyalarla süsleyecek. Çocukları bir seviyor, bir seviyor, hiç sormayın. Gençlere pek hayran. Gençler adamın biricik motivasyon kaynağıdır. Hele sofu, hele külahlı bilmem neli genç dedin mi akan sular duruyor ne istese veriyor ne söylese emir telaki ediyor. Sofucuklara park bahçeler, pırıl pırıl binalar tahsisinde pek cömert. Ha büyükleri, yaşını başını almışları düşünmediğini, derdine hemhal olmadığını aklınıza bile getirmeyin. Görünen o ki yokluk, yoksulluk canına tak etmiş, hırsızlıktan bezmiş, yasaklardan nefes alıp vermekten bıkmış ne kadar asık surat ahali varsa hepsini sevindirmek, mutlu etmek en büyük vazgeçilmezidir, belki de en büyük özlemidir, hayalidir. Sırf bu nedenle, ahaliyi bir kerecik de olsa güldürebildiği, bir an olsa bile olan biteni unutturabildiği için qeşmerlikte üstüne olmayan Yılmaz Erdoğan hayranı oluvermiş. Aman Allah’ım kadınlara bir saygılı, bir hürmetkar, nerde gözü yaşlı bir anne görse acısına dayanamıyor, el öpüyor, cami imamını aratmayacak kadar suhulet içinde sohbet ediyor, sevindirik oluyor. Olsun canım…
*
Gel gör ki her tarafından kayyum akıyor adamın, tepeden tırnağa serap hali, sapına kadar irade gaspıdır, halkın tercihini hiçe saymadır bu kadim kentteki varlık sebebi. Üstelik baharına sevdalı, güneşine aşık Diyarbakır bunu biliyor, olan bitenin farkında, sahte imaja, ucuz makyaja, konu mankenliğine, ila ki sevimsiz gülücüklere karnı tok, dahası kaldırım işinde, kung fu dövüşünde, park bahçe tahsisi işlerinde, ila ki el öpmede alemi cihan olsa hikâye, boşuna. Amed atılan her adımın farkındadır, irade gaspının bilincindedir, yağma yok. Amed biliyor ki hiç kimse Kürde reva görülen kayyum zorbalığını dünyaya anlatamıyor, bin yıl geçse de bilmem ne yalanıyla yerde gökte hiç kimseyi kandıramıyor artık. Soluyla sağıyla bir olsalar bile, diri olsalar bile demokrasicilik oyununu hiç mi hiç oynayamıyorlar, yol bitti, korkunun acele faydası yok. Tüm kelleri, tüm tombulları toplasalar da nafile, Mart ola, hayır ola…