‘Bilimle ilgilenen bir kişinin zihnine egemen olması gereken şey, sadece bir veri yığını birikimi değil, rasyonel bir kavrayış arzusu olmalıdır’
G.W. Friedrich Hegel
Şeylerin mahiyeti ve gerçek seyriyle, şeylere dair algı-anlayış-kavrayış arasında rahatsız edici bir uyumsuzluk var… İnsanlar (büyük çoğunluk densin), bu aracın bu rotada yol almaya devam edeceğini sanıyor, ayağının altındaki zeminin hızla kaymakta olduğundan habersiz…
Dünya tarihinde insan faktörünün etkisi olmadan doğal süreçler sonucu meydana gelen beş büyük yok oluş (extinction) bulunmaktadır. Bu toplu yok oluşlar, biyolojik çeşitliliği büyük ölçüde etkilemiş ve ekosistemlerde dramatik değişikliklere yol açmıştır:
- Ordovisiyen-Silüriyen Yok Oluşu (Yaklaşık 443 milyon yıl önce):
Buzullların oluşması nedeniyle suyun önemli bir bölümü karalarda hapsoldu ve deniz seviyesi büyük oranda düştü. Deniz yaşamının yüzde yetmişi yok oldu. En çok etkilenenler denizlerde yaşayan omurgasızlar oldu…
- Geç Devoniyen Yok Oluşu (Yaklaşık 372-359 milyon yıl önce):
Büyük olasılıkla denizlerde ve atmosferde oksijen çok azaldı. Volkanik aktiviteler arttı ve iklimde önemli değişiklikler oldu. Deniz yaşamının yaklaşık %70’i yok oldu. Resif yapıcı organizmalar ve deniz omurgasızları büyük ölçüde azaldı.
- Permiyen-Triyas Yok Oluşu (Yaklaşık 252 milyon yıl önce)
Kuzey Sibirya’da 2 milyon yıl süren büyük volkanik faaliyetler, iklim değişikliklerine yol açtı. Atmosferdeki ve sulardaki oksijen seviyesi düştü. Dünya tarihindeki en büyük yok oluş gerçekleşti. Deniz türlerinin %90’a yakını ve kara türlerin %70’i yok oldu. Çok sayıda ekosistem tamamen çöktü. Bazaltik lav akışı geniş alanları kapladı. Günümüzde bu doğal felaketin izleri Kuzey Sibirya’da 7 milyon kilometrekarelik bir alanı kaplayan Sibirya traplarında görülüyor. Bu alan Türkiye’nin yüzölçümünün yaklaşık altı katına eşit genişlikte.
- Triyas-Jura Yok Oluşu (Yaklaşık 201 milyon yıl önce)
Sebep: İklim değişiklikleri, deniz seviyelerinin düşüşü, volkanik faaliyetler. Deniz ve kara türleri önemli derecede etkilendi. Biyoçeşitliliğin %70-75’i kayboldu. Dinozorlar bu yok oluş sonrası baskın türler haline geldi.
- Kretase-Paleojen Yok Oluşu (Yaklaşık 66 milyon yıl önce):
Sebep: Meksika’nın Yukatan yarımadasına, saatte 40 bin kilometre hızla gelen 12 kilometre çapında bir göktaşı. 150 kilometre çapında bir krater oluştu. Çok güçlü basınç dalgaları bütün dünyayı etkiledi. Yerden kalkan tozlar güneş ışığını büyük ölçüde etkiledi. Yarı karanlık iki yıl kadar sürdü… Dinozorlar başta olmak üzere kara ve deniz türlerinin %75’i yok oldu. Bu, memelilerin evrimsel olarak gelişmesine olanak sağladı ve insanların da ataları olan memelilerin yükselmesine yol açtı. Bu toplu yok oluşlar, Dünya’nın tarihindeki biyoçeşitlilik dağılımını ve ekosistemlerin evrimsel dinamiklerini önemli ölçüde değiştirmiştir.
‘Anthropocene Çağına’ hoş gelmediniz…
Bugün dünyadaki canlı hayatı tehdit eden volkanlar, gök taşları, jeolojik olayların neden olduğu ekstrem iklim koşulları değil. Yine canlı türleri hızla yok olmakta… İklimde de tehlikeli ölçüde değişiklikler söz konusu. Buzullar hızla eriyor. Yüksek dağlarda yaz aylarında kar tutunamaz oldu. İçinde olduğumuz döneme Anthropocene deniyor, çünkü dünyayı değiştiren ve yaşamı riske atan gelişmeler doğal süreçlerin değil, insanların üretim, tüketim ve yaşam tarzının eseri. Kadim Grekçe “Anthropos” insan ve “kainos” yeni kelimelerinden türeme… Yeni insan demek… İnsan faaliyetlerinin bir şekilde jeolojiyi, atmosferi, biyosferi ve okyanusları dönüştürdüğü anlamına geliyor. İşte, atmosferin ısınması, biyoçeşitliliğin yok olması, havanın ve suyun kirlenmesi, çölleşme, orman yangınları, fabrika yangınları, heyelanlar, hortumlar, ekilebilir alanların azalması doğrudan insanların üretim-tüketim-yaşam tarzının sonucu…
Bu durum tatlı su kaynaklarının hızla kaybına yol açıyor. Yerüstünde çaylar, ırmaklar, kuruyup, göller yok oldukça yeraltı sularına saldırıldı. Bu su kaynakları yer kabuğu oluşurken katmanlar arasında sıkışan küçük yeraltı gölcükleri. Çekilip bitirildiklerinde telafisi imkânsız…
Günümüzün felaketleri ve daha sonra gerçekleşmesi kaçınılmaz olan felaketler tamamen insan faaliyetlerinin eseri… Tabii ki, asıl suçlu tek tek insanlar değil, insanı, diğer canlıları doğayı önemsemeyen lânet olası kapitalizm. Kapitalizmin sınırsız büyüme, genişleme, yayılma eğiliminin ve dinamiğinin sonucu… Doğadan çok fazla kaynak, malzeme sökülüp, çıkarılıyor. Mega şehirler kuruldu. Gereksiz üretim ve saçma tüketim çok fazla enerji kullanımına ve çevre kirliliğine yol açıyor. Ulaşım büyük ölçüde yüz milyonlarca arabayla sağlanıyor. Ortalama sıcaklık artıyor. Her gün çok sayıda hayvan ve bitki türü telafisiz biçimde kaybediliyor.
Daha şimdiden aşılmaması gereken 9 gezegen sınırının altısı aşılmış bulunuyor… Bunun insanlığın ve uygarlığın varlığı için ne anlama geldiği, hayati önemi olduğu yeteri kadar sorun edilmiyor…
Geçen yıl ilk defa atmosferin ısısı Sanayi Devrimi öncesine göre 1,5 derece yükseldi ve artış hızını artırıyor… Biyolojik çeşitlilik son 50 yılda %69 azaldı… Okyanusların ısısı hızla yükseliyor… Mikro plastikler artık bulutlara, yağmur suyuna karışmakta… Çoğu toksik 370 bin sentetik kimyasal çevreye atılıyor… Doğan çocukların kanında zararlı kimyasallar tespit ediliyor… Yaşam beklentisi emperyalist Batı’da bile düşüyor… Emperyalist savaşların ve jenositlerin failleri hiçbir yaptırıma maruz kalmadan lânetli yollarına devam ediyorlar… Açlık ve sefalet derinleşiyor
Beton, asfalt, araba (otomobil), plastik ve “zengin turizmi” demek olan kapitalizm dünyayı yaşanamaz bir yer haline getirdi… İnsanlığın ve uygarlığın geleceğini kurtarmak, dünyayı yaşanamaz bir yer haline getiren kapitalizmden vakitlice kurtulmaya bağlı…
Bu vesileyle bir hatırlatma yapalım. Altıncı yok oluş insanların eseri olacak ama nüanse edilmesi gereken bir şey var: Bu durum insanların huyu değiştiği için ortaya çıkmış bir şey değil… Bütün insanların da eşit dahli yok… Sıradan insanların dahliyle kapitalist baronların ve şürekasının, küresel mutlu azınlığın eşit sorumluluk payı yok…Asıl fail insana, tüm canlılara ve doğaya düşman kapitalizm… İnsanlığın ve uygarlığın çok uzun bir geçmişi var… Geride kalan binlerce, on binlerce, yılda bir gezegen riski ortaya çıkmadı… Zira, toplumsal yaşam doğaya taşıyamayacağı bir yük bindirmiyordu… Doğa -toplum metabolizmasını zora sokmuyordu… Kapitalizm doğanın kendini yenilemesine izin vermiyor… vermediği için de doğanın dengeleri alt-üst oluyor…Mesela geçen yıl (2023) Dünya Limit Aşımı Günü 2 Ağustos olarak belirlendi ki, bu insanların doğanın bir yılda ürettiği kaynağı insanların 214 günde tükettiği demeye geliyor… Yılın 151 gününü doğaya borçlu yaşadık… Ve borç artmaya devam edecek…