Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasına tepki gösteren yönetmen Emin Alper, atama için ‘siyasi darbe’ derken, oyuncu Berna Laçin durumu ‘işgal politikası’ olarak nitelendirdi. Oyuncu Nur Sürer ise uygulamanın 12 Eylül faşizminde bile olmadığını söyledi
Colemêrg (Hakkari) Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış, İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden uzaklaştırıldı. Akış’ın gözaltına alınmasının ardından 10 yıldır süren dava jet hızıyla karara bağlandı ve Akış tutuklandı. Böylece Colemêrg Belediyesi’ne 3’üncü kez kayyım atanmış oldu.
İktidarın uzun yıllardın devam eden kayyım politikasın ise tepkiler gelmeye devam ediyor.
Alper: Hakkâri halkını ikinci sınıf vatandaş yerine koymaktır
Senarist-yönetmen Emin Alper, kayyım atamaları için “Hiç lafı evirip çevirmeden söylemek gerekirse bu yerel ve siyasi darbedir” dedi.
Alper, kayyım atamasına dair şu cümleleri kurdu:
“On yıllık bir davanın tekrar ısıtılıp seçimden 2 ay sonra gündeme getirilmesi de, belediye meclisinin yeni bir başkan seçmesine fırsat verilmemesi de, iktidarın niyetin ne olduğunu açıkça gösteriyor. Bu yapılanlar Hakkâri halkını ikinci sınıf vatandaş yerine koymaktır. Onlara ‘Sizin oyunuzun kıymeti yok’ demektir. Zaten İçişleri Bakanı’na kayyım atama yetkisini veren kararnamenin Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu hepimizin malumu. Bu yetkinin halen uygulanıyor olması, fiilen Olağanüstü Hal’den çıkmadığımızın da acı bir göstergesidir.”
Laçin: Kayyım işgal politikası haline geldi
Kayyım atamalarına tepki gösteren bir diğer isim de oyuncu Berna Laçin oldu. Laçin, “İktidar kayyumu bir alışkanlık ve işgal politikası haline getirdi. İktidar müdahale edilebileceği yerleri, işgal politikasıyla yönetmek istiyor” diye belirtti.
İktidarın, özellikle seçimle alamadığı yerleri kayyum atayarak almaya çalıştığını ifade eden Laçin, “Bu ülkemiz açısından çok tehlikeli bir şey. Benim için her zaman halkın seçtiği kişi önemlidir. Seçilen kişilerle ilgili söz konusu iddialar varsa neden daha önce izin verildi. Seçimden çok önce bu insanlar Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu. YSK o zaman gerekçesini ve nedenleri belirtebilir, adayın doğru olmadığını söyleyebilirdi. Eğer YSK da ‘Nasıl olsa kayyum atarım’ diye başvuruları kabul ettiyse, burada yine bir art niyet vardır. Her iki durum da kabul edilemez bir şeydir” ifadelerini kullandı.
“Bir insan seçime girmişse, halk onu seçmişse o artık oranın başkanıdır, iradesidir” diyen Laçin, seçimin halka sormak olduğunu ve eğer kayyım ataması yapılacaksa orada seçim yapmanın da gereksiz olduğunu söyleyerek, ‘Son söz halkındır ve halkın sözünün üstüne söz söylenmez. Demokrasi budur. Bu yüzden kayyuma tamamen karşıyım, kayyum uygulaması diye bir şey söz konusu olamaz” dedi.
‘Halkın seçmediği kişiyi zorla dayatmaktır’
Laçin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İktidar kaybettiği yerleri çeşitli nedenlerle almanın formüllerini kayyum atamalarında buluyor. Kayyumun gerekçesi olamaz eğer bir kişiyi suçlu görüyorsan o zaman o partiden başka birinin başkan olması gerekiyor. Başka bir partiden birini atayamazsınız halk onu istemiyor, isterse seçerdi zaten. Halkın seçmediği kişiyi zorla dayatmak halka kendini dayatmaktır. Bu kabul edilebilir bir şey değil. En geri demokrasilerde bile bu yok.
‘Bugün Hakkari’ye atanan yarın İzmir’e atanır’
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, bizim ülkemiz ve bizim camiada birçok arkadaşımın handikabı. Yaşanan birçok olayda ‘Benimle ne alakası var’ deniliyor. Bu bakış açısı bizim ülkemizi geriye götürüyor. Yani böyle düşünürsek benimde Hakkari’yle bir bağlantım yok, ben İzmirliyim ‘Bana ne mi?’ demeliyim. Bugün oraya yapılan bir haksızlık herkese yapılıyor. Şimdi Hakkari’ye atanan kayyum, yarın İzmir’e atanır. Yani fikir ve düşünce olarak kayyum politikasına karşı olmak gerekir. Bunun farklı parti ya da onun, bunun tarafıyla da ilgisi yok. Tarafın demokrasi, adalet ve eşitlik olacak. Tüm mesele ilkeli olmaktır, bu yüzden bir fikre karşı çıkılmalı. Bugün DEM Parti’ye yapıyorsa yarın SAADET’e öbür gün başka bir partiye yapılır. Hangi partiye yapsalar ben karşı çıkarım, benim için fark etmiyor. Benim için halk iradesi önemlidir ve halkın iradesi yok sayılamaz nokta.
Kayyum politikasına herkes komple karşı çıkılmalıdır. Neresi olursa olsun. Türkiye’de her ilin eşit seçme hakkı vardır. Burası Türkiye Cumhuriyeti, herkes bir birbirinden sorumludur. Doğru on tane değil bir tanedir. Herkes buna göre hareket etmelidir”
Sürer: 12 Eylül faşizminde bile yok
Kayyım uygulamalarına karşı olduğunu ifade eden oyuncu Nur Sürer, Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar hukuksuz ve anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalınmadığını kaydeden Sürer, “12 Eylül faşizm döneminde böyle bir uygulama yoktu” dedi.
Sürer, sözlerine şöyle devam etti:
“Hakkari üçüncü kez kayyum atanan bir yerdir. Bu kayyım politikası AKP ile Türkiye gündemine girdi. Halkın seçtiklerinin yerine bürokratları atamak kabul edilebilir bir şey değil. Daha önce Halkların Demokratik Partisi (HDP) belediyelerine de kayyum atandı. Şimdi DEM Parti’nin belediyesine kayyum atanıyor. Üstelik halkın seçtiği partilerin yerine atanan kayyum belediyelerde acayip bir bütçe, borç bırakıp gitmiş. Yani bunlar belediye açısından şehri idare etmemişler, insanlarla ilişki kurmamış. Bu yüzden ben kayyıma şiddetle karşıyım halkın iradesi çok önemli.
‘AKP Kürt halkına, seçmeyeceksiniz, diyor’
Bu Kürt halkının iradesine ipotek koymaktır.. Batı’da kayyum ataması olmuyor, sadece Kürt şehirlerine kayyum atıyorlar. Bu tamamen Kürtler yönelik yapılan bir şey başka bir açıklaması yok. Daha önce İstanbul’da Beşiktaş Belediye Başkanı yolsuzluk gerekçesiyle görevden alındı, ama kayyum atanmadı, yerine ikinci dereceden kişi başkan oldu. Yine Ataşehir’de belediye başkanı görevden alındı. Ora da belediyenin kendi meclisi bir başkan seçti ve o kişi belediye başkanı oldu. Hakkari’de aynı şey uygulanabilirdi. Ama yapılmadı, demek ki Kürt halkına yapılan bir şeydir. Herkesin bu dayatmalara karşı çıkması lazım.”
Haber: Esra Solin Dal\MA