Kendine özgü tarzıyla Kürtçe Alevi deyişlerini sazıyla nakış nakış işleyen Ali Sizer’in yeni albümü ‘Çıra’ çıktı. Albümünde kadının kutsallığına özel yer veren Sizer, Êzidî kadınların gördüğü zulüm üzerine de deyiş okudu
Alevi deyişlerinin usta ismi sanatçı Ali Sizer’in yeni albümü “Çıra” KOM Müzik etiketiyle çıktı. Tamamı Kürtçe olan albümde 7 eser yer alıyor. Eserlerden çoğunun sözleri Sizer’e ait. Albümde yer alan “Dilber” adlı eserde ise Şengal’deki Êzidîlerin çektiği acılara dikkat çekilmiş. 1968 yılında Adıyaman’ın merkeze bağlı Yarmakaya köyünde dünyaya gelen Sizer, 2 yıldır yurt dışında yaşıyor. Yeni albümüne ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Sadiye Eser’e konuşan Sizer, müziğe olan ilgisinin küçüklüğünden beri olduğunu ifade etti. Sizer, “Ben yaptığım işin sadece müzik olmadığını düşünüyorum. Tabi ki ilk zamanlar sazın tınısı, melodiler, ritmik hoşluk sizi etkiliyor. Yalnız içinde yaşayıp büyüdüğünde bir süre sonra müzik ile bir direniş içinde olduğunu görüyor ve hissediyorsunuz” dedi. Müziğin bir yaşam felsefisi olduğunu da sözlerini ekleyen Sizer, bunu kendisinin kaleme aldığı şu dörtlük ile açıkladı: “Cahillerin aklı ermez böyle hitaba. Bu bir yaşam felsefesi sığmaz kitaba. Aynel yekinden doğandır gelmez hesaba. Canım biz hakkı hazzı görenlerdeyiz.”
‘Vicdanla buluşturuyoruz’
Müziğinin özü hakkında da konuşan Sizer, “Biz hakkı her zaman hazır görenlerdeniz. Eğer kişide vicdan varsa hak, Allah, Rab, ilah vardır. Vicdan yoksa bunların hiçbiri yoktur. İşte bizim tamburumuz da bizi vicdanımızla buluşturuyor. Dolayısıyla hak ve hakikat arayışıyla yürümemizi sağlıyor” diye belirtti.
‘Paylaşılmazsa yarım kalır’
Dördüncü çalışması olan “Çıra” albümünün 2 sene önce düşündüğü bir proje olduğunu söyleyen Sizer, şöyle devam etti: “Fakat biliyorsunuz bizim şartlarımız her zaman sıkıntılı. Biraz geciktim. Yani bazı kilamlar yerinde zamanında iletilmediği zaman hayıflanıyorum. Çünkü o güne ait yaşanmışlıkları müzikal bir dil ile anlatmak lazım. Kilamların sözlerini yazarkenki hal biraz farklıdır. Çok anlatılmaya gelmez ya da ben beceremiyorum ama dedim ya müzik ile birlikte hali, yaşamı konuşmak yaşananları anlatabilmek önemli. Sevincin, acının, özgürlüğün, dayanışmanın paylaşılmadığı bir dünyada sanat yarım kalır.” Halkların kendi anadilleriyle var olduğunu vurgulayan Sizer, Kürtçe müzik yapmasını da şöyle özetledi: “Dilleri elinden alınan halkların yaşamları gasp edilmiştir. Çünkü sen onunla harmanlanmışsın. Eğer varsa bende bir marifet o da benim anadilimin verdiğindendir. Onu korumalıyız, yaşatmalıyız, yaşamalıyız. Anadilimize sahip çıkmalıyız. Bin yıllardır varlığını her türlü zorbalığa, zulme karşı koruyan bir dili maalesef kendi ellerimizle yokluğa, yoksulluğa, inkara ve asimilasyona itiyoruz. Ben hiçbir dile düşman değilim. Her dil bir dünyadır. Onu yok saymak insanlık dışıdır. Ama her ağaç kendi kökü üzerinde yeşerir ve kendi kökü üzerinde güzeldir.”
Albümde kadın kutsallığı
Albümün başlı başına bir yol, yaşam, varlık, paylaşma, dayanışma mesajı olduğunu sözlerine ekleyen Sizer, albümde yer alan “Jin û Cihan” parçasına ilişkin de, “İnançlar gibi kadını başkalaştıran değil, tam tersine kadını yüceliğinden, doğurgan ve değişken olduğu ve kutsallıkla görmek gerekir” dedi. ‘Sewda’ parçasına ilişkin de Sizer, “Sewda yola bağlılığı, sevda ile coşup aşk ile yaşamı kucaklayarak, kendi bilge, hak ve hakikatinin tarihi ile yaşamak, hakikat makamına giden yolda ilmi ledün ile tanışmak yani gönül gözünüzün açıldığını, insanı kamil evrelerinin işlendiği bir hizmettir. Yol ulularımızın hak ile hak olmuş pirlerimizin, önderlerimizin isimleri ile buluşması bana göre önemli olan bunlardı. Bunları müzikal bir dile çevirebilmişsek ne mutlu bize” diye belirtti.
Êzidî Dilber’in hikayesi
Albümünde yer alan ‘Dilber’ parçasıyla Şengal’deki Êzidî kadınlara dikkat çektiğinin altını çizen Sizer, “Dilber bizim bin yıllardır uğradığımız zulmün 21. yüzyıldaki ayyuka çıkmış halidir. Kerbela’dan baktığımızda Emevi İslam iktidarının bin 500 yıldır hala iktidarda olduğunu görürüz. O zulümle iktidara gelip bu gün hala zulüm ederek, katliamlarla imha ile iktidarını sürdüren bir geleneğin ardıllarının hem Ortadoğu hem Türkiye üzerindeki etkisidir. Yazarken aslında Kerbela’dan Şengal’e diye düşündüm. Kadınlar çıplak develere bindirilip, gezdirilip, pazarlarda satıldı. Bu zalimlere direnen canlarımız o vakit vardı şimdi de varlar. Aşk olsun onlara ki zulme baş eğmediler. İşte bu direnişin sanatsal yönünü bizler korumalıyız” dedi.
KÜLTÜR SERVİSİ