Corona virüs Çin’den çıktı. Ancak dünyaya yayılması; halkı değil, sadece iktidarlarını ve sömürülerini düşünen sorumsuz yöneticiler nedeniyle oldu. Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok yerinde de iktidarlar sömürüleri ve iktidarları sarsılmasın diye zamanında tedbir almadı. İnsanlar can derdindeyken Türkiye’de mevcut iktidarın hala üretimi ve sömürüyü düşünmesi bu gerçekliğin en somut kanıtıdır. Corona virüs zamanındaki politika ve tutumlar AKP-MHP ittifakına dayanan iktidarın karakterinin ne olduğunu gözler önüne sermiştir. Ne kadar demagoji ve algı yönetimiyle bu gerçeğin üstünü örtmek isteseler de başarılı olamayacaklardır. Sonunda gerçekler algı yönetimine baskın çıkacaktır. Çünkü halk bu politikanın sonuçlarını hemen görmektedir. Politika ile sonuçları arasındaki muhasebeyi hemen yapabilmektedir. Politika ile sonuçlar arasındaki bağı hemen görebilme ilk defa bu düzeyde gerçekleşmiştir. Demagoji ve algı yönetimi virüsün dayattığı gerçekler karşısında ancak birkaç saatlik ömre sahiptir.
Algı yönetiminin ömrü çok kısa olduğu için Tayyip Erdoğan da, Sağlık Bakanı da, tek düşündüğü baskı, tutuklama ve zulüm olan İçişleri Bakanı da her gün benzer şeyleri tekrar ediyorlar. Çünkü yalanlarının ömrü 24 saat bile olmuyor. Bu nedenle önceki gün söylediklerini farklı cümlelerle yeniden satmaya çalışıyorlar. Eskisi gibi 40 televizyon, 40 gazete bu yalanları söylerse bir algı yaratırız diye düşünüyorlar. Ne var ki, 40 kere sen delisin, denilerek akıllılar artık deli haline getirilemiyor. Artık aptal kutusu haline getirilen TV’ler eski sonucu alamıyor.
Halk eve kapandı, aptal kutusu olan TV’de bolca dizi izlerler ve uyumaya devam ederler, denilebilir. Olabilir, bazıları hala bu aptallaştırma dizilerini izleyebilir. Ancak ondan daha fazla evlerde bu virüs nasıl ortaya çıktı, neden bu kadar yaygınlaştı, neden eve kapandık, toplumla, insanlarla bağımızı koparan bu durumu kimler yarattı sorgulaması yapılmaktadır. Sağlık sorunu söz konusu olunca insanlar nedenleri daha fazla araştırmaya meyillidir. Şimdi eve kapanan insanlar da bu soruları soruyordur. Bu evlerde yapılan tartışmalar neyi mayalar? Herhalde yalanlar ve demagojiyle gerçekleri gizlemek isteyen bu iktidar iyidir, mayalanması olmayacaktır. Baskı ile insanların düşüncelerini söylemesi engellenmeye çalışılsa da evlerde sansürsüz konuşma ve tartışmalar yapılıyor. Belki de AKP-MHP iktidarı, insanlar başını işten güçten kaldırmasın, bulvarlarda boş sohbetler yapsın diye şimdiye kadar sokağa çıkma yasağı koymadı.
Sokağa çıkma yasağını savunmuyoruz. Sokağa çıkma yasağı hep darbeleri, diktatörleri, halka saldırıları hatırlatıyor. Eskiden sokağa çıkma yasağı konur, devrimcileri vurma avına çıkılırdı. Kürdistan’da yıllardır köyleri, yaylaları, meraları, bağ ve bahçeleri içine alır biçimde sokağa çıkma yasakları sürdürülmektedir. Belki şimdi zorunlu biçimde sokağa çıkma yasağı ortaya çıktı. Ancak bu durumu yaratan da yine otoriter ve sorumsuz iktidarlardır. Zamanında, erkenden tedbirler alınmadığı için bu durum ortaya çıkmıştır. Bu nedenle evlerde mutlaka bu yasağı yaratan etkenler de tartışılmaktadır.
Eğer tek dertleri baskı, sömürü ve iktidar olan yönetimler sorgulanmaz ve halklar kendi yönetim, sağlıklı üretim, sağlıklı toplum sistemlerini kurmazlarsa daha ağır sokağa çıkma yasaklarıyla karşılaşabilirler. Eski tarihlerde veba salgını ortaya çıktığında bazı mahalleler, köyler, hatta kasabalar tam karantinaya alınır ve hepsinin ölmesi beklenirmiş. Vebanın olduğu yerler yakılarak vebadan kurtulmak istenirmiş. Olmaz olmaz demeyin. Toplumda beterin de beteri var, derler. Egemenlerin, sömürücülerin yönetim biçimi olan iktidar ve devletten kurtulmaz, eko-endüstri, eko-üretime dayalı ekonomik ve toplumsal sistem oluşturulmazsa sonunda karşılaşılacak durum budur.
Yaşlıların ölümünü umursamayan, insanlık dışı zihniyet ve tutuma sahip böyle bir iktidar görülmemiştir. Halbuki tüm toplumları var eden ve geleceğe taşıyanlar yaşlılardır. Yaşlıları olmayan, yaşlılarını ölüme terk etmiş toplumlar tarihten, kültürden kopmuş ve yüzeysel yaşamaya mahkum olmuş ilkel toplum olarak kalırlar. İlkel toplum derken de; devlet öncesi neolitik toplum ya da devlet tanımamış güzel toplulukları kastetmiyoruz. İnsanın toplumsallaşmadan önceki primat sürüleri biçimindeki halinden söz ediyoruz.
Toplumu var etmiş yaşlılar için şimdi ölseler de bir şey kaybetmeyiz, diyen iktidarlarla karşı karşıyayız. Ne yapalım dirençleri zayıf ölüyorlar, deniyor. Sadece yaşlılara bu yaklaşımdan dolayı kapitalist kafalı iktidarlardan kurtulmak gerekir. Yaşlılar konusunda en olumsuz algıyı da AKP-MHP iktidarı yarattı. Yaşlılar direnci zayıf olduğu için ölüyor; aslında biz başarılıyız algısı yaratmak için bu tutum içine girmişlerdir. Sonra da yaşlılara saygı gösterelim demişlerse de bu zevahiri kurtarmamıştır. Çünkü yaşlılara yaklaşımın ne olduğunu aklı başında her insan görmüştür. Özellikle de toplumun bilgeleri olan yaşlılar görmüştür.
Toplumların bilgesi ve baş tacı olan yaşlılara bu yaklaşım tüm toplumu yaralamıştır. Toplumu incitmiştir. Çünkü böyle bir töhmetle yaşamak toplumlar için ağır bir yüktür. AKP-MHP zihniyeti toplumu işte böyle bir ağır töhmet altına koymuştur. Toplum bu bedelin, günahın kefaletini ödeyecek durumlarla karşılaşırsa hiç şaşırmayalım.