Tarihte tüm hakikat ve özgürlük arayışları, bu arayışa giren önderler, filozoflar, bilgeler devletli-hiyerarşik uygarlığı reddederek işe başlamışlar. İnsanlığın yaşamış olduğu doğal toplum (rıza toplumu) değerlerini zaman ve mekan içerisinde yeniden inşa etme mücadelesini verirken, nahak zihniyetten kopuş ve bu zihniyetin reddi üzerinden toplum yeniden inşa edilmiştir.
Bütün hakikat arayışları ret, eleştiri ve özeleştiri ile başlamıştır. Eleştiri, reddedilmesi gereken bilgi yapılanması ve kölelik ilişkilerine yönelikken; özeleştiri kişide ve toplumda saklı olan potansiyeli açığa çıkarmaya yöneliktir. Bu yönüyle eleştiri, bu potansiyele ulaşmanın ve özgürleşmenin en etkili yöntemidir. Bu yönteme Alevi inancında Dar-Didar denilir. Ne olduğumuz bilgisi kadar ne olunması gerektiği de kolektif emekle meydana çıkar, Dar-Didar olmadan meydan açılmaz. Alevilikte bu ret kültürü ile doğanın ve toplumun yasalarına dayalı özgür bir yaşama gidilir.
Alevi toplumu binlerce yıldır dışarıda müdahalenin olmadığı, toplumun kendi ikrar ve rızalığı ile kendi değer ve ilkeleri ile özgür yaşam sistemini kurmuştur. Bu bakımdan doğrudan demokrasi ya da toplumun kendi kendisini yönetmesi özgürleşmenin ölçütüdür. Bu ölçütte belirleyici olan; toplum karşısında çoklu iktidarlar tesis etme, devlet gibi durma, toplumu kontrol ve denetim altına alma, sorunları devlet mantığı ile çözme şeklindeki zihniyeti reddetme ile başlar. Doğal toplum özelliklerini hâlâ canlı yaşayan Alevi sürekleri kendi hakikatinden aldığı güç ile iktidarcı zihniyetlerden uzak durarak, kendi kendini var etme kemaletine ve toplumsal hafızaya sahiptir.
Tarihin her döneminde doğal toplumun kendi öz dinamikleri ile kendisini yönetmesi hoş karşılanmamış, çeşitli ideolojik ve zor aygıtları ile engellenmeye çalışılmıştır. Bütün bu baskılara rağmen toplumun bu özgürlük damarı ana kadının bilgeliği ile kendisini zaman ve mekânda görünür kılmıştır. Toplumsal tarih bunun örnekleri ile doludur.
Devletçi-hiyerarşik toplum rıza toplumuna karşı bir sapmadır. Bu sapma, rızalığın bozulması, doğal olanın yitimi, hakikatin ters yüz edilmesi, farklılıkların tekleştirilmesi, yok edilmesi, ana kadının yarattığı toplumsal değerlerin gasp edilmesi üzerine kuruludur.
Alevi toplumu tarihsel hakikatinden güç alarak yaşanan sapmaların bilincine vararak, toplumsal ve kültürel direniş hattını güncel hale getirerek demokratik siyasete ciddi katkı sunacak potansiyele sahiptir. Bu kültür binlerce yıldır iktidarlara rıza göstermemenin sunucudur.
İnsan olmanın gereği olarak toplumsal değerler sistemini korumak demokratik siyaseti savunan her canın görevidir. Kendini bilmek, potansiyelini açığa çıkarmak, çözüm üretmek, kararların ikrar ve rızalık ile alınması, nahak zihniyetin kirinden, pasından uzak durmak demokratik bir kültürdür. “Ne kadar çok demokratik kültür o kadar çok özgürlük” anlayışı tam da Alevice bir söylemdir.
Alevi toplumu binlerce yıldır kendi coğrafyalarında, öz kaynakları ile ikrarlı yaşayarak var olmuştur. Kendi sorunlarının çözümünü istiyorsa, önce yolda birliğini oluşturmalı, toplumsal birikimine, kutsallarına nahak zihniyetin müdahale etmesine asla izin vermemelidir.
Kimliğini derinlemesine yaşayan bir Alevi toplumu kendisini inşa eder, coğrafyasını inşa eder, demokratik siyaset ile sorunlarını çözer. Alevi inancında temel değerler bozulursa, hak meydanında, cem erkanında arsız, hırsız, nursuz yer bulursa; toplumun ikrar ve rızalık hali bozulmuştur.