Reya Heq Kürt Alevi süreklerinin toplumsal harcı Ocak sistemidir. Ocak sistemi klan toplumsal formunun örgütlenme modelidir. Devlet dışı kalmış ya da devlete rağmen varlığını özerk bir şekilde devam ettiren bir toplumsal formdur. Ocak sistemi ve Pirlik kurumu ocak üyelerini Nahak anlayışa muhtaç etmeden bu güne kadar getirmişler. Ocak sistemi aynı zamanda bir özsavunma sistemidir. Ocak sistemi ve Pirlik kurumu binlerce yıldır ocak bileşenlerinin ihtiyaçlarını ahlaki politik bir yöntemle, ikrar ve rızalık esasına dayanarak karşılamış, her türlü iç ve dış iktidar odaklarına karşı korumuştur. Reya Heq Alevi süreklerinde en güçlü özsavunma toplumsallığın inşası, komünal değerlere bağlılık, verdiği ikrardan dönmemektir.
Ocak sistemi; İnançların, dinlerin devletleşmesi sürecinde, resmi kurumlara alternatif olan toplumsal bir modeldir. Bu model aynı zamanda demokratik, özgürlükçü bir yönetim modelidir. Bu modelde iktidar ilişkisi, dikey ilişki, olamaz. “El ele el Hakka” denilen dairesel bir ilişki modelidir. Ocak; beslenme, eğitim, barınma, adalet ve korunma merkezidir, bileşenlerinin demokratik, özerk yönetimidir. İmparatorluk ve ulus devlet dönemlerinde devletçi, hiyerarşik yapıların Ocak sistemine ve pirlere katliam uygulamaları boşuna değildir. Dersim soykırımı sırasında Ocak pirlerine yönelmeleri, öldürülmeleri, yakılmaları, sürgüne göndermeleri boşuna değildir. Bir toplumun hafızasına, belleğine, tarihsel arka planına yönelik bir yok etme anlayışı söz konusudur. Başka bir ifade ile toplumun hafızasız bırakılmasıdır. Hafızasız kalan toplum çok rahatlıkla savunmasız kalır, iç ve dış iktidar odaklanınca müdahaleye açık hale gelir.
Günümüzde iç ve dış iktidar güçlerinin Ocak sistemini ortadan kaldırmak ya da iktidarın denetimine, kontrolüne bırakılmak istenmesi toplumun binlerce yıllık tarihsel hafızasının, kültürel direniş damarının, özerk yapısının yok edilmesi anlamına geliyor. Ocak ve Pirlik kurumu Aleviliğin binlerce yıllık örgütlü gücüdür. Her dönemde tekçi zihniyetlerin Ocak ve Pirlere yönelmesi toplumsallığı dağıtmaya yönelik bir çalışmadır. Günümüzde Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Alevi Bektaşi Kültürü Cem Evi Başkanlığı bu amaca hizmet etmektedir. Bu kurum üzerinden özellikle Alevi sürekleri, bu süreklere ait Ocak sistemi kontrol ve denetim altına alınmaya çalışılıyor. Bu siyaset anlayışı partiler üstü bir anlayış olup, devletin resmi siyaset anlayışıdır. Resmi muhalefet partilerinin bu kuruma itiraz etmemeleri ya da çok cılız ses çıkarmaları boşuna değildir.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken “Türk İslam Aleviliği” inşa ediliyor. Devletin Siyasal İslamı ve seküler milliyetçilik anlayışı farklı söylem ve yöntemlerle Alevi süreklerini asimile etme konusunda aynı havzaya akan iki ırmak gibidir. Yüzyıldır devam eden bir politika olan “dinciler şeriatçıdır, şeriat gelirse ilk önce Alevilerin kellesi kesilir, Aleviler Cumhuriyetin bekçisidir, ilerici, seküler, cumhuriyetçi partilere sarılın” söylemi üzerinde derinlikli düşünmek gerekiyor. Bu anlayışla şeriatı engelleyecek en büyük gücün; sözde laik, Cumhuriyetçi, çağdaş… sıfatlarla tanımlanan oluşumların olduğu izlenimini yaratmaya çalıştılar. Bu algı yüzyıldır devam ediyor. Bu algı ile ulus – devlet anlayışının seküler, milliyetçi, tekçi kurucu kodları ve bu anlayışın Alevilere yönelik politikaları normalleştirilmek isteniyor. Sonuç itibariyle Alevilik, devletin resmi Aleviliği olduktan sonra bu politikanın hangi parti tarafından yapıldığının bir önemi yoktur. Alevi sürekleri seküler Türkçülük ve İslamcılık arasında bir tercihe zorlanmaktalar. Halihazırda mevcut olan Alevi dernek hattı ağırlıklı olarak bu iki anlayış üzerinden siyasetlerini yürütmektedirler. Alevi süreklerinin bu ikili asimilasyon anlayışına karşı kendi hakikatleri, hafızalarını, rıza toplumu değerleri ile ikrar birliğine varmaları, üçüncü alanla ikrarlaşmaları zamanın ruhuna uygun en büyük kültürel direniştir.
Reya Heq Alevi sürekleri iktidar İslamına karşı mücadelesinde cenk meydanında istedikleri sonucu alamayınca, mücadelesini daha çok fikri ve kültürel alanda, zihniyet devrimi alanında göstermiştir. Kültürel direniş alanında Aryenik damar sürekli devriye halinde oldu. İktidar İslamının zulmüne karşı direnen rıza toplumu sürekleri, özellikle Reya Heq Kürt Alevi sürekleri Aryenik zihniyet kodları ile direndiler. Emevi İslam anlayışına karşı direnirken, iktidar İslamının kavramlarına karşı da bir direniş sergilediler. Bu süreçte bazı İslami kavramlarla tanışsalar da mücadelenin ana omurgası Aryenik zihin kodudur. Ebu Müslim’i Teberdar, Babek, Hürremî, Karmeti direnişi daha çok Kürt – Fars inanç kodlarına dayanıyordu.
Zerdüşt ile başlayan Mani ve Mazdek ile devam eden, Hallaç – ı Mansur, Sühreverdi, Seyyit Nesemi, Bawa İshak, Bawa İlyas, Şeyh Bedrettin, Pir Sultan, Celali İsyanları, Kalender Çelebi, Alişer, Ana Zarife, Ana Sakine, Pir Sey Rıza ile devam edip günümüze kadar gelen direniş damarı Aryenik damardır. Temelinde zalimin talim ettiği yola karşı hak ve hakikati savunma, toplumun komünal değerlerini korumaya yönelik bir direniştir. Zulmün olduğu yerde direnmenin hak olduğu gerçekliğin temsilcileridirler. Saydığımız değerler iktidar olgusunun antitezi durumundadırlar.
Alevilikte direniş kültürü geçmişten geleceğe devriye halindedir. Her direniş kültürünün yaşandığı an bir tarihtir. Geçmiş, bugün ve gelecek birbirleri ile diyalektik bir yol izler. Bu serüvenli yolculuk “Yol bir sürek bin bir” şeklinde ifade bulur.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Bir olalım iri olalım diri olalım” tarihi vasiyeti, iç ve dış iktidar odaklarına karşı toplumun nasıl korunacağının önemli bir ifadesidir. Parçalanmış bir toplumun çok rahatlıkla katliama uğrayacağını işaret etmiştir. Alevi sürekleri tarihsel süreç içerisinde, ister imparatorluklar isterse Cumhuriyet modernitesi döneminde olsun, yaşadıkları katliam ve soykırımları bilince çıkartmaları, buna göre pozisyon almaları gerekir. Kadim dönemlerden bugüne kadar kendi varlıklarını nasıl korumuşlardır? Her dönemin devletçi uygarlık güçlerinin katliamına uğramış bir inanç sistemi varlığını bu günlere nasıl taşıdı? Alevi süreklerinin kendilerine ait düzenli bir orduları, zindanları, hapishaneleri, adliye binaları, mahkeme salonları olmamıştır. Her dönem de katledilmelerine rağmen toplumsal savunmasını, kültürel direniş hattını nasıl bu güne kadar getirdiler? Günümüzde Alevi sürekleri en güçlü toplumsal savunmalarını nasıl yapmalılar? Alevi pirlerinin “ey can, bu yolu arsıza, hırsıza, nursuza düşürme” şeklindeki tarihi vasiyetleri ne anlama geliyor? Günümüzün “arsızı, hırsızı, nursuzu” kimlerdir? Hangi zihniyettir? Arsızı, hırsızı, nursuzu tanımak toplumsal savunma için ne anlama geliyor? Binlerce yıllık birikimin sonucunda söylenen bu vasiyetlerin gereği yerine getiriliyor mu? Bu sözler binlerce yılın tecrübesinin, yaşanmışlığının bir sonucu değil mi? Geçmiş olmadan gelecek inşası başarılı olur mu?
Nesemi’nin “Har içinde biten gonca güle mihnet eylemem. Zalimin talim ettiği yola mihnet eylemem” kelamı Nahak zihniyetten ruhen ve fikren uzak durmayı anlatmaktadır.
Gerçeğin demi devranına HÛ.