Zeynel Kete
Kendi tarihsel ve toplumsal kültüründen kopan birey ya da toplum, üzerinde her türlü operasyonun yapılabildiği bir kadavra haline dönüşür. Bünyeye müdahale için kadavra üzerinde detaylı inceleme, gözlem yapmak önemlidir. Tıp bilimi açısından olmazsa olmaz olan bu durum, toplum bilimi açısından bir asimilasyon yöntemine dönüşebilir.
Kapitalist modernist anlayışlar kültür erezyonu için rıza toplumu süreklerini kadavra olarak görürler. Burada belirleyici olan toplumu bu müdahaleye açık hale getiren, toplum adına karar sahibi olduğunu söyleyenlerdir. Genellikle Nahak zihniyetler, fiziki katliamlarla istenen hedefe ulaşamayınca kültürel asimilasyona başvururlar. Alevi süreklerini bekleyen en büyük tehlike; kültürel soykırım eşiğine gelmeleridir.
Özelde rıza toplumu sürekleri, genelde ise Hakk Yol Alevi sürekleri binlerce yıldır Nahak sistem tarafından katline ferman yazılırken, dönemsel olarak çeşitli sıfatlarla itham edilerek baskı altına alınmalarına rağmen varlıklarını, birliklerini, dirliklerini; kültürlerine, tarihsel hafızalarına, kutsallarına, ocaklarına ikrar tazeleyerek, kültürel direniş damarını güncelleyerek ayakta kalmışlardır. Dolayısıyla bir toplum ne kadar katliam, sürgün, zulüm görürse görsün toprağa bağlı olan bir kök gibi kültür olgusu da toplumu sürekli canlı tutmuştur. Toplum Nahak zihniyetin bin bir türlü baskısına karşı kültürünü, kök hücresini korursa kendini korur, yeşerir, var olur. İrilenmek, dirilenmek ancak ve ancak kültürel damara tutunarak gerçekleşir. Bu hakikati yol ulularımız her cem erkanında Dara duran canlara hitaben: “ey can bu yolu arsıza, hırsıza, nursuza, pirsize, düşürme” derler. Binlerce yıllık bir yaşanmışlığın sonucunda oluşan tecrübelerden süzülüp gelen kadim söylemlerdir. İktidarcı anlayış kimden gelirse gelsin; tekleştirir, denetimine alır, sınır çizer, amaca uygun kültürü inşa eder.
Cemevi dedeliğine indirgenen “Pirlik”, temsil ve törenlerde halk oyunlarına indirgenen “Semah”, Ahmet Yesevî fikri üzerine inşa edilen “Bektaşilik”, dinci bir Müslümana indirgenen “Yunus Emre”, şakiliğe indirgenen “Pir Sey Rıza” ve daha niceleri… Kısacası Kızılbaş – Alevi – Bektaşî inancının kök hücresi, rıza toplumu kültürü “Yol düşkünleri” ile el ele veren tekçi zihniyetler tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Özellikle bazı Alevi kurumları, yerel yöneticiler, kimi siyasi partiler, kurumlar adeta Aleviliğin Diyanet’i gibi hizmet vermekteler.
Arsızlık, hırsızlık iktidar üretme biçimidir. Kimden gelirse gelsin iktidar üretme biçimi “Yezit” kavramı ile tanımlanmış, Nahak olarak kabul edilmiş ve her erkanda ismi söylenince “sed hezaren lanet olsun” denilmiştir. “Lanet” okuma tekçi zihniyeti reddetmektir, zulüm edene rıza göstermemektir. Tekçi zihniyetten ruhen, zihnen uzaklaşmaktır. Yezit anlayışı, iktidar biçimi olarak hakikate ait bütün kavramları yeniden inşa eder. Yezit, Kerbela’da Hz. Hüseyin’i katlederken inanca, ahlaka, adalete, siyasete, masum-i pak olan çocuklara, kadınlara, rızalığa, peygamberliksel anlayışa, toprağa, suya ait bütün kavramlara iktidarı doğrultusunda yeniden mana yükledi.
Özellikle egemen kesimin ekonomik ve siyasi olarak çok boyutlu ve derinliğine kriz yaşadığı bir dönemdeyiz. Kriz yönetimi olarak geçmişte Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamlarında olduğu gibi kitle katliamlarına başvurulurdu. Bu kitle katliamları egemen sınıfın yönetememe durumunun en belirgin belgeleridir. Bugün Aleviliği cemevlerinin “ihtiyaç listesi” üzerinden kabul etme durumları söz konusu olsa da, tekçi zihniyetten asla şaşma yoktur. Cemevi ihtiyaç listesi üzerinden Aleviliği kabul etme tabanda karşılık bulmayınca, kutsal mekan ziyaretleri yapılmaya başlandı. Karşıt İslam, iktidar İslamı gibi karşıt Alevilik, iktidar Aleviliğini yaratma siyaseti temelinde bir asimilasyon yöntemidir.
Günümüzde hangi söylemle gelirlerse gelsinler tekçi anlayışların hepsi iktidarı üretiyor. Özellikle söz konusu Alevi inancı olunca resmi ideolojinin dışına çıkamayan bütün oluşumlar, siyasi partiler Aleviliği inşa ediyor. Bu inşa sürecinde “Hınzır Paşalar”dan destek alınarak inanca ait bütün kavram ve kuramlar iktidarın bekasına kurban ediliyor.
Devletçilik mantığı Aleviliğe ait tüm demokratik değerleri adeta birer Leviathan canavarı gibi yutmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, egemen zihniyetin bekası için Alevilik gerekiyorsa onu da devlet yaratır. Tıpkı “bu ülke için komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz” diyen akıl gibi.