Yaşadığımız her an adeta tarihtir. Devletli uygarlık, Nemrudi zihniyet kendisini vaz geçilmez, kendisi olmayınca tarihin sonu olacakmış algısını sürekli canlı tutmaktadır.
Mevcut siyaset anlayışına “Hayır” diyen, her kesin özgürce yaşayacağı, demokratik siyaset anlayışının dertlere derman olacağını savunan, bunun araçlarını var eden rıza toplumu sürekleri her yönüyle kuşatılmış durumdadır. Hakikat ve özgürlük yürüyüşünü sürdürenlerin mücadelesi her ne kadar zulme uğrasa da, bu arayış mazlumlara delil olmaya, yol göstermeye, umut olmaya devam ediyor.
Toplumsal ve siyasal olarak derin krizlerin yaşandığı bu dönemde sistem dışı bütün sürekler “Nasıl Yapmalı” sorusuna ortaklaşarak, meydan kurarak cevap vermeliler. Kişiye, topluma ve doğaya ait ne varsa işgal edildiği bir dönemde ” bir olma, iri olma, diri olma ” düsturunu görünür kılmak tarihi sorumluluktur. Bu tarihi görev el ele vererek, birleşerek, meydan açarak mücadele etmeyi gerektirir. En iyi sözlerinin en sonuç alıcı gayretler bu kriz anlarında birlik olunarak aşılır.
Alevilik insanı, evrensel zekanın birikimi olarak kabul eder. Bu tanımlama aynı zamanda “insan kainatın aynasıdır, mikro evrendir” şeklinde ifade edilmiştir. Madem geçmişteki bütün yaşanmışlıklar yani tarih insanda saklı ise, özgürlük arayışının yolları da insanda saklıdır. Direnen inanç gerçekliğini devriye etmenin yöntemleri de mevcuttur.
Yaşanan bunca zulme karşı, inancın ahlakı, erdemi, direnci ile birleşilmeli. Rızasız toplumun kültüründen ruhen, ahlaken, kopuş olmadan hakikat yürüyüşü olmaz. Yanlış hayat doğru yaşanmaz; özü eğri olanın, rızasız lokma yiyenin, nursuzun, hırsızın sofrasına oturanın, çiğ lokma yiyenin rıza meydanında yeri olmadığı biliniyor. Rıza toplumunun hakikati, özgürlük anlayışı, yaşamı, varlığı, birliği, dirliği kendi gerçekliğine uygun Örgütleme mücadelesi gerektirir. Aleviliğin direnen kültürel damarı yaşatılıyorsa, yaşamda bir karşılığı varsa bir anlam ifade eder, özgür yaşama yol açar.
Yaşanılan yaşam, solunan hava, söylenen söz, gidilen yol hakikate götürüyorsa bir anlam ifade eder. Hakikat arayışı demokratik toplumların gerçekliğidir. Peki Aleviler hakikati nerede aramalı? Hangi zaman ve mekanla rızalaşmalı? Yola revan olurken hangi kurumlarla, nasıl bir araya gelmeli? Devletçi zihniyetlerden uzak derya toplumuna yakın olan aleviler, demokratik siyasette kimlerle ittifak halinde olmalılar? Siyasi alanda görünür oldukları partiler, kurumlar; Alevilerin inanç, itikat, ve yaşam kültürlerine rıza gösteriyor mu? Alevi kimliğini oluşturan temel değerler hangi siyasî kurumlarda kabul görüyor?
Binlerce kurum, sanatçı, yazar, çizer, akademisyen, pir, mürşit, rayber, Ana, hakikat ve özgürlük arayışçısı, bunca direniş bir anlam ifade etmelidir? Alevî gerçekliği neyi ifade ediyor? Alevî inancı hangi Toplumun gerçekliğidir? Sorularının cevabi aynı zamanda alevi siyasallığının cevabını içinde barındırır.
Alevîler özgür yaşamı savunan bütün süreklerle sarmal olma konusunda meydan kurmalı, demokratik siyasetin öznesi olmalılar. Şimdi değilse ne zaman?