Bilindiği ve yaşanmakta olduğu üzere Aleviler ve Bektaşiler süreklilik arz eden ve her ne pahasına olursa olsun asimile etmeyi hedefleyen bir kuşatma altında tutulmaktadırlar. Çoklu araç ve yöntemlerin hep devrede olduğu bu zihniyet, pratik ve siyaset biçiminin temel enstrümanı ve gücünü aldığı zemin her zaman çıplak şiddet olmuştur.
Alevi-Bektaşiler, yeşil ve beyaz İttihatçı faşizm arasında yani kırk katır veya kırk satır arasında tercihe zorlanır, ideolojik ve siyasal olarak nüfuz edilmeye çalışılırken bu çıplak şiddet doğrudan ya da dolaylı biçimde hep devrededir. Aksi durumda beyaz ya da yeşil İttihatçı iktidar kliklerinin fikriyatları, ideolojik motivasyonları ve önermeleri; Alevi öğretisi ve yarattığı toplumsal-kültürel sonuçlar karşısında cüce dahi değildir, etki ve ikna gücü yoktur.
Neticede Türkiye iktidar kliklerinin bu her iki kolu da zihniyet, kurumlaşma ve kendilerini tüm var ediş biçimleriyle eril ve tahakkümcü iktidar odaklarıdırlar. Bunlar sadece Alevi-Bektaşilerin değil, bu topraklarda ötekileştirilen, ezilen tüm halk ve toplumsal kesimlerin başına gelen felaket ve yoksulluğun, ekolojik yıkımların da nedeni ve sorumlusudur. Bu bağlamda her iki iktidar kliği de ne Alevi-Bektaşiler ne de diğer mazlumlar açısından alternatif değildir. Gerek Aleviler gerekse ötekileştirilen diğer halklar ve toplumsal kesimler kendi alternatiflerini oluşturamadıkları sürece bu iktidar odaklarından birine yedeklenerek kendileri üzerinde yürütülmekte olan talan ve baskıların zeminini güçlendirmekten kurtulamayacaklardır.
Alevi öğretisi rızasız yolun zihniyet ve kendini var ediş biçimlerini yadsır, hiçbir versiyonuyla uzlaşamaz. Fakat süreklilik arz eden sistematik yönelimler Alevi halk gerçekliğinde ağır tahribatlar yaratmış, Alevilikle Aleviler arasındaki mesafe epeyice açılmış durumdadır. Bu durumun sonucu olarak milyonlarca Alevi sistem tarafından manipüle edilebilmektedir. Alevilik bilinci ve hak mücadelesi hâlâ ciddi bir direnç noktası oluşturmaktaysa da bu Yol’un kemaleti ve tarihsel direnciyle kıyaslayıp yok etmeye odaklı saldırıların boyutlarına bakınca karşı reaksiyonun yetersizliği görülebilmektedir.
Rızasız yolun muktedirleri, tek tip iktidar alanı inşası için tek tipçi politikalarda ısrarlıdır. Yolları ve toplumsal gerçeklikleriyle yaşamak isteyen Alevilere yönelik habire yeni hamleler gerçekleştirilmektedir. Güncel örneği Alevi Diyaneti olarak tanımlanan başkanlığın Hacı Bektaş-ı Veli Anma etkinliklerine müdahalesidir. Oysa Alevilerin talebi kendi hakikatleriyle yaşamaktan ibarettir ve bu bir haktır.
Alevi asimilasyonunda önemli bir misyon biçilen Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı üzerinden Hacı Bektaş-ı Veli anmalarına yapılan müdahale uyarıcı olmalı, bu kurumla dirsek temasına veya çıkar ilişkilerine giren birey ve kimi kurumlar özünü dara çekerek Yol’un hakikatiyle buluşmalıdır. Aksi durumda ise bu kişilik ve kurumlar Yol düşkünü oldukları gerçeğiyle daha fazla teşhir edilmelidirler.
Öncelikle başkanlık; Hacı Bektaş-ı Veli anmalarına, hakkı ve haddi olmayan bir alana müdahale ederek misyonunu bir kez daha net biçimde ortaya koymuştur. “Aleviler de vergi ödüyor, devletten hizmet alma hakları var” propagandasına kapılan kimi canlarımız, manipülasyon amaçlı geliştirilen bu söylemin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ve asimilasyonu meşrulaştırma amaçlı olduğunu bilince çıkarmalıdır. “Alevilik Rıza Yolu’dur, her hizmet sadece Rıza Lokmalarıyla yerine getirilebilir.” Yüz binlerle anılan ve alın teri dökmeyen, üretmeden, hak etmeden fakir fukaradan hakkaniyetsizce alınan vergilerden beslenen kalabalıklara Alevilerden birilerini de katmayı ne Yol’umuz ne de vicdanlarımız kabul etmez. Böyle bir kabul, sadece biraz kırıntı karşılığı asimilasyonu onaylamak anlamına gelecektir. İnanç alanına ideolojik saikler ve siyasal amaçlarla aktarılan ve bakanlıkların bütçelerini katlayan paralar; tüm toplum için sağlık, eğitim, bilim, ulaşım, tarım ve hayvancılığın desteklenmesi gibi ihtiyaç olan alanlara aktarılmalıdır. Yağmadan pay almalıyız zihniyeti Yol’umuza ait bir şey değildir. Devlet inanç alanından elini çekmeli, her inanç topluluğu kendi inanç hizmetlerini görmeli ve giderlerini de kendisi karşılamalıdır.
İkinci olarak başkanlığın müdahalesi ve gelişen reaksiyon, Alevi-Bektaşi toplumunun direnç, irade, hızla organize olabilme potansiyelini de görünür kılmıştır. Alevi ve Bektaşiler örgütlülük biçimini Yol’un temel düsturları üzerine oturtarak modernizmin ideolojik ve siyasal etkilerini kırabilirse demokratik cumhuriyet mücadelesinin temel bileşenlerinden biri olabileceklerdir.
Aşk ile