Türkiye’nin saldırı tehditlerini değerlendiren Aldar Xelîl, saldırılara karşı direnişle yanıt vereceklerini belirterek, ‘Bunu başarırsak, devrimin kaderi tamamen belirlenecek’ dedi
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Yönetim Komitesi Üyesi Aldar Xelîl,Türkiye’nin KDP işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırıları ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırı tehditlerine ilişin değerlendirmelerde bulundu. Hawar Haber Ajansı’nda (ANHA) yer alan haberde Aldar Xelîl, Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarına karşı tarihi bir direniş sergilendiğini belirterek, “Bu direniş sadece bir bölgeyi değil halkımızın mücadele sürecinde yarattığı değerlerin korunması anlamına geliyor. AKP-MHP hükümetinin anlaşması Kürt halkını yok etmek ve Ortadoğu’daki işgalin genişletilmesine dayanıyor. Bu faşist ittifak, Özgürlük Hareketi ve özellikle özgürlük gerillalarına her yöntemle saldırma ve yok etme kararı almış durumda” dedi.
Öcalan’ın durumu bilinmiyor
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yönelik tecridin ağırlaştırılması ardından saldırıların başladığına işaret eden Aldar Xelîl,”Artık tecridin sınırları ve ihlalleri hukuki boyutu da aştı. Öyle ki Önder Apo’dan hiçbir haber alınamıyor ve durumu bilinmiyor. Üzerinde büyük bir baskı yürütülüyor ve bu psikolojik, siyasi ve hukuki boyutu aştı. Bu resmen sınırsız bir işkence. Önder Apo’nun üzerindeki durumu ağırlaştırdıktan sonra Kürdistan dağlarına yöneldiler. Ve artık sadece dağları değil her yerde saldırı var” ifadelerinde bulundu.
Planları çöktü
Türkiye, KDP ve Kazimi arasındaki plana işaret eden Aldar Xelîl, şöyle devam etti: “Türk devleti KDP gibi ortaklarıyla Bağdat’ı da bu saldırıya dahil etmek istedi. Çünkü Irak’ta şu ana kadar cumhurbaşkanı belirlenmedi, sorumluluk alacak ve Irak’ın çıkarlarını hesap edecek merkezi yok. Türkiye, KDP ve Kazimi bunun için birlikle hem Başûrê Kurdistan hem Şengal hem de Kuzey ve Doğu Suriye üzerinde planlarını yürüttüler. Türkiye ve KDP arasındaki ittifak sonucu 17 Nisan’da Medya Savunma Alanları’na dönük saldırılar başladı. Fakat gerillanın direnişini hesap edemediler. Bu da planlarının istedikleri gibi sonuca ulaşamamasına neden oldu. ‘Burada güvenli bölge oluşturduk, artık Şengal ve Rojavayê Kurdistan’a ağırlık verin’ demek istediler.”
Kazimi boşa düştü
KDP ve Türkiye’nin yüklerini hafifletmek için Bağdat’ı devreye koyduğunu dile getiren Aldar Xelîl, “Bağdat da tam olarak içine değildi. Kazimi de yanlış hesaplar yaptı; Parlamenterler ve hükümetten önce yerini almak, Türk devleti ve KDP ile ittifak kurup yeni durumlar çıkarmak istedi. Halkımızın her yerde işgale karşı tavrı öne çıktı. Şengal direnişi gündemde olduğu zaman Irak’taki bütün parti ve taraflar harekete geçerek, ‘Kim böyle bir savaşın çıkmasına karar verdi?’ diye sordu. Sonuç olarak bu planlar başarıya ulaşmadı ve Kazimi boşa düştü. Fakat Türk ve KDP yine de soykırımcı planına devam etti” değerlendirmesini yaptı.
Yasaklara rağmen kimyasal silah kullanımı
KDP’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılardaki rolünü ele alan Aldar Xelîl, “İnsan nasıl bu seviyeye kadar düşmanlık yapabilir?” sorusunu sordu. Kimyasal silah kullanımına dikkat çeken Aldar Xelîl, “Kimyasal silah dünyadaki tüm yasalarda yasak. Bu konuda KDP’nin insanın kendisini kimyasal silahlardan koruyabileceği maskelere el koyduğu yönündeki açıklamalarına dikkat çekmek istiyorum. Bu maskelerin PKK gerillalarına gittiğini anladık. Eğer insan burada düşünecek olsak veya bu gerçek olsa bile, bu saldırı silahı değildir. Kürtlüğe göre gerillayı desteklemeli fakat bunu da yapmıyorlar aksine bütün gücüyle Kürtlere düşmanlık yapıyor ve katledilmelerine ortak oluyorlar. Böylesi eylemler bütün Kürt toplumunda utançtır ve ihanetin derin seviyesini gösteriyor” diye konuştu.
Türkiye bir hat elde etmek istiyor
“Plan bu şekilde durmayacak. Kuzey ve Doğu Suriye’de de işgale ve saldırılara devam etmek istiyorlar” diyen Aldar Xelîl sonrasında gelişen sürece ilişkin şunları kaydetti: “Erdoğan operasyona başlayacağını açıkladıktan sonra bütün basın organlarında sanki bu zamana kadar böyle bir şey yokmuş gibi yayın yaptılar. Zaten Türk devletinin saldırı ve tehditleri durmadı. Eskiden beridir mücadele sürecindeyiz ve düşmanlara karşı savaşıyoruz. Artık saldırıların başlaması için tanığa gerek yok. Türk devleti, Özgürlük Hareketi ve demokratik projeyi engellemek, işgalini genişletmek ve büyük Türkiye Cumhuriyetini kurmak istiyor. Efrîn’den Xakurkê’ye kadar bir hat elde etmek istiyor. Bunlar açık planlardır ve buna göre hazırlıklı olmalıyız.”
Yenilen Türkiye olacak
Aldar Xelîl, dünyada devam eden birçok krizi hatırlatarak Türk devletinin bu krizlerden faydalanmaya çalıştığını söyleyerek şu örnekleri verdi: “Bütün bölgede istikrarlı bir durumda değil; Irak’ta kendinde değil, İran’da çatışmalar var, dış sorunlarla oyalanıyor ve Suriye’nin durumu ise iyi biliniyor. Dünya genelinde de savaş var. Yani bütün dünya sisteminde kriz var ve Türk devleti de bundan faydalanmak istiyor. Bakurê Kurdistan da zaten bütün siyasetçiler, aydınlar ve gazeteciler zindanda. Kürdistan dağlarında Dersim’den Behdinan’a kadar saldırılarını durdurmadı ve şimdi de aynı şeyi Suriye’de devam ettirmek istiyor. Bu uzun süreli ve stratejik bir plan. Şüphesiz bunu iyi bilmeli ve her özgürlük çizgisini kendimiz için seçmeliyiz. Bu direniş şimdi devam diyor ve bu direniş Türk devletinin planlarını boşa çıkaracak, bu süreçte yenilecek olan da Türk devleti olacak.”
NATO pazarlığı
Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelikleri üzerinden şantaj yaptığını belirten Aldar Xelîl, Türkiye’nin bunun üzerinden tavizler koparmak istediği belirterek şöyle konuştu: “Türk devletinde her zaman Kürtlere ve Özgürlük Hareketi’ne karşı fobi oluştu. En uzaktaki bir devlet normal bir ticaret yapmaya çalışsa Türk devleti bu ticaretten konuşmadan önce o devletin PKK ve Kürtlere karşı tutumunu sorguluyor. Her zaman Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanmak için olaylardan faydalanmaya etmeye çalışıyor. Türk devleti NATO üyesidir ve Finlandiya ile İsveç de NATO’ya üye olmak istedi. NATO’nun şartlarına göre, o ülkelerin üyeliği için bütün NATO üyesi devletlerin onayı gerekiyor. Türkiye bunu bir fırsat olarak görüyor ve kullanmaya çalışıyor. Nasıl Rusya ile bir fırsat yakalayıp Efrîn’i işgal ettiyse ve daha sonra ABD ile bir fırsat yakalayıp Serêkaniyê ve Girê Spî’yi işgal ettiyse, şimdi de Finlandiya ve İsveç konusunu da bir fırsat olarak kullanmak istiyor. Bu, Türk devletinin politikalarında her zaman bir koşul ve politika olmuştur. Ama aynı zamanda herkes Türk devletinin faşizmini de tanımış durumda. Dünyanın demokratik projesine ne kadar tehlike oluşturduklarının farkındalar. Erdoğan bu konu üzerinden bazı tavizler koparmak istiyor. Özellikle ABD’den taviz koparmak istiyor. Zaten Rusya, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesini istemediği için pazarlığa gerek duymuyor” diye belirtti.
ABD’nin çıkarları var
Aldar Xelîl, Türkiye’nin elde etmek istediği tavizlere ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “ABD ve diğer güçlerin bölgede bazı çıkarları var. Ancak Türk devletini de kaybetmek istemiyorlar. Türkiye’nin Rusya ile birlik olmasını ve planları dışında hareket etmesini istemiyorlar. Türkiye’yi ikna etmeye çalışacaklar. Ne şekilde ikna edecekleri başka bir konudur. Türkiye’ye bir nokta koyarak küstürmeleri mümkün değil. Bu da Türk devletinin bu süreçte bölgede olup bitenlerden en üst düzeyde yararlanmak istediğini gösteriyor.”
İsrail ve Mısır’la ilişkileri de değişti
Türkiye’nin Suriye politikasında bazı değişiklikler yaptığına dikkat çeken Aldar Xelîl, “Şam hükümetine yaklaşımları eskisi gibi değil. Eskiden 24 saat boyunca bu hükümet yıkılmalı diyorlardı ancak şimdi farklı yaklaşımlar var. Rejimle gizli görüşmeler dahi yapıyorlar. Artık eskisi gibi Müslüman Kardeşlere kıymet vermiyor ayrıca İsrail ve Mısır’la ilişkileri de değişti. Türk devleti ne olursa olsun, dün kendilerine karşı olan her şeyi Kürtlere karşı savaşa hizmet ediyorsa kabul ediyor” dedi.
Demografik yapıyı değiştirme planı
Türkiye’nin uzun bir süredir “Suriyeli mültecileri” gündemde tutmaya çalıştığını dile getiren Aldar Xelîl, “Türkler, bölgeden olmayan insanları, özellikle DAİŞ, Cebhet El-Nusra gibi örgütlerin ailelerini bölgeye getirecek ve sınır hattı boyunca yerleştirecek. Tek dertleri göçmenler ise ellerindeki göçmenleri neden ellerindeki bölgelere yerleştirmediler? İdlib, Bab, Ezaz ve Cerablus’a şimdiye kadar kimseyi getirmediler. Tek dertleri bölgenin demografik yapısını değiştirmektir. Mülteciler meselesi, evlerin inşası, mültecilere sahip çıkmayı bir ticarete dönüştürmüş uluslararası kurumlardan ve devletlerden para topluyor ve silahlı çetelerin ailelerini yerleştirmek istiyor” diyerek demografik yapıyı değiştirme girişimine dikkat çekti.
Demografik yapının değiştirilmesi yasak
Uluslararası yasalara dikkat çeken Xelîl, “Bir taraftan onlardan kurtulacak, diğer taraftan Suriye’nin huzurunu bozacak ve bölgelerimizin demografik yapısını değiştirecek. Bu bölgeleri kurtardıktan sonra oraya yerleştirilenlerle aramızda savaş ve çatışmaların yaşanmasına sebep olacak. Türk devleti şöyle düşünüyor; Bugün zaten savaşıyoruz, istikrarsızlığın olduğu bir dönemdeyiz. Fakat daha sonra durum değiştiğinde yine savaşın sürmesini istiyor. Diğer düşüncesi ise bunları uzun bir süre buraya yerleştirecek, ardından referandum yapacağım diyecek. Sonra sayım yapacak ve burada Kürtler yok diyecek. Bu demografik yapının değiştirilmesi ne insan hakları hukukunda ne de BM şartlarına göre kabul edilemez. Demografik yapının değiştirilmesi yasaktır. Sınır hattında kara kemerin inşası demografik yapının değiştirilmesine hizmet ediyor. Ayrıca bölge üzerinde her türlü tehdidi oluşturmak ve işgal konusunda işini kolaylaştırmak istiyor” dikkat çekti.
Şantaj politikası
Türkiye’nin şantaj politikalarına değinen Aldar Xelîl, “Türk devleti, kendisine yeşil ışık yakılması için her şeyi kullanmak istiyor. Elde edemezse bile bazı şeyleri uygulamak istiyor. Yapacak ve o devletler neden böyle bir şey yaptığını sorduğunda da o zaman pazarlık yapacak. Türk devleti bunun üzerine kurulmuş. Yeşil ışık yakılmış mı yakılmamış mı? Bunun dışında her zaman saldırılar altında olduğumuzu bilmemiz lazım. Yeşil ışık yakılmasa da, bizim bu sistemin her zaman yeşil ışık yakabileceği hesabını yapmamız gerekiyor. Birçok konuda ortaklaşıyorlar. Halkımıza karşı planlarda aynı düşünüyorlar” dedi.
Bizim için varlık ve yokluk konusudur
Aldar Xelîl, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük olası saldırılarının varlık ve yokluk konusu olduğunu belirterek şöyle devam etti: “İyi bir deneyim oluştu. En önemlisi, halkımızın büyük çoğunluğu savunma güçlerinin etrafında birleşmiş durumda. Hatta halkımız doğal savunmasını bile ilerletmiş durumda. Bunlar direnişi büyüten unsurlar haline geliyor. Türk devleti Zap’ta yenilgiye uğruyor. KDP ile Şengal’deki planları boşa çıktı ve buraya dönük yapılacak bir hareket büyük bir direnişle karşılaşacaktır. Bizim için varlık ve yokluk konusudur. Bunu başarırsak, devrimin kaderi tamamen belirlenecek. Bu, Erdoğan için de varlık ve yokluk konusudur. Bölgeye dönük planları, Zap’a dönük saldırıları denemediğinde yok olacağını biliyor. Bunun için de her şeyi gözünün önünde bulunduruyor.”
Erdoğan’ın iktidar savaşı
Türkiye’nin ekonomisini çöktüğünü, Erdoğan’a verilen siyasi desteğin azaldığını belirten Aldar Xelîl, “Erdoğan birçok suç işlemiş durumda. Rüşvet almış, Türkiye karşıtı güçlerle siyasi ittifak yapmış. Erdoğan iktidardan düştüğü gibi hapse atılacak. Hapse girmemek için nasıl iktidarda kalabilirim diye yollar arıyor. Kendini iktidarda tutabilmek için ortak şeylerde Türkleri kendi etrafında topluyor ve herkesin bu ekonomik krize katlanabilmesi, siyasi durumu kabul etmesi için; ‘Ben bu harekete karşı savaşıyorum’ sloganıyla ikna etmeye çalışıyor. Erdoğan iktidardan düşecek, düştüğü zaman Türk devletinin bütün planları boşa çıkacak ve Erdoğan hapse girecek” ifadelerinde bulundu.
HABER MERKEZİ