Meclis’e sunulan kanun teklifindeki düzenlemelerin yasalaşması halinde OHAL’in yaşamda kalıcı hale geleceğini belirten eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, gözaltı süresinin işkenceye kılıf bulmak amacıyla 12 güne kadar uzatıldığını söyledi.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen ve bugün sona ereceği açıklanan OHAL uygulamaları, AKP’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu 25. maddelik kanun teklifiyle yasalaştırılıyor. Komisyonda önümüzdeki günlerde görüşülmesi beklenen “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ardından Meclis Genel Kurulu’na gelecek. Kamuoyunda OHAL uygulamalarının devamı niteliğini taşıdığı gerekçesiyle teklif eleştirilirken, yasallaşmasından sonra 3 yıl boyunca yürürlükte olacak teklif ile valilere birçok yetki veriliyor. Devletin güvenliğine yönelik suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından azami olan 4 günlük gözaltı süresi, delillerin toplanmasındaki güçlük veya dosyanın kapsamlı olması gerekçesiyle 12 günü kadar uzatılabilecek. Valilere, kamu düzenini veya güvenliğini bozacağı düşünülen kişiler hakkında ciddi belirtilerin bulunduğu hallerde 15 günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere giriş ve çıkışı sınırlayabilecek bir yetki veriyor.
‘İşkenceye kılıf aramak’
Yeni düzenlemeye göre 12 güne çıkarılan gözaltı süresinin OHAL’de 14 gün olarak belirlendiğini hatırlatan Aktar, gözaltı süresinin uzatılmasının bir soruşturmanın zorluğuyla açıklanamayacağını söyledi. Makul sürenin üzerinde gözaltı süresinin uzatılmasının işkenceye kılıf aramak olduğunu ifade eden Aktar, “İşkence sadece fiziki değil, kişinin psikolojik baskı altında tutulması da bir işkencedir. İşkence altında yürütülen bir soruşturmanın üzerine inşa edilecek yargılamanın adil yargılama olduğundan söz edemeyiz” dedi.
‘Kişi güvenliğine aykırı’
Valilere, şüpheli gördüğü kişiyi 15 gün süreyle kentte giriş çıkışını engelleme ile toplantı ve gösterileri engelleme yetkisi verilmesini değerlendiren Aktar, şunları söyledi: “90’larda OHAL Bölge valileri belli kişileri OHAL bölgesi dışına sürme yetkisine sahipti. Bu yetki başlı başına facia bir yetkiydi. Ama öyle bir durum yaşanmış diye bugün kalkıp oraya dönüşü anımsatacak, sağlayacak yeni düzenlemeler getirmek hukuk kılıfı içinde barındırılamaz. Bu hem kişi güvenliğine aykırıdır hem de seyahat özgürlüğünün ihlalidir. Böyle bir karar aslında fiili olarak yargı denetimi dışındadır. Bu nedenle 15 günlük süre tekrar uzatıldığında aslında çok daha uzun süreyle bu haklara kısıtlamalar getirildiğini göreceğiz. Valilere tanınan bu idari yetkiye karşı yargı yolunun kapalı olması durumunda bunun keyfiliği beraberinde getirecek. Siz kişi güvenliğine, özgürlüğüne ve seyahat özgürlüğüne getirilecek sınırlama kararına karşı yargı yoluna başvurma hakkı öngörülmüşse de, siz yargı yoluna başvurursanız da 15 günlük sürede karar alma şansına sahip değilsiniz. 15 günlük süre dolacağı için yargı bir karar veremeyecek. Karar verse de bir anlamı olmayacak. 15 günlük sürenin bitiminde yeni bir kararla 15 günlük süre daha da uzatılacak” diye kaydetti.
‘OHAL kalıcı hale gelecek’
Meclis’e sevk edilen kanun teklifini bir bütün olarak değerlendirildiğinde, uluslararası demokratik standartlardan çok ciddi bir biçimde geriye dönüşün olduğunun görüldüğünü ifade eden Aktar, bunun adının OHAL’i önemli ölçüde normalleştirerek kalıcı hale getirilmesi olduğuna dikkat çekti. Aktar, şunları kaydetti: “OHAL’i kaldıracağız denildiğinde, OHAL’in yürütmeye, hükümete ve kolluğa tanıdığı imkânların süreklileşmesi sağlanmadan bunun mümkün olmayacağı gibi kafalarda soru işaretleri vardı. Hükümet de zaten bunun gereğini yapıyor. Şimdi bu düzenlemeler Meclis’ten yasal düzenleme olarak geçecek ve bu düzenlemeler geçtikten sonra hayatımızda OHAL kalıcı hale gelecek.”
Kaynak: MA