Akşener’in geçen gün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma, “merkez sağ” bir siyasetçinin değil, “aşırı milliyetçi” bir siyasi partinin liderinin yapabileceği bir konuşmaydı. Bu nedenle de 6’lı masada yer alması artık anlamlı olmaktan çıktı. Çıktı, çünkü bu masayı kuran CHP’nin amacı, “merkez sağ” ve “merkez sol” siyasetler arasında bir tür “helalleşme” yaratarak İslamcı ve milliyetçi bir siyasi kadroyu iktidardan uzaklaştırmaktı. Zaten CHP’nin İYİ Parti’ye verdiği destek onların aşırı milliyetçi MHP’den kopmakta olan bir kadro olmasından dolayıydı. Dolayısıyla her geçen gün MHP’ye benzeyen bir İYİ Parti’nin bana göre 6’lı masada yer almasının da mantığı kalmamıştır. Dolayısıyla CHP’nin 6’lı masa bağlamında pozisyonunu yeniden düşünmesi gerekir. Tabii böyle düşünüp düşünmeyecekleri onlara kalmış bir mesele.
Yine onlara kalmış bir başka mesele de Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin bu gelişme üzerine nasıl bir reaksiyon göstereceği… Doğrusu İYİ Parti’nin ırkçı-milliyetçi bir yere doğru savrulmasıyla boşalmakta olan “merkez sağ” siyaset her iki parti için de büyük bir fırsat anlamına geliyor. Her birinin buraya doğru hareket etmesi her biri için de makul adımlar olacaktır ama bence bu adımların daha büyük adımlara dönüşebilmesi için bu iki partinin de artık neden iki ayrı parti olarak devam etme kararı vermiş olduklarını yeniden gözden geçirmelerinde büyük yarar vardır. Tabii ki aralarında farklar olduğunu anlıyorum ama yine de her iki partinin kurucularının bu farklılıkları tartışıp birlikte devam etme opsiyonunu ve İYİ Parti’nin terk etmekte olduğu merkez sağ siyaset boşluğunu doldurmak amacıyla varoluşlarını yeniden değerlendirmeleri çok yararlı olacaktır.
Siyasi partiler arasındaki denge bugüne kadar ülkenin sorunlarını konuşmak ve çözüm yolları bulmak üzerine değil, bu sorunlar üzerinde “şov” yaparak kendi ideolojik duruşlarını toplum nezdinde konsolide etmek üzerineydi. Ama seçime yaklaştığımız her gün biraz daha gerçek meselelerle karşı karşıya kalacağız. Bugün AKP’nin HDP’yi ziyaret etmesi, MHP’nin de bunu “doğal” görmesi bu nedenledir. Burada anlaşılmayacak bir şey de yok aslında. Toplum, Cumhuriyet’in birinci yüzyılı bitmek üzereyken, bu yüzyılda çözülememiş sorunlarını çözmeden ikinci yüzyıla başlamayalım mesajı vermektedir. Bu da anlaşılabilecek bir durum değil midir?
Bu nedenle de siyasi parti elitleri bugünlerde daha cesur olmalıdırlar. Şimdiye dek sürdürdükleri politikaları gözden geçirip toplumun desteğini nasıl sağlayacaklarına odaklanmalıdırlar. Bu noktada da bir anayasa değişikliğinden çok yeni bir anayasanın, sosyal sorunlarımızın temelinde yatan “Kürt sorunu”, “Alevi sorunu”, “Tarikatlar sorunu” gibi sorunları da içine alarak nasıl hazırlanması gerektiğini konuşmalıdırlar. Çünkü bu sorunlar bu toplumun “huzuru” için çözülmesi gereken sorunlardır ve bu sorunlar çözülmeden de bu toplumda bir yüzyıl boyunca tam olarak oluşturulamamış olan “biz” duygusunun oluşturulması da mümkün olmayacaktır.
Bütün bu nedenlerle ülkede sanki yalnızca “Türkler” ve “Sünni Müslümanlar” yaşıyormuş gibi konuşan “tekçi” bir anlayışı temsil eden İYİ Parti’nin 6’lı masada yeri yoktur. 6’lı masada, bu toplumun bir Osmanlı bakiyesi toplum olduğunu düşünen, yani ülkemizin farklı kimlik ve inançları olan insanlardan oluştuğunun bilincinde olan ve bu nedenle de ülkenin “demokratik bir cumhuriyetle” yönetilmesi gerektiğini düşünen bir anlayışın temsil olması çok daha isabetli olacaktır. 6’lı masanın İYİ Parti dışındaki partilerinin ise böyle bir amacı kolayca paylaşabilecekleri de ortadadır. Ama sanırım önümüzdeki dönemde siyaset arenasında en büyük çıkış, Gelecek Partisi’yle Deva Partisi’nin birleşmeleriyle merkez-sağ siyasetin adresi olabilmelerinden geçiyor.
Tabii muhalefetin seçimi kazanmak gibi bir derdi varsa…