Saray’a damat olunca ‘sağlam yere kapağı atmanın’ keyfini yaşadı bir zaman. Ama dilini tutamayınca, sevgili kayınpederi hiç öyle ‘torunlarımın babasıdır’ diye düşünmedi
Hakkını yememek lazım, iyi düğündü ama! 24 Nisan 1930’da Roma’da San Guiseppe Kilisesi o gün hakikaten tarihi bir olaya tanıklık ediyordu. Oğlan tarafı, meşhur aristokrat aile Ciani’ler, kız tarafı ise adıyla sanıyla ‘reis’ Benito Mussolini! Daha ne olsun! “Oğlan bizim kız bizim” diyen İtalyan sosyetesi ve bilhassa kara gömleklilerin kalantor takımı tam kadro oradaydı, kim kaçırır böyle bir gösteriyi?
Reis çok memnundu o gün, hatta kızından bile daha mutluydu adam. Davetlilere yaptığı konuşmada, bu evliliği büyük bir ittifakın ilk adımı olarak gördüğünü söylüyordu.
Damat olduk Saray’a!
Kont Galeazzo Ciano, yani damat, İtalya’nın en zengin ailelerinden biri olarak dünyaya gelmişti; hani şu hayata 5-0 önde başlayanlardan… 18 Mart 1903’te Amiral Costanzo Ciano ve eşi Carolina Pini’nin oğlu olarak Livorno’da doğdu. Baba Ciano, Faşist Parti’nin kurucu üyesi ve aynı zamanda da büyük bir şirketler grubunun sahibiydi. Borsa oyunlarının yanında, bir gazeteye, muazzam büyüklükte arazilere sahipti. Sonuçta Galeazzo, lüks ve şatafatlı bir yaşama, kadınlarla hızlı ilişkiler yaşamaya daha en baştan alışıktı. Önce hukuk okudu, sonra biraz gazetecilik filan yaptı ama asıl kariyerini Mussolini’nin kızı Edda ile evlenerek yaptı. Yeni çift, hemen tam reisin istediği gibi üç çocuk yaptı: Fabrizio, Raimonda ve Marzio…
Yükseliş ve düşüş
Bu arada, damat politik arenada da hızla ilerliyordu. Kısa süren Şanghay başkonsolosluğundan sonra 1935’te Basın ve Propaganda Bakanı oldu. Aynı yıl, İtalya’nın Etiopya’yı istilası sırasında gönüllü olarak katıldığı bombardıman filosunda komutanlık yaparak yakasına bir dizi cesaret madalyası takarken, 1936 yılında, 33 yaşındayken artık Dışişleri Bakanı’ydı.
Ondan sonra olaylar biraz karışıyor ama… İşin doğrusu, damat, kayınpederinden ‘bir tık’ daha akıllı görünüyor sanki. Faşizm ve ırkçılık konusunda bir itirazı yok. Ama 1939’da savaş başladığında, Almanların İtalyan ordusunu ‘maşa’ olarak kullandığını, ayrıca ordunun da böyle büyük bir savaşa hazır olmadığını düşünüyor. Mussolini 1940’ta resmen Fransa’ya savaş ilan ettiğinde, günlüğüne “Almanya’nın yanında savaşa giremeyiz ve hiçbir zaman da girmeyeceğiz. Bu bir suç ve ahmaklığın zirvesi olur!” diye yazıyor ve yer yer kayınpederine de söylüyor bunu. Dahası sağda solda da dile getiriyor bu görüşlerini, hatta ‘Reis’ hakkında ileri geri konuşuyor. Sonunda bakanlık görevinden ‘affediliyor’ ve kayınpederinin onu göz önünde tutabileceği bir yer olan Vatikan’a elçi atanıyor.
Oylama ve sonrası
Ama işler iyice sarpa sarıyor bu arada; olaylar olaylar!
1943’te artık savaşın kaderi az çok belli olmaya başlayınca, Mussolini’nin eli zayıflıyor. Nihayetinde, 24 Temmuz 1943’te Büyük Faşist Konseyi toplantısında, Almanların güneyden geri çekilme kararını açıkladığında bir oylama yapılıyor ve 19-8’lik bir farkla Mussolini’nin liderlikten atılması kararı çıkıyor. Tabii ki ‘hain’ damadın da büyük katkısıyla! Ertesi gün Mussolini tutuklanıyor ve sonraki iki ay boyunca, gizli mekânlarda tutuluyor. Ama sonunda Almanlar onun Abruzzo’daki bir dağ kasabasında tutulduğunu öğreniyorlar ve Hitler özel bir birlik gönderip kurtarıyor. Bu arada Almanlar, kukla bir hükümet kurdurdukları Mussolini’ye bir de armağan veriyorlar: Elleri kelepçeli halde damat Ciano!
Uyduruk bir mahkemeye çıkarılan damat, hızla idama mahkûm ediliyor. Edda “Yapma etme, yavrularımı babasız koma” diye yalvarsa da bir işe yaramıyor. ‘Beka’ meselesine kafayı takmış olan Mussolini büyük laflar ediyor kızına: “İmparatorluğun kaderi söz konusu olduğunda, Romalı babalar oğullarını hiç düşünmeksizin feda etmişti.”
Sandalyede ters oturtularak…
Nihayet, Galeazzo Ciano, 11 Ocak 1944’te, Verona’da, Mussolini’nin görevden alınmasına oy veren 4 diğer kişi (Emilio De Bono, Luciano Gottardi, Giovanni Marinelli ve Carlo Pareschi) ile birlikte kurşuna diziliyor. Üstelik İtalyan kültüründe ‘hainler’ ve ‘alçaklara’ layık görülen bir biçimde, sandalyelere ters oturtularak sırtından kurşunlanıyor. Mussolini’nin nefreti öyle bir noktada olmalı ki, bütün kurşuna dizme işlemini, damadının can çekişmesi dâhil olmak üzere saniyesi saniyesine filme kaydettiriyor ve izliyor. Ne trajedi; bunu yaparken bir süre sonra kendisinin de aynı akıbete uğrayabileceğini hiç düşünmüyor!
O sabah babasına gönderdiği bir notta “Kocamın idam kararını onaylamanız, adınızı İtalya ve Avrupa tarihinin kara sayfalarından birine yazdıracak. Ayrıca bu kararla Nazilerin esiri olarak utançla anılacaksınız” diyen Edda ise, babasından intikamını Galeazzo’nun günlüklerini yıllar sonra bastırarak alıyor ama ne fayda!
***
Sonuç itibarıyla, izlemenizi tavsiye etmem ama Ciano’nun kurşuna dizilme görüntüleri, bir tarihsel ibret olarak hâlâ mevcut: İnsan hiçbir zaman, “Reisin kızını aldım, bana bi’şey olmaz” dememeli. Daha doğrusu, belki de en iyisi krala yaslanmamak. Krala yaslanan düşüyor çünkü…