Üzerinden dokuz gün geçmesine rağmen hala Türkiye’nin gündemi 31 Mart Yerel Seçimleri. Bu seçimin yol açtığı sonuçlar önümüzdeki süreçte daha belirgin olarak ortaya çıkacak ve dolayısıyla daha çok tartışılacak gibi görünüyor. Zira AKPMHP bloğu bu seçimlerde büyük bir darbe yedi. Tabi Türkiye siyaseti açısından önemli bir sonucu ortaya çıkaran bu seçimi doğru analiz etmek gerekiyor.
Ekonomik kriz, baskı, adaletsizlik, muhalefeti susturma, anti-demokratik uygulamalar, yolsuzluk, tek adam yönetimi vb. pek çok şey, seçim sonuçlarının izahı için söylenebilir. Bunların hepsi de doğru tespitlerdir. Ancak gerçeği anlamak açısından yeterli olmamaktadır. Çünkü neredeyse son 3-4 yıldır hep seçimlerle geçti. Bu tespitlerin hepsi önceki seçimler içinde geçerliydi. Ancak buna rağmen AKP-MHP ittifakı tüm seçimleri değişik hilelerle istediği biçimde dizayn etti. Mesela referandumda aslında “Hayır’’ cephesi kazanmasına rağmen, sonuçlar ters yüz edildi. Yine Cumhurbaşkanlığı seçiminde aslında ilk turda Erdoğan yüzde 50’yi aşmamıştı. Ama sandık hilesi ve oy hırsızlığı ile istediği sonucu ortaya çıkardı. Tüm bunlar çok net ve somut olmasına rağmen başta CHP olmak üzere muhalefetin ciddi bir tepkisi ortaya çıkmadı.
Bu seçimi diğerlerinden farklı kılan nokta şuydu. AKP tüm çabasına, hile girişimlerine rağmen genel anlamda istediği sonucu ortaya çıkaramadı. Ve muhalefet daha kararlı bir duruş sergiledi. Bunun en temel nedeni de ‘’tecridi kıralım, faşizmi yıkalım’’ eylem hamlesinin yaratmış olduğu duyarlılık ve direniş ruhuydu. Dikkat edilirse Erdoğan son seçimlere hep savaş ortamında girdi.
Savaşla milliyetçi oyları konsolide ederek istediği sonucu yaratmak istedi. Yine savaş ortamında tam bir linç havası yaratılarak muhalefeti hep etkisizleştirdi. Aslında bu seçime de Rojava’ya saldırarak, savaşla girmek istiyordu. Ancak Kürt halkının hamlesel düzeyde direnişe geçmesi ve bu direniş tavrının ortaya çıkardığı koşullar Erdoğan’ın bu emellerini gerçekleştirmesini engelledi. Yani ilk kez Erdoğan gireceği bir seçimde, istediği sonucu ortaya çıkartacak koşulları ve zemini yaratamadı. Bu noktadaki tüm hesaplar Leyla Güven öncülüğünde yürüyen direnişle bozuldu. Yine bu hamlesel direniş AKP’yi dünya kamuoyunda oldukça teşhir etti.
Neredeyse dünyanın her ülkesinden siyasetçi, aydın, yazar, bilim insanı, demokratik çevre, kurum ve kişiler AKP ve Erdoğan karşıtı çok radikal tepkiler ortaya koydular. Artık Erdoğan dünya kamuoyunda bir diktatör olarak bilinip, lanse edilmeye başlandı. Böylesi bir bilincin ve duyarlılığın ortaya çıkmasında da Kürt halkı ve dostlarının yürüttüğü direniş hamlesinin belirleyici bir etkisi oldu. Bu anlamda Erdoğan sadece içerde değil, dışarda da büyük bir zorlanma ve sıkışmışlıkla bu seçime girdi. Dolayısıyla seçim sonuçlarını istediği gibi dizayn etmede zorlandı ve pek çok önemli yeri kaybetmek zorunda kaldı. Bu seçimde Erdoğan’a kaybettiren diğer belirleyici faktör de HDP’nin yürüttüğü seçim stratejisiydi.
Batıda AKP-MHP ittifakına kaybettirme üzerine kurulan bu strateji başarılı oldu ve AKP’ye büyük kaybettirerek Türkiye’deki demokrasi mücadelesine hem soluk aldırdı, hem umudu büyüttü. İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya, Hatay, Bursa gibi illerde bu sonuçlar HDP stratejisinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Ama şunu da unutmamak gerekiyor ki bu stratejiyi de başarılı kılan “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım’’ direniş hamlesiydi.
Yürüyen açlık grevleri, hükümetin bu konudaki duyarsızlığı, yaşanan can kayıpları, hamlenin Kürtlerde yaratmış olduğu direniş ruhu metropollerdeki HDP seçmenlerini motive ederek sandık başlarına gitmelerine ve benimsemeseler de muhalefetin adaylarından yana oy kullanmalarına yol açtı. Bu direniş hamlesi olmasaydı, metropoldeki Kürt seçmende sandığa gitmeme eğilimi, seçim sonuçlarını belirleyecek düzeyde olurdu. Dolayısıyla genel geçer doğrular ve sonuçlar üzerinden yapılan seçim değerlendirmeleri hem dar kalmakta, hem de gerçekliği yeterince ortaya koymamaktadır.
Kürt halkının tecride karşı yürüttüğü direnişin yarattığı ruh ve zemin doğru anlaşılmadan gerçekçi bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Rahatlıkla diyebiliriz ki AKP-MHP ittifakına kaybettiren Leyla Güven ve yoldaşlarının öncülüğünde Kürt halkının tecride karşı direnişi olmuştur. Şimdiden bu despot blok çatırdamaya başlamıştır. AKP tecritte ısrar ettiği sürece karşısında göreceği tek şey direniş olacaktır ve bu direniş onların sonunu getirecektir.