Yusuf Gürsucu
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan geçtiğimiz günlerde partisi AKP’nin düzenlediği ‘Forum Metaverse’ toplantısına katılıp konuşma yapmıştı. Erdoğan toplantıda, “Önümüzdeki dönemi bir dijital seferberlik dönemi olarak ilan ediyorum. Metaverse ve benzeri mecralar, belki torunlarımızı aşıp da onların çocuklarının hayat biçimlerinin ayrılmaz parçası olacaklar” dedi.
Erdoğan konuşmanın devamında, “Web 3.0, metaverse gibi gelişmeler bize dijital kültür gibi konulara artık daha fazla odaklanmamız gerektiğini işaret ediyor. İHA’larınızı, SİHA’larınızı, Akıncılarınızı eğer yapamıyorsanız, her an köle olmayla karşı karşıyasınız” sözlerinin ne anlama geldiği ve bu süreçten beklentilerini anlamaya çalıştık.
Erdoğan’ın vurguladığı Web 3.0 ve metaversenin ne menem bir şey olduğuna bakmaya çalışalım. İnternetin ilk yıllarında bilgiyi salt okuyabildiğimiz 80 sonrası dönem Web 1.0 olarak tanımlanıyordu. Ardından internete girenlerin içerikler oluşturduğu veya var olan içerikler üzerinde değişiklikler yapabildiği döneme ise Web 2.0 adı verildi. Bu dönemde YouTube, Twitter, Facebook gibi yapılar ortaya çıktı.
Halen etkinliği süren Web 2.0 dönemi değişime uğramaya başlarken, geçtiğimiz ekim ayında Facebook adını değiştirip ‘Meta’ ismini aldı. Görünüşte bir fark olmasa da verileri farklı amaçlarla kullanıp platformu ticari bir ‘meta’ya dönüştürmeye başladı. Evet, artık Web 2.0’ın sonu yaklaşmakta.
Web 2.0 biterken internetin yeni devrimi olarak lanse edilen Web 3.0, kripto ya da hayali olarak nitelenebilecek paralarla birlikte ortaya çıkmaya başladı. Kullanıcılar internette kendi ‘dijital varlıklarına’ sadece kendilerinin sahip olacağı iddia edilen bir sistemle tüm varlıklar dijital alana taşınması amaçlanıyor.
Bitcoin gibi kripto para blok zincirlerinin bugünden çok daha geniş bir alana yayılarak mevcut paranın yerini dijital hayali paraya bırakma hedefi Web 3.0’ın bugünlerde yoğun olarak tartışılmasına yol açmış durumda. Bu süreç aslında kapitalizmin kabuk değiştirerek, her şeyi ama her şeyi kontrol edebileceği bir mekanizmaya sahip olarak geleceğin ‘imparatorluğunu’ kurmaya çalıştığı netleştiriyor.
Web 3.0 ya da metaverse yani metaevren kapitalist hegemonyanın türlü sömürü biçimlerinden sadece birisi olarak ortaya çıkarken, geleceği bunun üzerine kuran dünya büyük sermayesi hedefe kilitlenmiş durumda. Bugüne kadar insanları duyguları, inançları ve hayalleri üzerinde kirli kültürel hegemonyalar kurarak emeği ve doğayı sömürerek dünyada yaşamı sona yaklaştıran kapitalizm Web 3.0 ile level atlamaya çalışıyor.
Son yıllarda insanlığı sanal ortamlara toplayıp dijital bağımlılığı sağlayan kapitalizm, Web 3.0 ile bu bağımlılığı geri dönülmez bir bağımlılık haline getirmeyi hedefliyor. İnsanlığı bu kirli teknolojiye bağımlı kılıp gerçek hayattan ve doğadan uzaklaştırmak istiyor. İlk hedefleri olan sanal para sistemini oluşturmak ve ardından yaşamın her nüvesini sanal ortamda ticarileştirerek tam bir hegemonya kurma peşindeler.
Web 3.0 ve metaverseye eş güdümlü olarak yerleştirilmeye çalışılan ve ‘devrim’ olarak lanse edilen Endüstri 4.0 ise uzun zamandır gündemde. Endüstri 4.0 nesnelerin (IoT) ve hizmetlerin interneti ile siber fiziksel sistemlerden oluşan bir yapı olarak tarif ediliyor. Endüstri 4.0 aşamaları içerisinde en kilit kavram olan IoT yani nesneler (üretilen metalar), fiziki ve sanal ortamları birbirine bağlayıp bilgi paylaşımıyla akıllı bir ağ oluşmasını sağlamak, karşılıklı etkileşim esasında gerçek zamanlı analiz edilebilme ve bu durumu sermaye adına değerli kılınır hale getirilmesi.
Endüstri 4.0 ile üretim süreçlerinde fiziksel işlemleri siber-fiziksel sistemlerle izlemek, fiziksel dünyanın sanal bir kopyasını oluşturmak ve merkezi olmayan kararların verilmesini içeriyor. Nesnelerin interneti ile siber-fiziksel sistemler birbirleriyle ve insanlarla gerçek zamanlı olarak iletişime geçip çalışabileceği ve hizmetlerin interneti ile hem iç hem de çapraz örgütsel hizmetler sunularak değer zincirinin sahibi sermaye tarafından yeniden değerlendirilmesini destekliyor.
Endüstri 4.0, 5G vd. dijital uygulamaların bir parçası olarak gelişen Bitcoinler üzerinden üretilen kripto para yeni bir kapitalist sömürü sürecinin hazırlıklarının sadece bir parçası. Son yıllarda bankacılığın tamamen dijitalleşmesiyle birlikte sanal paraya epey alıştırılmış durumdayız. Bazı ekonomistlere göre dünyada herkesin aynı anda paralarının yüzde 3’ünü bankalardan çekmesi halinde bu parayı karşılayabilecek bir nakit para piyasada zaten yok.
Merkez bankalarının para basma işleminin de artık herhangi bir karşılığı yok. Karşılıksız basılan para yerine, karşılığı olmayan dijital rakamlara boğulduğumuz günümüzde, piyasa denilen mekanizma dijital ortam üzerinden çalışıyor. Web 3.0 tartışmalarının odağında sistemin merkezi bir yapıda mı olacağı yoksa herkesin kendi merkezini oluşturacağı bir yapının mı tercih edileceği noktasında sürüyor.
Bu tartışmanın temelinde ise yarın dünyada bilgisayar sistemleri çöktü, bilgisayar korsanları sistemi ele geçirdi gibi birtakım olgularla karşılaşılması halinde neler olabileceği üzerine kafa yorulduğu izleniyor. Ancak kapitalizm sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesinden beslenen bir sistem iken Web 3.0’ı başına buyruk bırakması her halde beklenemez.
Foucault’un hangi koşullar altında, hangi iktidar mekanizmalarının hangi bilgiyi ürettiği ve bu bilgiyi isimlendirip onu nasıl doğallaştırmakta olduğunun önemine dikkat çektiği sözleri Web 3.0’ın özeti gibi. Kapitalizm tarif edilirken, ‘Gölgesini satamadığı ağacı keser’ sözü aklımızdan hiç çıkmamalı ve kapitalizmin gündeme getirdiği her türlü şeyi mutlaka ama mutlaka sorgulamalıyız.
Yok edilen doğal yaşam, ormanlar, tarım arazileri, su havzaları vd. yaşamsal değerler ve naklen yayınlanan savaşlara tepki verme biçimimizin sanal süreçlerle uyumluluk içinde olması ise sürece doğru bir yerden müdahale edebilmemizi zorlaştırıyor.