Yeni eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kalırken çok sayıda lise öğrencisi açıkta kaldı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, yerleştirme ve eğitim sistemini gazetemize değerlendirdi. Aydoğan, ‘AKP ortaöğretim kurumlarını, politik alanı olarak görüyor’ dedi
Bedri Türkmen/İstanbul
Okulların açılmasına sayılı günler kalmasına rağmen eğitimde sorunlar bir türlü çözülemiyor. Özellikle Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ile öğrencilere meslek ve imam hatip liselerine dayatılması, eğitimde fırsat eşitsizliği ve bazı okulların ‘Bağış’ adı altında kayıt ücreti almasını gazetemize değerlendiren Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, Yoksul aile çocuklarının okuldan uzaklaşma oranının her geçen yıl arttığını ve öğrencilerin meslek liseleri ve imam hatip liselerine mecbur bırakıldığını ifade etti.
AKP’nin ‘politik’ alanı
AKP iktidarı döneminde ortaöğretim kurumlarını hedef tahtası haline getirdiğini söyleyen Aydoğan, Milli Eğitim Bakanı’nın (MEB) ‘yeni’ adıyla ilan ettiği her adım AKP’nin sözü ve iktidarın yol haritası olduğunu belirtti. Eğitimin politik alan olarak görüldüğünü belirten Aydoğan, “AKP ve uygulayıcısı MEB, AKP iktidar olduğu günden bugüne ortaöğretim kurumlarını politik iktidar alanı olarak görüyor. Bu nedenle eğitim alanında politikaların odaklanma noktası olarak ortaöğretim kurumlarını ideolojik bir tercih olarak bilinçli olarak seçen bir anlayışı hayata geçirdi” dedi.
İmam hatip dayatılıyor
Sınav sistemi değişikliği, uygulaması ve tercihteki dayatmalar ortaöğretim kurumlarını hedef alan politikaların devamı ve zorunlu meslek liselileştirme ve imam hatipleştirme dayatması olduğunu ve geçtiğimiz yıllarda da yerleştirme sorunlarının yaşandığına dikkat çeken Aydoğan, Tercihte yapılan sınırlamalar ve yeterince akademik lise olmadığı için yüz binlerce öğrenci açıkta kalmamak için aslında gerçek tercihi olmamasına rağmen meslek liselerine ve imam hatip liselerine yerleşti veya hiçbir okul türüne yerleşemedi.
Yerleştirme sistemindeki çarpıklığa işaret eden Aydoğan şöyle devam etti: “LGS raporuna göre; sınava giren 1 milyon 29 bin 555 öğrencinin 590 bin 136’ sı merkezi sınavla yerleştirme tercihinde bulunmamış. Merkezi sınavla öğrenci alan okullar arasında en çok tercih edilen 3 okul türüne (Fen Lisesi, Anadolu Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi) 86 bin 470 kontenjan ayrılırken, merkezi sınavla öğrenci alan meslek ve imam hatip liselerine 52 bin 523 kontenjan ayrılmıştır. Ayrıca merkezi sınavla öğrenci alan bin 526 lisenin 855’ i imam hatip ve meslek liselerinden oluştu. Türkiye genelinde en çok tercih edilen okul türlerinin kontenjanları ve okul sayısı öğrenci- veli talebine rağmen gerekli artış sağlanmazken meslek ve imam hatip liselerinin hem kontenjanları hem de okul sayıları artırıldı. Anadolu liselerinin kontenjanı geçen yıla oranla sadece 7 bin 570 artırıldı. Fen lisesi kontenjanı ise sadece 90 okul sayısı ise sadece 1 artırıldı.
2018 LGS’ de merkezi sınavla öğrenci alan meslek lisesi sayısı ise 450’ den 516’ ya çıkarıldı. Sınavla öğrenci alacak imam hatip liselerinin kontenjanı ise 28 bin 650 kontenjana okul sayısı ise 334’ e çıkarıldı. Hafızlık projesi yürüten 180 kontenjanlı 5 imam hatip lisesi de merkezi sınavla öğrenci alan okullar arasına yerleştirildi.”
Geçtiğimiz dönem ‘nitelikli okul’ tartışmalarını hatırlatan Aydoğan, “Kamuoyunda sınav sistemi değişikliği sürecinde 2018’ de yürütülen tartışmalar ile ‘nitelikli’ okul kavramı ortaya atılmıştı. Bu tartışma hem öğrencilerimizi, hem öğretmenleri, hem de okullarımızı ayrıştıran durumlara yol açtı. Ancak asıl amaçlanan yüzde 10’ luk dilime giren öğrencileri zorunlu olarak meslek ve imam hatip liselerine yerleştirmekti. Çünkü tüm liseye geçiş sınavlarında ülke genelinde imam hatip ve meslek liseleri tercih edilen okulla arasında yer almıyordu. Sınav sistemi değişiklikleri ve ‘nitelikli okul’ kavramıyla yapılmak istenenlere rağmen hala ülke genelinde en çok tercih edilen okullar akademik liselerdir. Sınava giren öğrencilerin yarısından fazlasının merkezi sınavla öğrenci alan okulları tercih etmemesi de zorunlu olarak imam hatip ve meslek liselerine mecbur bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Yarım milyondan fazla öğrenci bu dayatmayı tercih yapmayarak reddetmiştir. Ayrıca merkezi sınavla öğrenci alan Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler liselerinin kontenjanlarının tamamı dolarken, İmam Hatip ile Mesleki ve Teknik liselerde yüzde 0.43’lük yani 607 kişilik kontenjan boş kalmıştır” diye konuştu.
Bolu’da yüzlerde öğrenci ortada
Yerleştirme sistemine yönelik eleştirilerini sürdüren Aydoğan, “LGS adrese dayalı okul dayatması ile öğrencilere ‘mahallesinden’ ayrı bir okula gitme hakkını da elinden almıştır. Sınav sisteminin uygulanma şekli aynı zamanda sınıfsal bir dayatmadır. Ülke genelinde anadolu liselerinin kontenjanları talep yoğunluğu nedeniyle doldu ve çok sayıda anadolu lisesi ikili eğitime geçti; bununla birlikte imam hatip liseleri ve meslek liselerin kontenjanları boş kaldı. Örneğin Bursa’da imam hatip liselerinin sınıf mevcutları 10-14 sayılarında kalırken, tercih dayatması doğrultusunda öğrencilerimizin açıkta kalmamak için meslek liselerini yazmak zorunda kalmasına rağmen meslek lisesi kontenjanlarının yüzde 35’i boş kaldı. Sadece Bolu’da 384 öğrencimiz hiçbir okul türüne yerleşemediği, açıkta kaldığı için velileri Eğitim Sen Bolu Şubemizdeki arkadaşlarımız ile birlikte basın açıklaması gerçekleştirerek çocuklarımızın eğitim hakkı için ses çıkardık” dedi.
Sisteme karşı mücadele
Sınav sistemi değişikliği yapıldığı andan itibaren Eğitim Sen olarak ‘Öğrencime Dokunma!’ kampanyası başlattıklarını, ülke genelinde basın açıklamaları, imza kampanyaları yürüttüklerini ve davalar açtıklarını belirten Aydoğan, “Şu anda da tüm illerde ve merkezi düzeyde öğrencilerimizin yaşadığı mağduriyetlere ilişkin basın açıklamaları düzenliyor, velilerimizin, öğrencilerimizin sesine ses olmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz sene içerisinde yürüttüğümüz kampanya sonucunda MEB anadolu liselerinin kontenjanlarını kısmen de olsa artırmak zorunda kaldı. Ancak ikili eğitime geçiş vb. uygulamalar ve okul ve kontenjan artışı yeterli olmaması nedeniyle akademik liselere yönelik talebe rağmen mağduriyetler hala devam etmektedir. Kamusal eğitim mücadelesi yaşamsal bir mücadeledir. Öğrencilerimizin kamusal, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kulp, Aladağ, Karaman…
Öğrencilerin eğitim için yaşamlarından olduklarını hatırlatan Aydoğan, “Kamusal, eşit, nitelikli eğitim hakkını ortadan kaldıran politikalar devam ettiği sürece öğrencilerimiz ya örgün eğitim dışına çıkmakta, ya da meslek liseleri, mesleki eğitim merkezlerinde ucuz iş gücü olarak görülmekte, iş cinayetlerinde yaşamını kaybetmekte, Kulp’ ta, Taşkent’ te, Karaman’ da, Aladağ’ da cemaat yapılarına teslim edilerek, hayatını, hayallerini, umutlarını kaybetmeye devam etmektedir. Kamusal eğitim hakkı mücadelesi yaşamsal bir mücadeledir. Ayrımsız ülkenin tüm çocukları için birlikte mücadele etmemiz bize, öğrencilerimize yaşatılan karanlığı aydınlığa dönüştürecektir. Mutlaka…”
AKPnin eğitim kronolojisi
AKP hükümetinin ortaöğretim kurumlarını hedef alan politikaların kronolojisi sıralayan Genel Başkan Aydoğan’nın paylaştığı veriler şöyle: “2004 yılında bugünün Milli Eğitim Bakanı olan Ziya Selçuk AKP döneminin müfredatını ilk kaleme alan isim oldu ve oluşturulan yol haritasının ilk adımı atıldı. 2005 yılında anadolu, fen, anadolu öğretmen, anadolu güzel sanatlar, spor liseleri ile başında ‘anadolu’ ibaresi bulunan mesleki-teknik liselerin öğrenim süresi, hazırlık sınıfı kaldırılarak 4 yıl olarak düzenlendi. 2010 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, yayımladığı bir genelgeyle tüm düz liselerin anadolu liselerine dönüştürüleceğini açıkladı, uygulama hemen başlatıldı. 2012 yılında 4+4+4 sistemine geçildi. Ülkenin her yerinde velilerin, öğrencilerin eylemlerine, itirazlarına rağmen okullar imam hatip okullarına dönüştürüldü, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda özel okulların ‘teşvik’ler yoluyla sayıları artırıldı ve meslek liselileştirme politikalarına hız verildi. 2014 yılında 652 sayılı KHK ile proje okulları uygulaması başlatıldı.
Şubat 2015 tarihinde ilk proje okul listesi yayınlandı. İstanbul Erkek Lisesi’nin sonradan dahil edilmesi ile 44 okul o tarihte proje okulu olarak ilan edildi. İlk ilan edilen listenin en dikkat çekici yanı, tüm illerde tarihi ve akademik başarısı yüksek olan, “Gezi” sırasında ve devamında ‘Karanlığa Teslim Olmayacağız.’ eylemleriyle açığa çıkan gençliğin muhalif duruşunun etkisinin güçlü bir şekilde görüldüğü köklü ve başarılı okulların listeye dahil edilmesiydi.
Proje okul uygulamasıyla; kendi hikayesini yazmak ve kendisinden önce yazılan tarihin tamamını unutturmak için iktidar öncelikle bu okulları hedef aldı. Amaç iktidara sadık nesiller yetiştirmekti. 1 Eylül 2016’ da OHAL uygulamasının da verdiği rahatlıkla iktidar “Proje Okullar Yönetmeliğini” yayınladı. 19 Eylül’de yayınlanan genelge ile öğretmenlerin okullardan ayrılması planlandı. 2016 Ekim ayında proje okul ilan edilen okullarda çalışan öğretmenler; velilerin, öğrencilerin, öğretmenlerin eylemlerine, itirazlarına rağmen zorla kilometrelerce uzaktaki okullara gönderildi.
22 Şubat 2018 tarihinde ise proje okullarına öğretmen belirleme yöntemi, öğretmenlerin bir form doldurması ve mülakat yapılması şeklinde belirlenerek kadrolaşma politikalarına hız verildi. 2017’de yapılan müfredat değişikliği ile öğretim programı ‘değerler eğitimi’ üzerinden yapılandırıldı. 2004 yılında yazılan AKP’ nin ilk müfredatından sonra kamusal, laik, bilimsel ve anadilinde eğitimi tamamen yok sayan iktidarın ikinci müfredatı yazıldı. Sınav sistemi değişikliği meselesi de ortaöğretim kurumlarını hedef alan politikaların devam olarak hayata geçirildi.
2017 yılı eğitimde art arda düzenlemelerin yapıldığı yıl oldu ve aynı yıl ortaöğretime geçiş sınav sistemi değiştirildi. Sınav sistemi değişikliği sürecinde her öğrencinin istediği okul türünde ve okulda eğitim alma hakkı olduğunu; okullaşma politikasının siyasi iktidarın gereksinimlerine göre değil, öğrencilerin ilgi, istek, yetenek ve gereksinimlerine göre oluşturulması gerektiğini defalarca ifade ettik. Eleştirilerimiz fazlasıyla haklı çıktı. Sınav sistemi değişikliği ile merkezi sınav uygulamasında ‘Nitelikli’ olarak tarif edilen okulların sayısının yarısından fazlasının meslek ve imam hatip liselerinden oluşturulması, adrese dayalı yerleştirmede birden fazla okul türü yazma zorunluluğu getirilmesi ile birlikte iktidar okullaşma politikasındaki ısrarını hayata geçirmeye devam etti. Yüz binlerce öğrenci sistemden dolayı mağdur oldu istemediği okullara yerleşti veya hiç yerleşemedi. İktidarın zorunlu okullaşma politikasına rağmen memleketin her yerinde öğrencilerimizin tercihi fen liseleri, ilgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda yönlendirilmeleri sonucu güzel sanatlar, sosyal bilimler, spor liseleri ve anadolu liseleri oldu. Meslek ve imam hatip liselerinin kontenjanları ise ülke genelinde doldurulamadı. Akademik eğitim almaya dönük talep bir kez daha açığa çıktı.
Paran kadar eğitim dönemi!
Aydoğan, hem özelleştirme politikaları hem de kamu okullarına yeterli bütçe ayrılmaması nedeniyle iktidar öğrencilere paran varsa eğitim, o da yetmez paran kadar eğitimi dayatmaya devam ettiğini söyledi. 2001’de yüzde 1-2 olan özel okul oranının 2019 yılına gelindiğinde ise bu tür okulların yüzde 25’e ulaştığının altını çizen Aydoğan, “Kamu okullarına ayrılmayan bütçeler, kaynaklar özel okul patronlarına aktarılmaya devam edilmektedir. Şu anda ülke genelinde okullara yeterli bütçe ayrılmadığı için okullar ihtiyaçlarını velilerden topladıkları paralar üzerinden sağlamaktadır. Eğitime ayrılan bütçenin yüzde 85’i sadece eğitim emekçilerinin ücretlerini karşılayabilmekte, okullar kendi ‘kaderlerine’ terk edilmektedir. Yapılan uygulamanın yasal hiçbir dayanağı yoktur. MEB ve hükümet açıkça suç işlemektedir. Anayasa net bir şekilde kamusal eğitimin devletin temel sorumluluğu olduğunu 3. kişi ve kurumlara devredilemeyeceğini düzenlemektedir. Eğitim Sen olarak açtığımız ve kazandığımız davalar da MEB’in suç işlediğini kanıtlamıştır. Buna rağmen özelleştirme, paralı eğitim politikaları inatla devam ettirilmektedir” dedi.
Bir buçuk milyon okuldan uzak
Yoksul aile çocuklarının okuldan uzaklaşma oranının her geçen yıl arttığını söyleyen Aydoğan, “MEB’in verilerine göre örgün eğitimde olması gerekirken örgün eğitim dışında kalan öğrencilerimizin sayısı 1.5 milyona yaklaşmış durumdadır. Eğitim politikaları yoksul aile çocuklarının eğitim hakkını da fiilen elinden almış durumdadır. Yoksul ailelerin çocukları için deklare edilen ya örgün eğitim dışına çıkış, ya da meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezleri üzerinden ucuz iş gücü dayatmasıdır. İş cinayetlerinde hayatını kaybeden veya yaralanan çocuk sayısı da her geçen gün artmaya devam etmektedir” ifadelerini kullandı.