Türkiye’nin Libya politikası hem Moskova ateşkes görüşmelerini hem de Berlin Konferansı’nın sonuçsuz kalmasına neden oldu. Libya’nın büyük bölümüne hakim olan Halife Hafter, bir ateşkes için Türk askerinin ve onunla birlikte Libya’da bulunan cihatçıların çekilmesini istiyor. Türkiye, çekilmeyi kabul etmediği için de ateşkes üzerinde anlaşılmasına rağmen, imzalanmıyor.
AKP hükümeti bütün ağır toplarını Moskova’ya gönderdi, ateşkes için bir sonuç elde edebilmek için. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan oradaydı. Rusya’yı ikna edeceklerini ve Putin’in baskısıyla bir ateşkesi imzalayacaklarına emindiler. Görünürde Rus tarafı ikna oldu. Ancak Hafter Türk askerinin çekilmemesini öne sürerek, ateşkes anlaşmasını imzalamadı.
Umutlar Berlin Konferansı’na ertelendi. Berlin’de ateşkes üzerinde anlaşıldı, ancak imzalanması yine Türkiye’nin Libya’daki varlığına takıldı. Ateşkes için anlaşmaya varıldı, ancak yabancı askerlerin Libya’daki varlığı sona ermediği için, ateşkes imzalanmadı. Şu anda filli bir ateşkes sürüyor görünüyor. Almanya bu ateşkesin sürmesi için bastırıyor.
Bu arada Erdoğan, Türk askerinin Libya’daki varlığını kabul etti ve sadece eğitim için bir ekibin orada olduğunu söyledi. Bu iki toplantıda da çıkan sonuç Türkiye için iç açıcı değil. Özellikle silah ambargosu ile ilgili karar, bazı umutların suya düşmesine neden oldu. Libya’da çıkarı bulunan güçler ağırlıklarını koydular ve Türkiye’nin müdahalesini engellediler. Özellikle Almanya’nın tutumu Türkiye’yi durdurdu. Batı dünyası, özellikle de Almanya, fonlar ve yardımlar vasıtasıyla Türkiye’nin Suriye müdahalelerini adeta finanse etti. Ama Libya’da durum farklı. Libya’da petrol ve doğal gaz yatakları bulunuyor. Üstelik Almanya’nın büyük yatırımları var. Ülkede dengenin değişmesi hem bu yatırımları tehlikeye sokacak, hem de yeni yatırımları engelleyecek bir kaos ortamı doğacaktı. Bütün bu etmenler yan yana gelince, Türkiye Libya’da istediği adımı atamadı. Bundan sonra kartlar lobilerde karılacak ve ister istemez birileri devre dışı kalacak.
İdlib’de ateşe devam
Berlin Konferansı’nda bir ateşkes imzalanmadı, ancak filli bir ateşkes sürüyor. İdlib için bir ateşkes imzalandı ama filli olarak ateş devam ediyor. Ateşkes Türkiye’nin isteği üzerine Rusya’nın ağırlığının koyması ile imzalandı. Ancak İdlib’de Suriye’nin askeri hareketi Rus savaş uçaklarının eşliğinde devam ediyor. Burada tam da Rusya ve Türkiye arasındaki antlaşmaların karakterini görüyoruz.
Putin, Erdoğan’ın ‘ricasını’ kırmamak için ateşkes tekliflerini hemen kabul ediyor. Ateşkes imzalanıyor, ancak uyulmuyor. Çünkü Rusya, kendini her zaman bu ateşkeslere veya antlaşmalara uymak zorunda görmüyor. Daha atılan imzaların mürekkebi kurumadan, Rus tarafı, Rusya’nın taraf olduğu antlaşmaları çöpe atılmaktadır. Bu hemen hemen her kriz durumunda tekrarlanan bir komediye dönüşmüş durumda.
İşte böyle bir ateşkes sonucu devletin rakamlarına göre yine 5 bin mülteci Türkiye sınırlarına yığılmış durumda. Sınırda ise her zamankinin tersine kuş uçurtulmuyor. Çünkü uçan her kuş, birkaç AKP oyununun da uçmasına yol açıyor. Ama hakkını yememek gerek, biraz briket, birkaç metre branda ile devlet yine onlara bir ‘konfor’ sağlıyor. Berlin dönüşü Erdoğan, bu konforu, hem de ‘konfor’ sözcüğü ile ‘gazetecilere’ anlatıyordu.
Bir tiyatro seyretmek
Jülide Kural, Selahattin Demirtaş’ın Devran isimli öyküsünden bir okuma tiyatrosu sahneledi. Başak Demirtaş, Selvi Kılıçdaroğlu, Pervin Buldan, Dilek İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu birlikte seyretmeye gidince, düzenin temelleri sarsıldı. Meydana gelen sarsıntılar sarayın temellerini bile vurdu. Yandaş bütün gazeteciler günlerdir bunu tartışıyorlar. Erdoğan, haftalık grup toplantısında konuyu gündeme getirdi ve memleketin temellerine sahip çıktı. Şaka bir yana bu olay bir kez daha gösterdi ki en küçük bir eleştiri ve olay iktidarın temellerini sarsmaktadır. Siz bir tiyatro seyredersiniz, bu iktidarın temellerini sarsan bir olaya dönüşür. Ilgın ılgın bir yel eser, bazıları için bu bir kasırgaya dönüşür.