İktidara geldiği 2002’den beri kadın kazanımlarını hedef alan AKP’nin 22 yıllık karnesine en az 7 bin kadın katliamı yazıldı
Kadın direnişi için önemli bir yere sahip olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınlar tarafından coşku ile karşılanırken, 8 Mart haftasında erkek egemen güçlerin kadın düşmanı politikaları da bir kez daha teşhir ediliyor. 2002 yılında ‘demokrasi’ vaadiyle iktidara gelen AKP, Avrupa Birliği (AB) hayaliyle geçirdiği ilk döneminin ardından ‘kadın erkek eşitliğine’ karşı olan gerçek yüzünü gösterdi.
İktidar olduktan sonra kadınlara yönelik büyük bir saldırıya geçen AKP, kadınların elindeki bütün yasal hakları bir bir tırpanlarken, erkek şiddetinin önünü açan söylem ve pratiklerle de adeta bir ‘kadın kırımı’ yaşattı. Bu durum uluslararası raporlara da yansıdı, Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) 2023 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre; Türkiye 146 ülke arasında 129’uncu sırada yer aldı.
Diyanet’in hazırladığı zemin
İktidar 2007 sonrasında kadınlara müdahaleye başlarken bunun büyük kısmını ise Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yaptı. 2007 yılında ismi ‘Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu’ olarak değiştirilen bürolar, yine aynı yıl kurulan ‘Alo Fetva Hattı’, 2008’de Diyanet’in hazırladığı ‘Evlilik Rehberi’ kitapçıklarıyla kadını eve hapsetmenin zemini hazırlandı.
Ayrıca 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Diyanet arasında imzalanan ‘Aile Eğitim Programı’na dair işbirliği protokolü ile Diyanet personeli aile eğitim programlarında ‘eğitici’ olarak görev yapabilme yetkisi aldı. Aynı yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 4-6 yaş grubundaki çocuklara yönelik ‘Kur’an Kursları Okul Öncesi Din Eğitimi Projesi’ uygulamaya kondu. 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanan proje ile yüzbinlerce çocuğa sadece sunni mezhebi kapsayan dini eğitimler verildi.
Cinsiyetçi söylemler arttı, miras hakkına müdahale edildi
İktidar 2011 sonrası cinsiyet politikasını özetleyecek şekilde Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ndan ‘kadın’ sözcüğünü çıkartarak, bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürdü. 2012 yılında ‘Her kürtaj bir Uluderedir’ konuşmasıyla başlayan kürtaj karşıtlığı, bir devlet politikası haline geldi. Önce fiili olarak yasaklanan kürtaj, ardından yasal olarak da yasaklandı. Gezi eylemleri ve sonrasında da kadınları hedef alan, eylemci kadınları ‘Kadın mıdır, kız mıdır?’ cinsiyetçi ve ayrımcı sözleriyle hedef gösteren iktidarın ‘kızlı-erkekli evler’ söylemi sonrasında polis tarafından üniversite öğrencileri başta olmak üzere, kadın erkek birlikte yaşanan evlere baskın düzenlendi, erkek ve kadınlara Kabahatler Kanunu kapsamında para cezaları kesildi.
Kadın haklarına yönelik en kritik yasalardan birisi de, 2014 yılında yasalaşan ve kadınların mülkiyet haklarını kısıtlayan yasaydı. Kadınların miras haklarına doğrudan müdahale edilen yasayla tarım arazilerinin ‘ehil çocuğa’ bırakılması sağlandı. Toplumda ‘ehil çocuk’ genellikle büyük erkek kardeşi işaret ederken, ehil çocuk, tarımsal araziler, arazi üzerindeki ekinler, stoklanmış ekinler ve tarımsal araçların mirasçısı oldu. Diğer kardeşler için takdir ettiği payı, para olarak verme hakkını kazandı.
İstismara af!
2014 yılında cinsel saldırı-taciz suçlarıyla ilgili hazırlanan 6545 sayılı Kanun’a göre cinsel saldırıya maruz bırakılanın beden ve ruh sağlığının bozulması ‘ağırlaştırıcı neden’ olmaktan çıkarıldı. Cinsel saldırı suçuna, suçun hafif şekli olarak ‘sarkıntılık’ eklendi; suçu ağırlaştırıcı nedenler çeşitlendirildi.
2015 yılında da resmi nikah olmaksızın dini nikah yapılması suç olmaktan çıkartıldı. Bu durum kadınlar tarafından çok-eşliliğin ve çocukların evlendirilmesinin önünü açan bir düzenleme olarak yorumlandı. Yine 2015 yılında Meclis’te kurulan ‘Boşanma Komisyonu’ raporunda, AKP iktidarı kadınlara yönelik miras ve nafaka hakkının kısıtlanmasından, tecavüze uğrayan kadınların tecavüzcüleri ile evlendirilmelerine kadar birçok madde sıraladı. Ancak bu maddeler kadın mücadelesi sonucu hayata geçirilemedi. Fakat iktidar zaman zaman hem nafaka karşıtı, hem de ‘tecavüzcülerin affı’ anlamına gelen ‘tecavüz faili ile evlendirilme yasasını’ gündeme getirdi.
Çocuk evliliği!
Çocuk yaşta evliliğin önünü açan iktidar, ilk hamlesini 2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinde yaptığı değişiklik ile attı. Evlenen ve nişanlanan öğrencilerin okulla ilişiğinin kesilmesi kuralı, yalnızca ‘evli öğrenciler okuldan atılır’, olarak değiştirildi. Yine çocuğa yönelik cinsel saldırıyla ilgili Aralık 2016’da TCK’nin 103’üncü ve 104’üncü maddelerinde değişiklik yapıldı ve cezalarda kademelendirmeye gidildi. 103’üncü maddenin ‘15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına’ ilişkin hükmü iptal edildi. Böylelikle rıza yaşı fiili olarak 12’ye indirilmiş oldu. Ekim 2017’de Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, sağlık personellerinin takibi dışında doğmuş çocukların bildiriminde sözlü beyan yeterli kılındı. Aynı değişiklikle, müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi verildi.
Kadın dernekleri kapatıldı
AKP iktidarı, 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimini de kadınlara bir saldırı aracı olarak kullanırken, 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte kadın kurumları hedef oldu. 3’er ay aralıklarla 7 kez uzatılan Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Anka Kadın Araştırmaları Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Kongreya Jinên Azad (Özgür Kadın Kongresi-KJA), Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ile Van Kadın Derneği kapatıldı. Şiddete maruz bırakılan kadınlara destek ve farkındalık eğitimleri veren bu derneklerin yanı sıra Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) bağlı belediyelere atanan kayyımlar eliyle 52 kadın kurumu kapatıldı. Amed Büyükşehir ve Mersin Akdeniz Belediyesi’ne bağlı sığınma evlerinin kapılarına mühür vuruldu. Bu kurumlarda çalışan kadınlar, binlerce kamu emekçisi gibi KHK’lerle ihraç edildi. Yine Türkiye’nin ilk ve tek kadın haber ajansı Jin Haber Ajansı (JINHA) ve ardından kurulan ŞÛJIN, KHK ile kapatıldı.
Medeni kanun hedefte
Kadınlar için en büyük saldırı ise 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan imzası ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi oldu. Alınan karar sonrasında 1 Temmuz 2021’de resmi olarak sözleşmeden çıkılırken, sözleşmenin feshi kararının iptali istemiyle Danıştay’a açılan davalar ise Temmuz 2022’de reddedildi. Bununla sınırlı kalmayan erkek ittifakı, akabinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu hedefine koydu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ağustos ayında katıldığı bir canlı yayınında boşanmalarda arabuluculuk, nafakaya engel gibi pek çok konuya toplu bir düzenleme hazırlığında olduklarını belirterek, Aile Hukuku üzerinde ‘geniş bir çalışmaları’ olduğunu, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığında olduklarını söyledi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da, ‘mağdur erkekleri’ gözeterek, nafaka hakkını hedef aldı.
En az 7 bin kadın katledildi
Tüm bu kararlar ve girişimler ise kadınlara erkek şiddeti olarak yansıdı. AKP’li yıllarda kadın kırımı 14 kat artarken, 2009 yılında dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in soru önergesine verdiği yanıtta 2002’de 66, 2003’te 83, 2004’te 128, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de 806 kadın katledildi.
Bu tarihten sonra kadın katliamlarına dair resmi bir sayı açıklanmazken, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre; 2009’da 109, 2010’da 180, 2011’de 121, 2012’de 210, 2013’te 237, 2014’te 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’da 474, 2020 yılında 300, 2021’de 280, 2022’de 334, 2023’te 315 kadın erkekler tarafından katledildi.
2024’ün Ocak ayında ise 31 kadın katledildi. Yine bu dönemde çok fazla şüpheli kadın ölümü de yaşanırken, KCDP’nin veri tutmaya başladığı, 2020’de 171, 2021’de 217, 2022’de 241, 2023’te 248 ve 2024 Ocak ayında 21 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
Kadınlar mücadeleye devam ediyor
AKP’nin tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi ve ayrımcı politikalarına ve erkek ittifakına karşı kadın cephesi ise direnişi büyüttü. Eşitlik ve özgürlük mücadelesinden taviz vermeyen kadınlar, sokakları terk etmedi, alanlarda haklarına ve yaşamlarına sahip çıktı. Baskı, şiddet, tehdit, işsizlik, yoksulluk ve katliamlara rağmen özgürlükten vazgeçmeyen kadınların, AKP’nin temsil ettiği erkek egemen sisteme karşı verdiği mücadele, son yılların en direngen sokak muhalefeti oldu. Ortak platformları arttıran kadınlar, kesintisiz mücadeleyi sınırları aşan dayanışmayla sürdürüyor.
Haber: Tolga Güney\MA