“Terör” kavramı, siyasal rakipleri saf dışı bırakmak için sihirli bir sözcük. Eskiden terörist olarak suçlanmak bir ayrıcalıktı. MGK gündemlerinde “bölücü ve yıkıcı” teröre karşı önlemler konuşulur, terörün belinin kırıldığı topluma duyurulurdu. Terör dediklerinde Kürtleri, sosyalistleri kastettiklerini herkes bilirdi. Terörist olarak suçlanmayanların devrimciliği, radikalliği ciddiye alınmazdı. AKP’nin paşalara karşı güç kazanmasıyla birlikte terör suçlaması şekil değiştirmeye başladı. AKP’nin en büyük rakibi askerler Ergenekon yargılamalarıyla ilk kez hapishanenin ne olduğunu, terör denen suçlamanın ne kadar elastiki bir yapıya sahip olduğunu pratikte öğrendiler. Sistem içi muhalefete terör suçlaması yapıldığı anda cin şişeden çıkmış oldu. Hükümete yönelik en küçük eleştiri, ekonominin kötü gidişatından bahsetmek, adalet ve demokrasiye dair en küçük talep terör suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. “Allah’ın lütfu” olan 15 Temmuz darbe girişimi sonrası “Madem AKP’li değilsin OHAL’de teröristsin” mantığı devlet bürokrasisinin temel refleksi oldu.
SADAT kurucusu A. Tanrıverdi’nin “Mehdi gelecek. Ortamı ona göre hazırlamalıyız” sözü yaklaşan erken seçim öncesi ciddi bir provokasyona hazırlık yapıldığına delalet. Mehdi dediğinin kim olduğunu tahmin etmek zor değil ama “ortam hazırlamak” dediği şeyin, büyük engel görünen HDP’nin tasfiyesi, kitlesel tutuklamalar ve sonunda kamu güvenliğinin tekrar tesisi söylemi eşliğinde sihirbazlıkla seçim sandığından Mehdi çıkarma hevesinde olabilirler. Akla ziyan bu tip planlar yapmadıklarını söyleyemeyiz. Haziran 2015 seçimlerinde ve diğer seçimlerde yapılan provakasyonlar, 15 Temmuz’un kullanışlı hale getirilmesi için yapılan müdahaleler, gerektiğinde seçimi iptal etmek, gerektiğinde seçim yapmak, savaş çıkarmak gibi uygulamalara bakarak akıl hocası MHP-VP/ “Ergenokon” olan AKP’nin, vicdan, akıl ve izanı hepten rafa kaldırdığını defalarca ispatladığını görebiliyoruz.
Kürtlere, devrimcilere nefes almayı bile çok gören komutanlar, savcılar, hâkimler, polisler tutuklandıktan sonra savunucusu oldukları siyasal sistemin ceberutluğunu dibine kadar yaşadılar. Haziran 2015 seçim yenilgisinin ardından AKP, HDP’nin tecrit, tenkit ve tevkif edilmesine diğer sistem muhalefetini de ortak ederek siyaseti zehirlemeyi başardı. “Teröre lanet ayinlerinde” kendinden geçen sistem partileri ertesi gün ayıldıklarında AKP tarafından teröre destek vermekle, terörle mücadele eden hükümetin elini soğutmakla suçlandılar. AKP’nin kurduğu terör retoriğine kendini fazla kaptıran “muhalefet” başı sonu belli olmayan terör tanımına elini verdi ama kolunu alamadı. Suriye’de selef-i katiller ılımlı muhalif, Türkiye’de ise barış diyenlerin terörist sayıldığı ortamda elbette “Terör örgütü olmamakla birlikte terör örgütü üyesi gibi cezalandırılır” yasa maddesi herkese uygulanabilirdi. Emin Çölaşan ve Sözcü yazarlarına işte tam da bu maddeden “FETÖ” cezası verildi. Yıllardır demokrasiye, özgürlüklere düşmanlık eden, devletten daha devletçi, Kürde, solcuya dilindeki baltayla saldıran E. Çölaşan mahkeme kararıyla terörist ilan edildi. 2000 yılında “teröristlere karşı F Tipleri derhal açılmalı” diye yazan Çölaşan’a F Tipi yolu göründü. Umarım bu düzmece mahkeme kararından dolayı tutuklanmaz. Ne var ki, KCK, HDP, kayyım, Fetö davalarının hangi mahkemeler tarafından yürütüldüğünü bildiği halde kararları canhıraş savunduğu için vicdan mahkemesinde Çölaşan zaten mahkûm olmuş durumda.
Terör lakırdısına, devletin bölünmez bütünlüğü korosuna canı gönülden katılan itibarlı burjuvalar, din adamları kendilerini asli unsur görseler de devletin bekası için tutuklanır, gazetelerine kayyım atanır, susturulurlar. Parti devletinin polisi, savcısı, hâkimi geçmişin intikamı, güç gösterisi ve hatta zevk için kallavi düzen siyasetçilerine karşı sürek avı yapmaktan çekinmezler. “Fetö devleti ele geçirecekti” diyerek devleti ele geçiren AKP, bütün taşları yerinden oynattığı için bastığı zemin küçük bir sarsıntıyla her an çökebilir. Bu koşulda iktidarı elde tutmanın yolu yeni düşmanlar ve kurbanlar yaratmaktan geçiyor. Memleketin tamamının Yarı Açık Cezaevi mantığıyla yönetilmesi, bekanın Suriye’ye taşınması elbette, bu zalim ve hukuksuz düzeni sürdürülebilir kılmaya yetmez, ortamı hazırlamak için yeni provokasyonlar lazım. Bu yüzden de, havuz medyası ve AKP’nin sözcüleri, Misak-ı Milli sınırlarını, Trablusgarp’a kadar indirmiş durumdalar… Herkesi terörist ilan eden, “CHP-HDP-PKK, FETÖ-ESED-SİSİ-Eyy Amerika” siyasetinin yeni halkası Libya… Ne var ki, Herkesin terörist olarak suçlandığı otokrasilerde, en sonunda terörist ilan etme kudretine sahip olanın terörist ilan edilmesi tarihsel bir kuraldır.