AB diyalog toplantısında konuşan Bakan Kurum, ‘Seragazı azaltımı noktasında emisyon ticareti sistemini hayata geçiriyoruz’ dedi. Oysa bir aldatmacadan ibaret olan ‘net sıfır emisyon’ hedefi sadece sermaye çıkarlarını içermektedir
Yusuf Gürsucu / İstanbul
AKP iktidarı maden yönetmeliği üzerinden zeytinliklerin katledilme adımını atarken aslında ‘yeşil’den ne anladıklarını ortaya koyuyordu. Doların yeşil renginden gayrı hiçbir şeyin ilgi alanlarında olmadığı AKP iktidarının ‘yeşil’ süslemeli yeni ticari alanların peşine düşerek ‘emisyon ticaretini’ yüceltmesi durdukları yer açısından doğru bir adım. Bu ‘doğru’ adım çerçevesinde bir araya gelen, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Kıdemli Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, bakanlıktaki ikili görüşme ve AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantısı’nın ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
‘Yeşil finansman’
Toplantıda, sürece liderlik eden ülke olmak istediklerini belirten Bakan Kurum, “Yapacağımız İklim Kanunu ile 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda adımlarımızı atacağız. Sektörlerimize finansal desteklerin de içinde olduğu, yine emisyon ticaret sistemi ile karbon fiyatlandırma sistemiyle de kirletenin ödediği, az kirletenin ödüllendirildiği bir süreci yürütüyor olacağız” diyerek, “Yeşil finansmanın artırılması, yeşil yatırımlarla bu noktada buluşması için de Türkiye’nin yeşil taksonomisini oluşturuyoruz. Projelerimize desteğini ve iş birliğini artırması gerektiğini de değerli dostuma ifade ettik” dedi.
AB sabırsızmış!
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Kıdemli Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ise Türkiye ile AB ülkelerinin ekonomilerinin “yeşil dönüşümü” için yakın ortaklığın her zamankinden daha önemli olduğunu belirterek, Türkiye’nin bütün taahhütlerine ve attıkları bütün adımlara memnuniyetle yaklaştıklarını söyledi. Timmermans, “Adaptasyonu artırmalı, küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlama hedefini canlı tutmalı, birbirimizle ve bölgeyle iş birliğimizi güçlendirmeliyiz. Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nı COP27 öncesinde güncelleme taahhüdünü takdir ediyorum. Türkiye’nin 2053’te ‘iklim nötr’ olmaya geçişini hızlandırmak için atacağı adımları sabırsızlıkla bekliyoruz” ifadesini kullandı.
AKP’nin motivasyonu
Konya’da davullu zurnalı yapılan İklim Şurası’nın hedefi ‘yeşil finansman ve karbon fiyatlama’ ile İklim zirvelerinin ‘tek’ hedefi olan ‘emisyon ticareti’ Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalamasında biricik motivasyon noktasıydı. Avrupa merkezli iklim çalışmaları yapan E3G adlı düşünce kuruluşu, 2015’teki Paris Anlaşması hedefinin yeni kömür santrali projelerinin dünya genelinde yüzde 76 azaltılması olmasına karşın bu taahhütlerin hayata geçirilmediğini gösteren veriler yayınlanmıştı. Kömürden çıkmak yerine kömürlü santrallerin artış gösterdiği ve en son Ukrayna-Rusya savaşı sürecinde Avrupa kömüre geri dönerken nükleeri ‘yeşil’ sınıfına alması dikkat çekicidir.
Uyarılar ve tehditler
Karbon vergisinin uygulandığı ülkelerdeki şirketler, üretim faaliyetlerinde sebep oldukları sera gazı emisyonlarının ve çevreye verdikleri zararın tazminatı olarak belirlendiği belirtilen vergi miktarını ödemekle yükümlü tutuluyor. Karbon vergisi, ETS’den farklı olarak devletin karbon fiyatını ve piyasadaki emisyonların miktarını belirlediği bir sistem olarak ele alınıyor. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, geçtiğimiz yaz Türkiye’deki işletmeleri CBAM kapsamında yıllık 750 milyon euroya kadar ek masraflarla karşılaşabilecekleri konusunda uyarmış ve AKP iktidarını da Paris Anlaşması’nı onaylamaya, emisyon ticareti sistemi kurmaya ve net sıfır emisyon hedefleri belirlemeye çağırmıştı.
Kapitalizmin kalıcı olma hedefi
Kapitalist birikim sürecinin bir parçası olarak oluşturulan karbon piyasaları, karmaşık bir şey olan iklim sorununu karbonun fiyatlandırılması yoluyla ölçülebilir bir şeye indirgeyerek çözülebileceğini iddia ederken, aslında yeni bir pazar yaratıldı ve bu pazar zirveler eliyle tüm dünyaya dayatılmaya devam ediliyor. Bu yolla insanlığın ve yaşamın tüm bileşenlerinin temel elementlerinden biri olan temiz hava karbon ticareti yoluyla ticari bir meta haline getiriliyor. Bugüne kadar metalaştırılamamış ve yaşamın elinde kalan tek doğal müştereği atmosferimiz piyasalaşıyor.
Emisyon ticareti
İklim kriziyle mücadele etmek amacıyla olduğu iddia edilen, ‘Emisyon Ticaret Sistemi’ (ETS) ve karbon vergisi Avrupa Birliği’nin (AB) ‘karbon kaçağı’ ile mücadele planlarının temelini oluşturuyor. Karbon fiyatlandırması için tanımlanan iki farklı piyasa aracı olan karbon vergisi ve emisyon ticaret sistemi, halihazırda birçok ülkede uygulanıyor. Bu iki piyasa aracı birbirlerini tamamlayıcı nitelik taşırken AB’nin çevre politikasının en temel ilkesi olan ‘kirleten öder’ mekanizması Bakan Kurum’un vurgusunda açığa çıkan ve tüm ülkelerde uygulamaya sokulmak istenen emisyon ticareti ile sermayeye yeni birikim alanları yaratırken doğa sömürüsünün ilelebet sürdürülmek istendiğine işaret ediyor.
Net sıfır emisyon nedir?
Net sıfır emisyon hedefi kapitalizmin büyüme sürecinin önemli kilometre taşlarından biri olarak gündeme geldi. Örneğin, Yatağan Termik Santrali geçtiğimiz günlerde ‘hibrit’ üretime geçeceği ve bu amaçla güneş tarlası oluşturacağı duyuruldu. Net sıfır emisyon, karbonla üretim yapanı ‘kirleten öder’ bağlamında vergiye tabi tutarken Yatağan patronunun ‘güneş enerjisi’ santralini kurarak ekonomik anlamda ödüllendirilmesidir. Emisyon ticareti ile ortaya konan ‘net sıfır emisyon’ hedefi cezanın ödülle karşılanmasından başkaca bir şey değil. Bunun ne zararı var, ‘Yenilenebilir enerji yatırımları büyürken enerji ihtiyacının buradan karşılanmasıyla iklim değişimi önlenir’ yalanına inanmak için ise ya kapitalizmin ne olduğunu bilmiyor olmak ya da kapitalizmin hizmetinde bulunmak anlamına gelmektedir. Kapitalizmin aşırı üretimleri ne yolla sürdürülürse sürdürülsün ham madde deposu olarak görülen doğa sömürüsü asla ortadan kalkmayacak.
İklim değişimi, dünyada yaşanan ekolojik krizin sadece sonuçlarından biri olduğu gerçeği unutulmamalıdır.