Artık klasikleşmiş bir geyik var, çok yaygın, herkes tarafından kullanılan, AKP kazanıyor çünkü ‘kapı kapı dolaşıyor.’ Baştan aşağı bir şehir efsanesi. Belki kapı kapı da dolaşıyor olabilirler ama kazanma nedeni bu değil.
Hadi bunu kabul edelim ve kapı kapı dolaşalım. Mesela HDP’liler dolaşsa, -bölgede bazı yerler dışında- üçüncü, bilemedin dördüncü kapıda zaten polise ihbar gider, gözaltına alırlar. Memur bey, biz kapı kapı dolaşıyorduk AKP’yi örnek aldık, diye anlatın bakalım. Başka olasılıklar da var tabii ki. İçerden pompalı tüfeğini çıkartıp ‘Bu vatan için’ vurulabilirler de. ‘Kapıma gelmiş tahrik oldum’ ifadesiyle bayrak önünde kahramanlık fotoğraflar da cabası.
Biraz daha geniş bir yelpaze ile mesela CHP’liler dolaşsa, bir farkı belki üç numaralı ihbar hatlarına daha az telefon gidebilir ki bu da çok kesin değil. Her an sınıf mümessiline hakaretten tahtaya yazılma, ihbar telefonuna düşme ve karakolda mutat, artık çok muhtemel hazır form haline getirilmiş, ‘hakaret tutanağı’na, boşlukları doldurup, ‘isim soyadın ve imzan’ durumuna gelebilir.
İyi partili olsa, Devlet’in -Osmaniye’li olandan söz ediyorum- ‘lafını niye dinlemedin’ diye, yine ‘ne olsa da tahrik olsam’ diye evinde pijamayla bekleyen birilerinin beysbol sopasını kafalarında bulabilirler.
Saadet Partililer yani aslında bu ‘kapı kapı dolaşma’nın telif hakkı sahipleri, kapı kapı dolaşmayı bırakın, kendi stantlarında dururken, iktidar etekleri mensuplarının saldırısına uğradı ve yedisi ağır yaralı olarak hastanede yatıyor. Gerçi saldırganların ‘biz onları HDP’li zannetmiştik’ diye cezada HDP’li indirimi uygulanacak ifadeleri var ama yine de kapı kapı dolaşmaları hiç güvenli değil. Bırakın doğrudan tahrik olmayı, bu arkadaşların, yanlış konsolosluk önünde, birçok yanlış bayrak tutuşturmuşlukları var ki bu yanlışlıkla kapı yoluna gider insan.
Bu kapı kapı dolaşma geyiği muhalefet için geçerli değil yani ve en azından pratik olarak mümkün değil ama iktidar, ihbarsızlık dokunulmazlığından yararlanarak, bunu yaptığından mı kazanıyor? Hayır tabii ki. Mesela evde bir kanalı açıp oturuyorsunuz, hangisi olduğu fark etmez, nasıl olsa cumhurbaşkanı konuşuyor, durumu heyecanlı hale getirip kapı falı tutuyorsunuz, ‘kapıyı şimdi kim çalarsa oyumu ona vericem’ diye. Papatya falının kapı hali. Tek farkı hep ‘seviyorum seviyorum’ demek zorunluluğu. Kapı çalınıyor ve iktidar mensubu birisi geliyor, ben de sizi bekliyordum diyip, partisini soruyorsunuz ve belki unutmamak için bir kağıda not düşüyorsunuz ve AKP kazanıyor öyle mi?
Sorunun cevabı hayır tabii ki. Seçimi kazanmalarının nedeni kapı filan değil, ellerinde devlet taşımaları -tabii ki bu sefer ki Osmaniyeli olan değil.- Yani bir ellerinde ihbar hatları, devlet sopası, dokunulmazlığı, tahrik indirimi, tank, tüfek, uçak gölgeleri, davul tozu yani devlet nimetlerinin kırıntısının kırıntısının kırıntıları, belki yeşil kartın yeşil sırtı, seçim sonrasında, bir kamu işletmesinde ki eğer kalmışsa 82 günlük iş imkanı, güçlünün yanında durup kendini güçlü hissetme zayıflığı kompleksi ve vesaire yani bana da çıkar fantezisi…
Yani bitsin şu artık, sağlı sollu her taraftan esen ‘adamlar kapı kapı dolaşıyorlar’ cereyanı. Niteliksiz, kifayetsiz, renksiz, kibir, nefret ve erkekle tıkış tıkış dolu boşluğun, hiçliğin arkasına iktidar koyun kazansın.
Bilmem ki bunu kanıtlamama gerek var mı?