AKP’nin 21 yıllık iktidarında doğal yaşam sermaye çıkarları için yok edilirken, tarım ise yerle bir edildi
Yusuf Gürsucu
Türkiye halkları Pazar günü yapılacak seçimlerde geleceği için oy kullanacak. Türlü ayak oyunlarıyla iktidara tutunma gayretinde olan AKP, halk ve doğa düşmanı yüzünü gizlemeye gerek duymadan seçimleri manipüle ediyor. Hem doğal yaşamı güçlendirip korumak için hem de gıda egemenliğine ulaşmanın kapısını aralamak için bu kirli sermaye iktidarından derhal kurtulmak elzem bir durum. Ancak iktidara aday olan Millet İttifakı’nın programının da sermaye birikimini temel alması, olası iktidar değişiminde benzer sorunların yaşanmaya devam edeceğine işaret etmekte. Bu durumu ekolojistlere ve tarım örgütlerine sorarak değerli görüşlerini sayfamıza taşıdık.
Mücadeleyi kaldığımız yerden sürdüreceğiz
Mezopotamya Ekoloji Hareketi Derya Akyol: “80’den başlayan neoliberal yapısal dönüşüm AKP’nin iktidara gelmesiyle, daha fazla sermaye birikim sürecine girilmiştir. 21 yıllık iktidarı boyunca sermaye birikim politikaları sebebiyle doğa talan ve kırıma uğratılmıştır. Barajlar ve HES’lerle su varlıkları tahakküm altına alınmış, madencilik faaliyeti yürütülmeyen alan kalmamış, tarım ve orman alanları çeşitli politikalarla yok edilmiştir. Tüm bu yıkımların diğer bir yüzü de Kürdistan coğrafyasına dönük gerçekleştirilen tasfiye ve asimilasyon politikalarıdır. Barajlarla ve orman yok etmeleriyle bir halkı yerinden etmeye dönük ırkçı politikalar da hayata geçirilmiştir. Kürdistan illerinde halkın doğrudan söz sahibi olduğu ve olabileceği yerel yönetimlere atanan kayyumlar aynı zamanda ekolojik yıkımlara çokça kapı açmış, kentsel dönüşüm adı altında birçok rant ve tasfiye odaklı projeler hayata geçirilmiştir.
Sermaye tarafında tutum
6 Şubat’ta yaşanan ve 11 ilin doğrudan etkilendiği deprem; imar barışı ve rant odaklı yapımlarla felakete dönüşmüştür. 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde, AKP’nin tekrardan iktidarını sürdürmesi durumunda çoklu krizler derinleşerek artacak, yaşam alanlarımız daha fazla yok olacak, doğal afetler birer felakete dönüşecektir. Millet İttifakı’nın hazırlamış olduğu mutabakat metni ne yazık ki bizlere bu politikalardan vazgeçme vaadinde bulunmuyor. Yine kalkınma ve milli kavramlarıyla sermaye tarafında bir tutum ortaya koyuyor. Millet İttifakı ekolojiye dair AKP iktidarının kırım politikaları dışında herhangi bir söz üretmedi. Millet İttifakı yönetiminde yine doğa üretim sürecine girecek ve ekolojik yıkımlar devam ettirilecektir. Bizler ekoloji mücadelesi verenler olarak yeniden bu mücadelemize kaldığımız yerden devam edeceğiz gibi görünüyor.”
Yaptıkları yapacaklarının garantisi
Polen Ekoloji’den Cemil Aksu: “AKP’nin yaptıkları yapacaklarının da garantisi. AKP iş başına gelir gelmez, enerji alanında özelleştirme adımları attı ve “su boşa akıyor” diyerek, başta Karadeniz olmak üzere ülkedeki bütün dereleri, nehirleri, vadileri tarumar etti. Ardından Anadolu’yu baştan başa saran deprem gerçeğini bahane ederek başta istanbul olmak üzere bütün kentlerde “kentsel dönüşüm” adı altında kentleri, kentlerdeki kamusal alanları, parkları, bahçeleri, tarım alanlarını kültürel ve tarihi mekanları şantiyeye çevirdi. Bu inşaat dalgasının ihtiyacını karşılamak için de her yeri maden sahasına çevirdiler. Büyük bir orman kıyımı yaşandı. Uşak’taki Murad Dağı’ndan Artvin’deki Cerattepe’ye, Mardin Mazıdağı’ndan, Çanakkale’nin Kazdağları’na, Antalya’nın Fenike’sinden, Alakır’ından Samsun’un Çarşamba ovasına, Dersim’e… Memleketin her tarafı enerji, inşaat, turizm, maden vb. projeleri ile şimdi beşli çete denilen ama bütün sermaye kesimlerinin yüzde 200’lere varan kârlar elde ettikleri bir “kalkınma” gerçekleştirildi.
Vaatler kolajdan ibaret
Millet İttifakı’nın mutabakat metni baştan sona kadar birbiri ile çelişkili vaatlerin olduğu bir kolajdan ibaret. Yani hiçbir tutarlılığı olmayan, bu nedenle de inandırıcılığı olmayan bir metin. Millet İttifakı da, AKP döneminde kamu kaynaklarının şirketlere aktarılmasının mekanizması olan “kamu özel işbirliği” mekanizması ile yapmayı vaad ettiği birçok ekolojik yıkım projesi var. Kılıçdaroğlu’nun temiz fonlar, temiz sermaye, temiz yatırım vb. söylemi, tam bir sermayeyi aklama çalışması. Sermayenin her yerinden kan ve irin akar. Bunu Soma’da gördük, 3. havaalanında gördük. Bunu teknoloji yatırımları ile büyüyen Hindistan’da, ABD’de, Çin’de gördük. Teknoloji yatırımlarını temiz sermaye, yatırım olarak lanse etmek, Google’da, Apple’de, Amazon’da sömürü yok demektir. Bu şirketlerin yatırım yaptığı ülkelerde kimse evsiz değil, yoksulluk çekmiyor demektir. Bu büyük bir yalan. Bu açıdan Millet İttifakı’nın vaat ettiği restorasyon, doğa için yıkımın daha da boyutlandırılması, yaygınlaşması anlamına geliyor.”
Talan, rant, yandaş
ZMO Diyarbakır Şb. Baş. Abdussamed Ucaman: “Tarımın son yıllarda önemsenmediği, çiftiçinin kendi kaderine terk edildiği bir dönemi neredeyse her gün çarşıda pazarda astronomik bir şekilde yükselen tarımsal ürünlerin dış ülkelerden ithal gıdaların hem tarımsal hem de hayvansal ürünlerin sektörel olarak nasıl alaşağı edildiğini toplum olarak yaşadık. Küresel çapta büyük şirketler ile uluslararası anlaşmalar imzalayan iktidarın bu dönemi de talan, rant ve yandaş üçleminde geçeceği artık tartışmasız bir durum. Dolayısıyla köylü, çiftçi, ziraat mühendisi ve veteriner hekimine kadar topyekun bir çöküşün oluştuğu görülürken, değiştirme ile ilgili hiçbir çabanın da olmadığını sürekli değişen tarım bakanlarından görmekteyiz. Gıda güvenliği ve gıda egemenliği konusunda gelecek dönemin ciddi tehditler beklediği AKP’nin tarım politikalarından anlaşılmaktadır.
Makro ölçekte olmasa da
Neoliberal politikaların kapitalist modernite sistematiğinde küresel dev şirketleri ile dünya ticaret örgütü vasıtası ile ülkeleri bazı anlaşmalara imza atmaya yönlendirdikleri bilinmektedir. Türkiye’nin de bu politik baskısı altında ülkedeki iktidarı kaybetmeme adına birçok anlaşmaya imza attığı üretim özgünlüğü ve özgürlüğünü kendi eli ile dünya ticaret örgütüne teslim etmiş durumdadır. Bu nedenle artık hükümetlerin politik tutumları ne olursa olsun uluslararası anlaşmalar tüm politik süreci yönlendirdiğinden Millet İttifakı’nın durumu da önümüzdeki dönemde pek iç açıcı olmayacağı kanısındayım. Millet İttifakı’nın makro ölçekte olmasa da belirli ve anlamlı iyileştirmelere gidileceği umudu daha çok erkenden olsa oluşmaktadır.”
AKP neoliberalizmin fütursuz uygulayıcısı
Çiftçisen Örgütlenme Sek. Adnan Çobanoğlu: “Deyim yerindeyse; yarım kalan işini tamamlamaya çalışır. Bilindiği gibi AKP “yerli ve milli”(!) politikalar uyguladığını iddia etse de; tarım politikaları da dahil neoliberal politikaların en iyi ve fütursuz uygulayıcısı bir parti. Seçimler yaklaşırken bile boş durmamış Tarım ve Orman Kanunları’nda değişiklik yapmış, siyasi iktidarın çiftçilerin/köylülerin topraklarını el koyarak şirketlere teslim etmesinin yolunu yasallaştırmıştır. AKP seçimleri kazanırsa küçük aile tarımı yapanların tasfiyesi hızlanır, emekçilerin gıdaya erişimi zorlaşır, açlık kaçınılmaz olur. Afrika’da açlığın, gıda krizinin nedeni yeterli tarım arazilerinin olmaması değil, var olan tarım arazilerinin şirketlerin elinde olması ve onların ihracat için kahve üretimini tercih etmeleridir.
‘BM Köylü Hakları Deklarasyonu’
Millet İttifakı’nın da ekonomi politikaları sermaye büyümesine dayanıyor. Endüstriyel gıda sistemini örneklendiriyorlar. Kimin, nasıl, hangi tohumla üretim yaptığına bakmaksızın tarım politikalarını büyüme ve ihracat üzerine kurguluyorlar. Agroekolojik tarımsal üretim fikrinden uzaklar. Jeotermalden yararlanılarak şirketlerin kontrolünde yapılan, ekosisteme zarar veren örtü altı tarımı övüyorlar. Tarım arazilerini tarımsal üretim için kullanma yerine güneş enerji santrallerinin panellerinin tarlası haline getirecek projelerden bahsediyorlar. Ancak şurası da bir gerçek ki nispi demokratik haklara kavuşmak bile önemli. Örneğin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen kısa adı “BM Köylü Hakları Deklarasyonu” olan “BM Köylülerin ve Kırsalda Çalışan Diğer İnsanların Hakları Deklarasyonu”nun (UNDROP) ülkemizde de kabul edilmesini ve iç hukuk haline getirilmesini kabul ettirebilirsek önemli bir eşiği aşmış oluruz.”
‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’
Tüm Köy Sen G.Başkanı Sadik Turan: “AKP’nin seçimleri tekrar kazanması durumunda kölelik ve açlıkla tamamen yüz yüze kalacağız. 21 yıllık AKP iktidarı ülkede tarımı bitme noktasına getirdiğini hepimiz biliyoruz. A’dan Z’ye tüm tarım ürünleri ithalata bağlanmış durumda. Yağmalanmadık ve talan edilmedik ne arazi ne akarsu ne de ormanlarımız kaldı. En yakın örneğini yaşadığım Amasya’nın Taşova ilçesi Çambükü köyünde yaşadık. Düşünün köyün tüm geçim kaynağını sağladığı 800 dekar tarım arazisi üzerine, organize sanayi kurulu amacıyla tüm arazi molozlarla dolduruldu, dikili ağaçları ve ürünleri tamamen sökerek katlettiler. Kısacası ‘ayinesi iştir kişinin lafa bakilmaz’ sözünden hareketle yeniden iktidarda kalmaları halinde ne yapacakları bellidir.
Söylemler muğlak
AKP’nin iktidara geldiği 2002 öncesi Türkiye’de buğday rekoltesi ne ise bugün de aynı noktadadır. Ancak nüfus neredeyse 2 kat artarken, tarımsal ithalatta buna bağlı kat be kat artmıştır. Millet ittifakının tarım konusundaki çözüm önerileri AKP iktidarına göre olumlu görünsede yeterli görmüyoruz. Örneğin tarımda ithalatın yasaklanacağına dair bir tutumlarını duymadık. Ayrıca üretici köylerin sendikalaşma konusunda engellerin kaldırılacağı ve teşvik edilmesi gibi konulara hiç değinilmedi. Tarım kanununun 21. Maddesinde yer alan üreticilere verilecek destek miktarı GSMH’nın arttırılacağına dair bir açıklama yok. Söylemleri çok muğlak ve bu muğlaklık için bizlerin muradına cevap olamamaktadır.”