HDP’nin seçim stratejisinin AKP-MHP iktidarını çok rahatsız ettiği anlaşılıyor. Öyle ki bu ikili, seçim kampanyalarını neredeyse tümden HDP karşıtlığı üzerine kurmuş durumda. Başta CHP olmak üzere diğer partilere saldırırken bile bunu HDP üzerinden yapmayı tercih ediyorlar. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra ittifak yapan ve adı konmamış bir darbe ile ülkeyi yönetmeye çalışan Erdoğan-Bahçeli ikilisini bu kadar rahatsız ettiğine göre, HDP’nin seçim stratejisi başarılı olmalı. Öyle olmalı, çünkü bu ikili adeta varoluşlarını HDP’nin tasfiyesi üzerine kurmuş durumda. Durum böyle olunca, tabi ki bu ikiliyi bu kadar uğraştıran, çileden çıkaran, çıldırtan bu partinin bizzat seçmeni tarafından bile çokça tartışılan, anlaşılması zaman alan stratejisine derinlemesine bakmak, zaruri oluyor.
Birincisi, yerel yönetim seçimlerinde baraj sorunu olmadığından, toplamda ne kadar oy alacağına dair herhangi bir kaygıya kapılmadan, hareket ettiği görülüyor. Ciddi bir oy potansiyeline sahip olmasına karşın pek çok yerde aday göstermemesi, buradan kaynaklandı.
İkincisi, deyim yerindeyse Kürt halkının ‘kader’i haline gelmiş veya getirilmeye çalışılan birlik olamamayı aşmaya çalışması bu dönem atılmış olan en stratejik adımlardan biri oldu. 24 Haziran genel seçimlerinde yapılmaya çalışılan ama değişik nedenlerden ötürü yapılamayan ve yarım kalan Kürt siyasi partilerinin birlik olması, bir ölçüde bu seçimlerde başarıldı. Bunda diğer partilerin de belli çabası oldu kuşkusuz, ancak pozisyonu gereği buna en istekli olan, bunun gerçekleştirici gücü HDP oldu. HDP’nin bu partilerin karşılıklarının ve gücünün ne kadar olduğuna, bu partilerle ittifak yapması, çok cesur ve yerinde bir adım olmuştur. HDP geleneği dışında kalan tüm Kürtleri HDP karşıtlığı üzerinden kendi etrafında toplamaya çalışan mevcut iktidar çok ciddi bir yara almış oldu. Bu ittifakın yaratacağı sinerjinin seçimlere olumlu yansıyacağı şimdiden görülmektedir.
Üçüncüsü, hiç kuşkusuz ki AKP-MHP’yi en fazla zorlayan hamle ise HDP’nin pek çok Türkiye metropolünde bölgenin bazı şehirlerinde aday çıkarmaması oldu. Öyle anlaşılıyor ki mevcut iktidarın pek beklemediği bu adım, onlar açısından bir kabusa dönmüş durumda. Zihniyeti ve pratiği nedeniyle Türkiye’nin her yerinden ciddi düzeyde oy alan ve Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP gelinen aşamada Türkiye’deki seçim sonuçlarını belirleyecek parti konumundadır. Öyle ki HDP seçmeninin desteğini alamayacak bir CHP, elindeki birkaç yerin dışındaki her yerdeki iddialı duruşunu kaybedecektir. CHP’yi bu kadar iddialı yapan HDP’nin aday çıkarmamış olmasıdır. CHP faşizmde ortaklık etmiş olan AKP-MHP ikilisinin HDP seçmeninden hiçbir şekilde oy alamayacağını ve HDP’nin de seçmeninden bu ikiliye kaybettirmek için oy kullanmasını istediğini bildiğinden bu kadar iddialı hale gelmiştir. CHP içinde bunun yeterince farkında olmayanları yer yer görsek de genel olarak CHP’nin de bunu çok iyi gördüğünü gözlemliyoruz. İstanbul, Ankara, Bursa, Mersin, Adana, Antalya, İzmir gibi mevcut iktidarın kaderini belirleyecek yerlerin dışında Kürdistan’ın Urfa, Adıyaman, Antep gibi önemli illerinde de adayın çıkarılmaması, yine alışılmışın dışında oldu. Bu durum buraları AKP açısından çantada keklik olmaktan çıkardı ve buraların el değiştirmesini olanaklı hale getirdi. Buralarda HDP ikinci parti ve bu iller Kürdistan illeri olmasına karşın, HDP özellikle kendi seçmeninden gelmesi muhtemel tüm tepkileri de göğüsleyerek çok cesurca bir adım attı. Gelinen aşamada aday çıkardığı yerlerin dışında, aday çıkarmadığı yerlerde de AKP-MHP ikilisini en fazla zorlayan parti yine HDP oldu. AKP-MHP iktidarını çıldırtan esasta budur.
Parti yöneticilerinin çarpıcı bir şekilde formüle ettikleri “Kürdistan’da kazanma, Türkiye’de AKP-MHP’ye kaybettirme” stratejisinin seçimlerin kaderini belirleyecek strateji olduğu şimdiden yeterince anlaşılmış durumda. Tüm tahriklere ve basınca rağmen HDP’nin bu stratejinin gereklerine göre davranmaya, yerinde bir şekilde davranarak, özen gösterdiği görülüyor.
Gelinen aşamada HDP tabanının da bunu iyi idrak ettiğini görüyoruz. HDP seçmeni, AKP-MHP ikilisinin yazgısını belirleyecek bir konumda olduğunu anlamış durumda. HDP seçmeni değişik şekillerde karşısında mücadele yürütülen bu ikiliyi yenilgiye uğratmanın fırsatını her zamankinden daha güçlü bir şekilde elde etmiştir. Tüm göstergeler HDP seçmeninin bu fırsatı doğru ve yeterince kullanacağı şeklindedir. Bunu değişik nedenlerle gidemediği sandığa gitmek için seferberlik halinde çalışmasından anlamak mümkün. Öyle anlaşılıyor ki, AKP-MHP faşist ortaklığının kaderini HDP’nin değişik nedenlerle sandığa gidemeyecek olan seçmenlerini sandık başına ne kadar götürebileceği belirleyecektir. HDP seçmeninin kullanacağı her bir oy, uzatmaları oynayan bu iktidarı yenilgiye götürecek, demokratik gelişmelerin önünü sonuna kadar açacaktır.