“Siyaset olmazsa savaş olur” uyarısında bulunan yazar Selahattin Erdem, AKP-MHP ittifakının masasında seçimi yaptırmamanın da olduğunu ifade etti ve muhalefete uyarıda bulundu
Seçimin sattı mahaline girmiş Türkiye’de bir yandan “adaylar kim olacak” tartışmaları devam ederken diğer yandan, ittifaklar seçim vaatlerini açıklamaya başladı. Seçim için kritik bir noktada duran HDP’nin içinde yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kendi adayıyla seçimlere katılacağını ilan etmesi ise birçok dengeyi bozmaya yetti. “Türkiye’de nasıl bir ortamda seçim olacak?”, “Türkiye’de seçim olacak mı” gibi konuları Özgür Politika’da kaleme aldığı yazısında dile getiren Selahattin Erdem, “Siyaset olmazsa savaş olur” uyarısında bulundu.
“Tayyip Erdoğan’ın kaybedeceği bir seçime girmesi beklenmemelidir. Bu nedenle de olacağı söylenen Türkiye seçiminin geleceği meçhuldür. Öncelikle bu geleceği güvence altına almak gerekir” diyen Erdem yazısında öne çıkan başlıklar şu şekilde: “Formül gayet basit ve açık; Siyaset işlemezse savaş olur. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan siyaset yapamazsa, siyaset yapmasının önü alınırsa, o zaman PKK ve Kürt halkı da savaş yapar.
Siyaset ısındı
Şimdi, önümüzdeki Haziran ayında Türkiye yönetiminin yenilenmesi gerekiyor. Şimdiye kadar, yapılan askeri darbeler dışında, söz konusu yönetim değişiklikleri seçimle yapıldı. Şimdi de henüz resmileştirilmese de ‘seçim olacağı’ söyleniyor. Hatta seçim tarihi olarak 14 Mayıs tarihi dillendiriliyor. Mevcut partiler ve İttifaklar çalışmalarını buna göre gittikçe hızlandırıyor. Türkiye siyaseti giderek ısınmaya başlamış gibi görünüyor.
Gelecek olan tehlike
Kuşkusuz başta belirttiğimiz formül, bugünkü durum için de geçerliliğini koruyor. Gerçekten seçim denecek bir seçim yapılır ve bu temelde siyaset işlevsel hale gelirse ne güzel! O zaman savaşa gerek kalmaz ve sorunlar siyasetin gücüyle ve yöntemleriyle çözülür. Fakat siyaset bu biçimde işlemezse, her şeye oyun ve hile karıştırılır ve siyaset göstermelik hale getirilirse, işte o zaman savaş daha yaygın ve şiddetli hale gelir. Şimdiye kadar Kurdistan’da olan savaş, bu sefer tüm Türkiye’ye yayılır ve Türkiye yakın zamanda görmediği bir iç savaşa sahne olur. Bu durumu isteyerek belirtmiyoruz, tersine, siyasi ve askeri durumun zorunlu gidişatı nedeniyle ve daha büyük tehlikelere dikkat çekmek için ifade ediyoruz.
Seçim olacak mı?
O halde, öncelikle seçime işlerlik kazandırmak, yani seçimin yapılabilme koşullarını oluşturup garantiye almak gerekiyor. Fakat öncelikli gerçek bu olmasına rağmen, Türkiye’de herkes önceliği seçimi kazanmaya vermiş gibi görünüyor. Böylesi iyidir ve bu durum herkesin hakkıdır denebilir. Ancak öncelikle seçimin yapılıp yapılamayacağının, gerçekten seçim denecek bir seçimin olup olamayacağının netleştirilmesi gerekmez mi?
Kaybedeceklerini biliyorlar
Bütün bunlara rağmen, AKP-MHP faşist ittifakının yeni bir seçim kazanması zordur, hatta demokratik ve adil bir seçimi kazanmaları imkânsızdır. Bu düzeyde teşhir olmuşlar ve güç kaybetmişlerdir. Dahası bunu kendileri de çok iyi bilmektedir. O bakımdan da henüz seçime tam karar vermiş gözükmemektedirler. Yaptıkları birçok şey, ihtiyaç duyduklarında seçimi yaptırmamaya dönüktür. Örneğin, savaşın ve savaş sanayisinin propagandasını yapıyorlar; bu, seçim propagandası olduğu gibi, seçimi iptal ettirme propagandası olma özelliği de taşıyor. Seçim öncesi Türkiye siyasetinin kilit partisi olan HDP’yi kapatmaya hazırlanıyorlar; bu da bir seçim hazırlığı olduğu gibi, seçimleri iptal ettirme ortamı yaratma hazırlığı da olabilir.
Rojava’ya saldırı
Yine bir yandan Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları yürütüyorlar ve bir kara saldırısı ihtimalini sürekli canlı tutuyorlar. Kısacası, ihtiyaç duyduklarında daha şiddetli bir savaş yaratarak seçimi iptal etme kozunu ve hazırlığını hep elde tutuyorlar.
İttifakların görevi
Şu hususların tekrarında yarar vardır: Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP ittifakı iktidarı öyle kolayca ve ‘seçimi kaybettik’ diyerek teslim edecek gibi görünmemektedir. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın kaybedeceği bir seçime girmesi beklenmemelidir. Bu nedenle de olacağı söylenen Türkiye seçiminin geleceği meçhuldür. Öncelikle bu geleceği güvence altına almak gerekir. Yani söz konusu seçim gerçeğinin doğru anlaşılmasına ve bu sürecin doğru yönetilmesine fazlasıyla ihtiyaç vardır. Bu da herkesten çok AKP-MHP ittifakı dışındaki güçlerin, yani Altılı Masa İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın görevi durumundadır.
Tarih affetmez
Açık ki, koşullar normalin ötesindedir ve bunun gereklerine göre hareket etmeyi bilmek gerekir. Hem seçimleri güvenceye almak ve hem de kazanmak elbette esas alınacak en doğru tutumdur. Bu noktada esas olan da AKP-MHP faşizmine kaybettirmek ve en azından Türkiye’de demokratik değişimin önünü açmaktır. Dolayısıyla kendini anti-faşist gören tüm güçler bunun gereğine göre hareket etmek ve bu noktada üzerine düşen görevlerin gereğini yerine getirmek durumundadır. Yoksa hata yapanı tarih affetmez.
HABER MERKEZİ