2024’ün kayyım saldırısı İstanbul 3. seçim bölgesinde kent mutabakatı ile halkların iradesini alarak seçilen CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınarak tutuklanması ile başladı. Saldırı Kürt halkının iradesinin büyük çoğunlukla temsil edilen Batman, Mardin, Halfeti, belediyelerinin seçilmişleri hedef alınarak sürdü.
Türkiye’de halklar günlerdir alanlarda siyasi darbeyi ve siyasi iktidarın çırpınışlarına dönüşen faşizmin saldırısını hiçe saydığını haykırıyor. Ne Batman Belediye Eş Başkanı Gülistan Sönük ne Mardin Eş Başkanı Ahmet Türk, ne de Halfeti Belediye Eş Başkanı Mehmet Karayılan ne de siyasetçiler alanlardan ayrılıyor. Halklar iradesini AKP-MHP faşist bloku ile teslim etmeyeceklerini, yok edilen demokrasiyi yeniden inşa edeceğini, iktidarın müdahalesine rağmen günlerdir Türkiye sokaklarında haykırıyor. Siyasi iktidar ise halklarının iradesini hiçe sayarak iktidarda kalacağını hayal ediyor.
Kayyım atanan yerellerde yapılması planlananlar ise ekonomi ve siyaset krizinde sıkışmış bir iktidarın saldırısını, saldırılarla neleri hedeflediğini açıkça gösteriyor.
Siyasi iktidarın faşist saldırıları ile hedeflediklerini, kayyımla politik olarak saldırısının sonuçlarını her politik alanda tüm yakıcılığı ile yaşıyoruz. Bu saldırıların karşısındaki irade ise bu süreci yenecek, siyasi yapılaşmayı tersine çevirecek olanlar biziz bu ülke halkları, gençleri, kadınları, emekçileri bu gidişe izin vermeyeceğiz. Kadın eş genel başkanların, kadının özgürlüğünün yapıcıları olan kadın kuruluşlarının, belediyelerdeki kadın müdürlüklerin, aile politikaları ve kadına şiddeti arttıracak patriyarkal politikaların nasıl yürütüldüğünü biliyoruz. Her sokakta, her evde yaşanan kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, bu cinayetlerin, istismarların üzerine inşa edilen zulüm, baskı politikalarında görüyor ve canımız yana yana tanıklık ederken kadın özgürlük mücadelesinden vazgeçmiyoruz. Narin cinayeti vb tüm çocuk ve kadın saldırıları ardındaki patriyarkal, faşist yapılanmaya izin vermeyeceğiz. Her kayyım faşizm inşasına bir katkı vermek için sürdürülüyor. Hizbullah siyasetinden bebek ölümlerindeki sağlığın ticarileştirilmesine, Boğaziçi Üniversitesi kayyımıyla eğitim hakkına, üniversitelerin özerkliğine yapılan müdahaleler ile barış isteyen akademisyenlerin özlük haklarından, akademiden koparılması ile, eğitim sistemi yeniden yapılandırılarak yaşama saldırı her alanda yeni bir rejimi inşası ile sürdürülüyor. Özgürlükleri yok etme halkları tahakküm altına alan siyasi irade bunları yaparken kapitalist sistemi güçlendirmeye, yaşama geçirdiği politikalarla rejimi yeniden inşa ediyor.
Kayyımlar bu sürecin iktidar için önemli bir stratejisi Esenyurt Belediye Başkanı’na kasım ayı başında kayyım atanması rastgele bir seçim değil, üstelik merkezi idarenin, yürütücüsü olarak siyasi iktidarın yerel yönetimlerin yetkisine müdahale etmemesini belirleyen idare mahkemeinin kararının hemen ardından olması da. Danıştay kasım ayı ortasında bölgede Kanal İstanbul ile ilgili yeniden bilirkişi incelemesi yapılacağını duyurdu.
İstanbul Küçükçekmece Lagünü, Kilyos, Durusu (Terkos) havzaları üzerine yapılmak istenen Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi bildiğiniz gibi 3. Köprü, 3. Havalimanı ve ÇED onayı verildiği günden bugüne bölgede etap etap yapılan imar planı değişiklikleri ve mahkeme kararlarını beklemeksizin sürdürülmekte. İnşaatlar başlatılarak, bir yandan da yaşam alanlarına el konarak siyasi proje yürütülüyor, yaşama geçiriliyor. Bölgede tarım alanları, yerleşim alanları kentsel dönüşümle, TOKİ ve siyasi iktidarın yandaşları 3. kişiler (vakıflar, dernekler vb isimlerle şirketler) tarafından el konarak, 3. Köprü, 3. Havalimanı yapımı ile başlatılan tahakküm projesi meşrulaştırılarak işletiliyor. Bu sürece Danıştay 4. İdare bilirkişi keşiflerini yenileyerek katılıyor. Danıştay tarafından 2022 yılında yapılan ve 2024’te 14-15 Kasım’da yeniden yapılacağı belirtilen keşiflerle proje aslında yürütülüyor. Yaşam alanlarına el koyacak, yok edecek meşru olmayan bu projenin yürütülmesinin bir parçasının meşrulaştırılması da Danıştay tarafından desteklenmiş oluyor. Danıştay açılan davaları sonuçlandırmayarak, yürütmeyi durdurmayarak Kanal İstanbul ve Yenişehir projesine eklenen su yapılaşmasına 5 yıldır desteğini sürdürüyor. Projenin bu aşaması ile kıyı alanlarının yapılaşmaya açılması, Karadeniz’in ve Marmara denizinin doldurulması marina- liman yapılması, bölgeye “nitelikli” nüfus için yapılacak yeni kentin su görünümlü olması sağlanacak. Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi’nin Kanal İstanbul (Kıyı Yapıları [Yat Limanları, Konteyner Limanları ve Lojistik Merkezler], Denizden Alan Kazanımı, Dip Taraması, Beton Santralleri dâhil) bu parçası ile Sazlı Dere’nin beton gömlek içine alınması, Küçükçekmece Lagünü’nün ve Sazlıdere Barajı’nın marina ve göle döndürülmesi sağlanacak. ÇED olumlu kararının verildiği 2020 yılından itibaren tüm bölgede hızla sürdürülen yapılaşmaya projenin bu kısmı ile yapılmakta olan Yenişehir inşasına su manzaralı, liman- marina hizmetinin sunulması, deniz içlerinin de yapılaşmaya açılarak eklenmesi hedeflenmekte.
Yıllardır Küçükçekmece Lagün Havzası’nda, Kilyos ve Durusu’yu da içine alan bu saldırılar sürerken meslek örgütleri, emek örgütleri, ekoloji ve kent örgütleri, siyasi partiler ve halklar olarak sözümüz sürece katkı veren tüm kurum temsilcilerine: 2011 yılından beri sürdürdüğünüz desteğe son verin. İstanbul Kuzey Ormanları, sulak alanları, tarım alanlarını, yaşam alanlarını etap etap inşaat, maden, enerji şirketlerinin sermayesine aktaracak bu tahakküm projesine destek olmaktan, yaşam hukukunu, hukukun ilkelerini, bilimi hiçe sayan bu projeyi, geçimlik yaşamı ve yaşam alanlarını yok eden, edecek olan siyasi katliamları ve yıkımı sürdürmeyin.
Adaleti yürütenler; hukuku ve yetkilerinizi siyasetin güç aracı yapmayın, suça ortak olmayın.