Kılıçdaroğlu MYK toplantısında“Çok yakın zamanda iktidar olacağız. Tabanımız buna hazırlıklı olmalı” açıklaması yaptı. Bir parti başkanının parti örgütüne ve seçmenlerine (taban derken bunları kastediyor sanırım) iktidara geleceklerini böyle haber vermesi, müjdelemesi garip değil mi?
Gündemin karmaşası içinde üzerinde pek durulmadı ama bu açıklamayı yapan parti başkanına “İktidara geleceğinizi, halkın içinde olan, yerellerde partinizin eli, kolu, kulağı olan, seçim çalışmalarınızı yürüten parti mensuplarınız bile bilmiyorsa, kapalı kapılar ardında hangi güçlerle nasıl bir pazarlık yaptınız da böyle bir bilgiye ulaştınız?” diye sormak gerekmez mi? Öyle ya CHP’nin yakın zamanda iktidara geleceğini örgüt ve seçmenleri genel başkandan öğreniyorsa bundan, iktidara halk iradesiyle gelinmeyeceği anlamı çıkmaz mı?
AKP iktidarından illallah etmiş birçok kişi, “Aman sen de! Bunu mu sorgulayacağız, AKP gitsin de nasıl giderse gitsin!” diyebilir. Belki “AKP de zaten 2002’de ve daha sonra kapalı kapılar ardında bir takım güçlerle yapılan pazarlıklarla iktidara gelmedi mi? Nasıl geldiyse öyle gitsin” diyenler de olacaktır. 18 yılda toplumda yarattığı ekonomik ve sosyal çöküntü ile inşa ettiği totaliter rejim düşünüldüğünde bu tepkiler haklı imiş gibi görünebilir. Ancak demokratik mekanizmaların işlemediği, halk iradesinin yok sayıldığı koşullarda; AKP’yi iktidara getiren ve onu yönlendiren güçler, bu kez başka isimdeki parti ya da partiler koalisyonuyla kendi çıkarlarına hizmet edecek yeni bir iktidarı oluşturacaktır. Hal böyle olduğunda AKP’nin iktidardan uzaklaşması dışında değişen ne olacaktır?
Unutmamalı ki (Demirel’in deyişiyle) iki yanlış bir doğru etmez. AKP gider belki ama hak, hukuk, adalet, halklar arasında barış, demokrasi gibi özlemini duyduğumuz değerlere hasretimiz devam eder.
Dolayısıyla tabanına iktidarı müjdeleyen Kılıçdaroğlu’nun CHP’si başta olmak üzere -tek başına iktidar olamayacağına göre- muhtemel koalisyon ortaklarının da toplumun sorunlarına çözüm olacak alternatif politikaları ortaya koyması ve iktidara kimin geleceğinin, halk iradesiyle belirlenmesi gerekir.
Örneğin, CHP ve onun muhtemel iktidar ortaklarından(!), “AKP’nin 18 yıllık iktidarının büyük bölümünde başrolü paylaşmış, AKP’nin yarattığı sorunların önemli bölümünde sorumluluğu olan aktörlerden Babacan’ın kurması beklenen partinin ve Davutoğlu’nun partisinin”, toplumu intiharlara sürükleyen sosyal eşitsizlikler, yoksulluk, işsizlik vs sorunlara yönelik alternatif çözüm önerileri var mıdır? Yoksa AKP’nin iktidarının ilk gününden bu yana uyguladığı ve toplumsal sorunların nedeni olan IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kapitalist kurumların politikalarını uygulamaya, bir avuç sermayedarın çıkarlarını savunmaya devam mı edeceklerdir?
Örneğin, geçen hafta gündeme gelen emeklilerin bayram ikramiyelerinin kaldırılması, aylıklardan kesinti yapılması ve sağlık harcamalarına katkı payının arttırılması konusunda iktidar adayı partilerin görüşü nedir? Gerçi SGK hafta içinde bu konuda bir çalışma yapılmadığını açıkladı. Ancak AKP’nin ve onun içinden çıkan siyasi yapılar ile 18 yıldır bir alternatif üretemediği için, doğrudan ortak olmasa da AKP’nin ekonomik ve sosyal politikalarına ortaklık eden CHP’nin aynı politikaları sürdürmesi halinde, zaten tırpanlanmış olan sosyal güvenlik hakkı er ya da geç ortadan kaldırılacaktır. Eğer AKP’den farklı düşünüyorlarsa CHP, Babacan’ın partisi, Davutoğlu’nun partisi, Cumhur ittifakında yer almayan İYİ Parti ve diğerlerinin, “emeklilikte yaşa takılanlar da dahil olmak üzere sosyal güvenlik sistemi konusunda ve tabi eğitimden sağlığa, dış politikadan toplumsal barışın sağlanmasına kadar” tüm alanlarda, AKP’ninkine alternatif olacak politikalarını ortaya koymaları gerekir.
Bu beklenti, iktidara talip olan tüm partiler gibi HDP için de geçerlidir elbette. Hafta sonu yapılan 4. Kongre’de tüm baskılara, siyasal dışlama girişimlerine karşın HDP’ye yönelik toplumsal desteğin sürdüğü güçlü biçimde ortaya konuldu. HDP, kimilerini kıskandıran ve hedef göstermelerine neden olan Kongre’de, barış ve demokrasi mücadelesinin olduğu kadar Türkiye siyasetinin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu bir kez daha kanıtladı. Şimdi HDP’nin yapması gereken, toplumun sorunlarına bir an önce çözüm üretip, alternatif politikalarını topluma sunmasıdır.