Yarın 31 Mart’ın son seçimi yapılıyor. Bu seçimin genel seçim havasına bürünmesinin nedeni İstanbul’un demografik özelliği, emek ve sermayenin yoğunlaştığı stratejik ve en büyük metropol kenti olmasından kaynaklanıyor. Bütün veriler, 18 gün belediye başkanlığı yaptıktan sonra mazbatası elinden alınarak yerine kayyum atanan İmamoğlu’nun yeniden ve öncekinden daha büyük farkla seçileceğini gösteriyor. Ancak yarın ve yarından sonraki günlerde YSK tarafından mazbatanın iade edilip edilmeyeceğine bağlı olacak. Yani seçim sonucunu gene YSK belirleyecek.
Başkanlık rejiminde giderek seçimlerin ve belediyelerin bir anlamı kalmıyor. Artık her şey saray tarafından belirleniyor. Önümüzdeki dönemde belediye başkanları ve muhtarlar atamalarla görevlendirilebilir. Buna rağmen rejim değişikliğini gündemine almayan muhalefetin kafayı sadece İstanbul’a takması yaklaşımının sığlığını gösteriyor. Muhalefetin, YSK’nin seçim hilelerini, mazbata iptallerini, Kürt illerinde yaşanan kayyumların talanını ve her şeye rağmen seçilenlerin çaresiz bırakılmasını görmezden gelmesi affedilir gibi değil. Özellikle de Ankara, Antalya, Adana, Mersin ve Hatay gibi büyükşehir belediyelerin suskun kalması, CHP yönetiminin rejimle siyasal mutabakatının boyutunu gösteriyor.
Belediyelerin tüm mali imkanlarını denetleyici konumda olan Cumhurbaşkanı, aynı zamanda belediyelerin devlet desteğinden yararlanıp yararlanmamasına da karar veriyor. AKP’den muhalefet partilerine geçen belediyelerin birikmiş borçlarının temizlenmesi ve halka hizmet eder hale gelmesi kolay değil. Birikmiş borçlar o kadar yüksek ki, belediyelerin görev süresi olan önümüzdeki 5 yılda bile ödenmesi zor görünüyor. Başta kayyumlardan geçen belediyeler olmak üzere birçok belediye iflas etmiş durumda bulunuyor
AKP’nin belediyeciliği bitirmesine somut bir örnek var: Yüksekova Belediyesi iflas etmiş, daha doğrusu kayyum tarafından iflas ettirilmiş durumda. HDP’nin kayyumdan geri aldığı Yüksekova Belediyesi borç batağından işlemez hale geldi. Belediyenin bütün gelirleri, araç ve taşınmazları ipotek altında bulunuyor. Belediye çalışanlarına 3 aydır maaş ödenemiyor. Kayyum tarafından alınan krediler nedeniyle her ay İller Bankası tarafından belediyeye gönderilmesi gereken paranın tamamı borç karşılığı kesiliyor.
Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı, ilçedeki durumu söyle özetledi: “Kayyumdan belediyeyi 14 Nisan’da mazbatayı gecikmeli alarak devraldık. 15’inde hesaplara el konuldu. Halk Bankası’ndan alınmış krediler, kanalizasyon teminatlı, içme suyu teminatlı ve diğer alt yapı mevzularıyla teminatlı alınmış. Kredilerin toplam miktarı karşımıza 608 milyon TL borç olarak çıktı. Belediyenin SGK ve esnafa olan 72 milyonluk kendi borçları da eklenince toplamda 680 milyon TL borç var. Yaptığımız hesaplara göre belediye faizleriyle birlikte bu borcu ancak 16,5 yılda ödeyebilir.” İktidarın seyirci kaldığı ve diğer belediyeler için de geçerli olan bu durum, AKP’ye oy vermeyen seçmenin ve bir bütün olarak halkın cezalandırılmasıdır.
1 Kasım 2015’den itibaren yapılan bütün seçimlerde her şey AKP’nin yeni seçim hileleri ve iptal gerekçeleri bulma ve yaratma çabalarına göre oluştu. Anayasa ve yasalarda netçe tanımlanmış olmasına rağmen seçim sonuçlarını seçmenin özgür iradesinin değil, iktidarın emrindeki YSK kararları belirledi. Böylelikle genel ve yerel seçimlerin demokratik seçim olmaktan çıktı. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Seçilseler bile görev yapamayacaklar. Belediyecilik bizim işimiz, onlar anlamaz” demesi, AKP’ye biat etmeyenlerin seçilemeyeceği ve muhalefete oy veren seçmenin cezalandırılması anlamına geliyordu.
Türkiye tarihinde hiçbir iktidar AKP kadar anayasa ve yasalarla oynayarak şeytanın bile aklına gelmeyen yöntemlerle seçimlerde hile yapmadı. Belediyecik tarihinde böyle rantçılık ve talan görülmedi. Hiçbir iktidar partisi yönetimindeki belediye imkanlarını bu kadar çarçur etmedi ve borç batağına sokmadı. Parti kadrolarını, yandaşları, medyayı, vakıfları, dernekleri, tarikatları belediye imkanlarıyla bu kadar beslemedi. Öyle ki AKP’nin 17 yıllık iktidar döneminde belediyecilik diye bir şey kalmadı. Artık eski tarz toplumsal belediyecilik yok. AKP yerel yönetimleri ve belediyeciliği bitirdi.