Bir dönem bize yaşatılan acıları, reva görülen vahşeti aklımızdan ve yüreğimizden çıkarıp unutmayalım. Unutmayalım ki benzerlerini yaşamayalım. Hizbulkontra’dan bahsediyorum.
“Kontra” kelimesi ne kadar da tanıdık değil mi? Özellikle 90’lı yıllarda Kurdistan’da yaşayanlar için.
O yıllarda Kurdistan’da, özellikle de Amed ve Batman’da yaşayanlara Türkiye tarihinin en vahşi örgütü ne diye sorduğunuzda bir çırpıda aklına Hizbulkontra gelir.
Onlar kendilerine dini kimi sıfatlar yükleyebilirler ya da onları himaye edip sahneye yeniden sürenler Kayseri tüccarları gibi allayıp pullayabilirler ama Kürtlerin nazarında onlar kontradır.
Bu vahşi örgüt kontra çünkü aklınıza ve mantığınıza sığmayacak ne kötülük gelirse onu yaptı. Sistematik olarak bu halkın en yiğit evlatlarını kaçırdı ve domuz bağı ile mezar evlerde ağır işkencelerle katletti. Kaçırma, enseye tek kurşun, palalı-satırlı cinayetler, canlı canlı gömmeler…
Yani bir dönem heyula gibi çöktü Kurdistan topraklarına. Tıpkı DAİŞ gibi karanlıktan beslendi. Hizbulkontra’nın Kürt mücadelesinin gelişmesiyle sahneye sürülen eli kanlı bir figüran olduğunu unutmamak lazım. Hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. O vahşi dönemi yaşayanlar temas edebildiği kim varsa yaşatılan ölüm karanlığını bir bir anlatmalı.
Nasıl olsa herkes biliyor basitliğine düşülmemeli. Herkes bilmiyor ve kimi şeyler zamanla unutuluyor. O halde anlatmak ve kavratmak için harekete geçmek lazım. Onlar alan buldukça yeryüzünde karanlığın hâkim olacağından şüphe etmemek gerekir. Halkımız 90’lar karanlığını yaşadı, tekrar yaşamasın.
Hizbulkontra binlerce masum Kürt’ün kanında eli olan köktendinci bir oluşum. Tam bir cinayet şebekesi olarak Kurdistan’da faaliyet gösteren bu örgüt, Cumartesi Anneleri’nin döktüğü her gözyaşından da sorumlu aynı zamanda.
Devletin Hizbulkontra’yı destekleme haberleri sıkça yapılıyor. Bu haberler yeni değil. Sadece desteklemekle kalmıyor, kullanmak istediği zaman diriltiyor, geliştiriyor. Özellikle Kürt halkının mücadelesinin gelişim seyrine göre önce sahneye sürülüyor, sonra da dondurucuya alınıyor.
Hizbulkontra’nın bir devlet enstrümanı olduğunu kanıtlamaya çalışmanın anlamı yok. Her şey tüm açıklığıyla ortada zaten. Böylesi bir tartışmaya girmek güneş var mı yok mu tartışmasına benziyor.
Emekli Albay Arif Doğan Ergenekon duruşmalarından birinde bu cinayet şebekesini kendisinin kurdurttuğunu itiraf etmemiş miydi? “JİTEM’in hepsi sivildir. Bir tek asker benim. JİTEM, PKK’nın ölüm bölgesine giren birimdir. Hizbulkontrayı da ben kurdum. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun ilk kurduğu teşkilattı bu. Ben kurdurdum” dememiş miydi?
AKP ile Hizbulkontra arasında ideolojik ve politik kan bağı var. Ne yapıp etse de Kurdistan’da başaramadığını şimdi Hizbulkontra eliyle başarmak istiyor. Bu yüzden ona alan açıyor.
AKP bir dönem cemaatle Kurdistan’ı yönetme kavgasına girişmişti. İlişkilerinin bozulma nedenlerinden bir tanesinin de bu kavga olduğu söyleniyordu. Şimdi Kürt halkının öncülerine sürekli soykırım saldırıları düzenleyerek Kurdistan’da boşalttığı alanlara Hizbulkontra’yı yerleştirmeye çalışıyor.
Bir süredir Kurdistan’da uyuşturucu ve fuhuşta büyük bir artış olduğu haberleri gündemde yer alıyor. Amed ve Batman’da kime sorsanız özellikle uyuşturucunun kapılarına kadar geldiğini söyleyip dert yanıyor. Aklınıza bir soru geliyor ve yüreğinizi inceden inceye kemiriyor, biliyorum. Soru şu: Kurdistan’da beş gencin birlikte yürümesine izin verilmezken nasıl oluyor da bu denli açıktan uyuşturucu sokaklara iniyor?
İşte tam da bu noktada Hizbulkontra sahneye sürülüyor. Nasıl mı? Uyuşturucu ve fuhuş bilinçli bir şekilde yaygınlaştırılırken Hizbulkontra’ya da bunlara karşı çıkma alanı açılıp kurtarıcı rolü veriliyor. Anlayacağınız uyuşturucu ve fuhuşu yayan da karşı çıkan da aynı mekanizma. Böylece domuz bağı ile hafızalara kazınan pratiklerini örtmesi ve boşluğu doldurması amaçlanıyor. Tam bir PR çalışması. Yeri geliyor Şeyh Sait’in mezar yerine, yeri geliyor mazlum Filistin halkına sahip çıkıyor! Yerseniz.
HEDEP Gençlik Meclisi bir süredir “Li Dijî Şerê Taybet, Tekoşînek Bi Heybet” mottosuyla etkili bir mücadele kampanyası yürütüyor. Kürt gençlerine kapılarına kadar gelen uyuşturucu ve fuhuşa karşı dikkatli olmaları yüz yüze anlatılıyor. Peki HEDEP’li gençlere her türlü engel çıkartılırken neden Hizbulkontra’ya alan açılıyor? İşte devletin ince politikası burada devreye giriyor. HEDEP’liysen uyuşturucuya karşı çıkman suç ama Hizbulkontra’ysan serbest!
Kürt halkı bir yandan korkutulmak, sindirilmek, teslim alınmak ve son kertede tasfiye edilmek istenirken. “Çöktürme Planı”nın mütemmim cüzü olarak sahneye sürülen çok kullanışlı aparat Hizbulkontra, Kürt sorununun olası çözüm arayışında yeni bir muhatap haline getiriliyor.
Önemle hatırlatmak gerekir ki, Hizbulkontra’nın ne İslam ile ne de Kürtlük ile bir alakası vardır. İslam’ı sürekli suistimal ettiği gibi Kürt kimliğini de suistimal etmektedir. Barzanîgiller de bu bağlamda Hizbulkontra’ya ciddi destek vermektedir. Hem maddi destek vermekte hem de Başur’da alan açmaktadır. KDP’nin Hizbulkontra’yı Hewlêr’de ağırlaması bununla alakalı. İşbirlikçi ve ihanetçi Kürtleri Kürt düşmanlığında bir araya getirenler de malum olunca amaç daha net anlaşılıyor.
Konu uzun, yakıcı ve derin ama ne olursa olsun aklınızda bu kontra şebekesini tutmaktan ve hatırlatmaktan vazgeçmeyin.