Bugünlerde elimde önemli bir kitap var. Yazarı çok tanıdık bir insan: İnsan Hakları Derneği’nin eski genel başkanlarından Akın Birdal. Böylesi portre çalışmalarını bizlere sunan Belge Yayınları’ndan çıkan bu kitabın arkasındaki tanıtım yazısında şöyle deniyor:
“Akın Birdal 3 Haziran 1999’da önceki bir konuşmasında “Kürt halkı” dediği için Ulucanlar Kapalı Cezaevi’ne girdi. Türkiye’de F tipi cezaevlerine geçişin ilk kanlı adımlarından biri 26 Eylül 1999’da burada cereyan edecek, sonra cezaevi boşaltılacaktı.
Ama tutuklu DEP milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak hâlâ buradaydı.
Sonra Ankara’ya tedavi için gelen siyasi Kürt mahpuslar boş koğuşlara yerleştirilmeye başlandı.
İmkânsızlıklarıyla tam bir mahpushane ama sadece Akın Birdal hariç kalan tüm hasta ve yaralılarıyla âdeta bir revirdeydiler.
Önce acılarını, sonra dostluk ve yaşanmışlıklarını paylaştılar ve nihayetinde tüm ülkeye umut olacak bir gerçeği. Yaşanan ve yaşanmakta olan tüm acılara rağmen avluda her kim düş kuruyorsa bu “barış, özgürlük ve demokrasi” üzerineydi.
Gözleri açmalı, kulak kabartmalı ve bunları düşleyebilen 11. koğuştaki insanların yaşamları anlaşılmalı ve aktarılmalıydı. Kendi insanına bile bile sağır, bile bile kör bir memlekette kararlılıkla “barış, özgürlük ve demokrasi” mücadelesini sürdürmenin bir yolu olarak Akın Birdal da öyle yaptı.”
Çok ‘ağır’ bir çalışma
Tanıtım yazısı aslında her şeyi anlatıyor ama ben yine de bir şeyler söylemeliyim: Neredeyse 50 yıldır devrimci mücadelenin içindeyim ve bu yıllar daha çok basın faaliyeti olarak geçti. Her yanımız ateş çemberiydi ve neredeyse hepimizin yolu cezaevlerinden geçti.
Belki oraları görmüş ya da oralara atılan insanların değerini bilen bir insan olarak cezaevlerinde tutsak tutulan insanlarla ilişkim hiç kesilmedi. Dahası 20 yılı aşkın bir süredir yayınlanan “İçeriden” köşem vesilesiyle onların dertlerini, sorunlarını ve hallerini kamuoyuna taşımaya çalıştım.
Bu kitap da, böylesi bir faaliyeti bir kitap halinde ölümsüzleştirmeye çalışıyor. Ankara Ulucanlar Hapishanesi’nin 11. Koğuşu’nda kalan 17 arkadaşımızla yapılan uzunca söyleşi yer alıyor bu çalışmada.
Söz konusu kişilerin isimleri şöyle: Sabiha Sunar, Selver Yıldırım, Mehmet Özen, Murat Kaya, Halil Güneş, İbrahim Er, Müslüm Muhammet, Menduh Kılıç, Zeyni Arat, Feyzi Aktaş, Hacı Çelik, Cemal Odabaşı, Kazım Yılmaz, Leyla Zana, Selim Sadak, Orhan Doğan ve Hatip Dicle…
Ülkemizde neler yaşandığına dair tarihimize küçük de olsa önemli bir şerh düşen bu kitaba sizlerin kütüphanenizde mümtaz bir yer açacağınıza güvenirken, Belge Yayınları yöneticilerine de böylesi bir çalışmayı bizlere sunduğu için teşekkür etmeliyiz.
Akın Birdal kimdir?
Akın Birdal, 2 Ocak 1948 günü Niğde’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Niğde’de tamamladı. 1966 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden 1970 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarında Niğde Gençlik Derneği Başkanlığı yaptı. Ziraat Fakültesi Talebe Cemiyeti’nde görev aldı. 1973 yılında Gazi Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansı yaptı. Aynı yıllarda, Ziraat Mühendisleri Birliği ile TMMOB Ziraat Odası Merkez Yürütme Kurullarında görev yaptı.
Köylülerin ekonomik, demokratik mücadele örgütü KÖY-KOOP’un Niğde Birlik Başkanlığı’nı 1977 yılında yaptı. Aynı zamanda KÖY-KOOP’un merkez yönetim kurulundaydı. 1977-1980 yılları arasında Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesiydi. Aynı dönemde, Gazi Üniversitesi Kooperatifçilik Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
1980 askeri faşist darbesi sonrasında, KÖY-KOOP yöneticileriyle Mamak Askeri Cezaevi’nde bir yıl tutuklu kaldı. Buradan çıktıktan sonra, üç yıl ticaretle uğraştı. 1984 yılında yargılandığı tüm davalardan beraat etti ve peyzaj mimarlığı alanında çalışmaya başladı.
İHD dönemi
1986 yılında kurulan İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 1986 ile 1992 yılları arasında Genel Sekreterliği’ni, 1992’den 1999’a kadar ise Genel Başkanlığı’nı yaptı. 12 Mayıs 1998’de Ankara’da bulunan İHD Genel Merkezi’nde iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırıyı Yeşil’in ekibinden uzman çavuş Cengiz Ersever’in organize ettiği iddia edildi.
1995-1996 Dünya Barış Günleri’nde Mersin ve Ankara’da yaptığı konuşmalardan dolayı iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1999 ve 2000 yıllarında hapse girdi. Bu mahkûmiyetleri nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nın uyarısıyla, İHD Genel Başkanlığı’ndan ayrılmak zorunda kaldı.
Siyasi yaşamı
1995 genel seçimlerinde, Emek-Barış ve Özgürlük blokunun Mersin Milletvekili Adayı oldu. Partinin yüzde 10 barajını aşamaması nedeniyle seçilemedi. 2002 yılında yine Emek-Barış ve Demokrasi blokunun Mersin adayı olan Birdal’ın adaylığı, TCK’nin 312. maddesinden aldığı mahkûmiyet nedeniyle YSK tarafından veto edildi.
BSP ve ÖDP’nin kurucu üyesi olan Akın Birdal her iki partide de PM üyeliği yaptı. 2002 yılında kurulan Sosyalist Demokrasi Partisi Genel Başkanlığı görevini iki yıl süreyle yürüten Birdal, merkezi Paris’te bulunan Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’na Başkan Yardımcısı seçilmesinin hemen öncesinde SDP Genel Başkanlığı görevinden istifa etti. Federasyonun başkan yardımcılığı görevini, üst üste üç dönem, 2007’ye kadar sürdürdü.
SDP’nin Onursal Genel Başkanı olan Akın Birdal, 22 Temmuz 2007’de gerçekleştirilen erken genel seçimlerde Amed’den bağımsız milletvekili adayı oldu. Bin Umut Adayları arasında olan Akın Birdal, 2007 genel seçimlerinde milletvekili seçildi ve ardından DTP’ye katıldı. 2009 Yerel Seçimleri’nde DTP İstanbul Belediye Başkan Adayı da olmuştu.