Geride bıraktığımız hafta, Akdeniz’de suların ne denli tehlikeli biçimde ısınmakta olduğunu gösterdi. Libya iç savaşı, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarının yol açtığı çıkar çatışmaları, deniz yolları ve ticaret alanları üzerine Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasındaki antlaşma, benzeri bir antlaşmanın Mısır ve Yunanistan arasında imzalanması, tüm bunların doğurduğu ihtilaflar ve AB ile Rusya’nın müdahaleleri ortamın hayli gerildiğini kanıtlıyor. Akdeniz’de önümüzdeki ayların çok hareketli ve hararetli geçeceğinden hareket edebiliriz.
Her ne kadar Mısır ve Türkiye özelinde, İhvan tarafı ve karşıtı olan hükümetlerin “kılıçları kuşanacak” derecede karşı karşıya gelmiş olmalarını irdelemek çekici gelse de, bu yazıda sadece Alman emperyalizminin pozisyonunu incelemekle sınırlı kalmak istiyoruz. Çünkü Alman emperyalizmi Akdeniz’de itfaiyeci kılığında kundakçılığa devam ediyor hâlâ. Ancak bu sefer kritik bir konumda olduğunu da belirtmemiz gerekir.
Almanya’nın “Hamburg” fırkatasını, muhtemelen Ağustos ortalarında varmak üzere, Akdeniz’e AB’nin “İRİNİ” operasyonuna katılmaya göndermesini bir açıdan Fransa ile arasını düzeltmeye çalışması olarak okumak gerekiyor. Çünkü Fransa Haziran’da kendi fırkatasının NATO görevindeyken Türk savaş gemileri tarafından “hedefe” konmasından dolayı Türkiye’nin NATO’daki hamisi Almanya’ya kızgındı. Almanya ise şimdi, asli görevi Libya’dan yasa dışı (!) petrol ihracatını önlemek ve Libya’ya silah gönderilmesini engellemek, meşum Libya Sahil Güvenliğini desteklemek ve mültecileri durdurmak olan “İRİNİ” operasyonuna doğrudan katılarak arayı düzeltme görüntüsü veriyor.
Halihazırda “Hamburg” fırkatası 250 personeliyle deniz alanı kontrolünde uzmanlaşmış bir savaş gemisi. Ancak Türkiye’den Libya’ya hâlen devam etmekte olan silah nakliyatını, aynı 10 Haziran’da Fransız “Le Courbet” fırkatası gibi kontrol etmeye kalkıştığında, ilginç görüntülere tanık olabiliriz.
Bir kere “Hamburg” fırkatasının tek başına, Almanya’nın Türkiye’ye sattığı Türk hücum botları ve savaş gemilerinin refakatindeki nakliyat gemilerini nasıl durduracağı bir muamma. Velev ki durdurdu diyelim: o zaman Türk nakliyat gemilerinde Almanya’da üretilmiş silah, araç ve gereçleri bulduğunda, bunu nasıl açıklayacak? Video çekimleri ve fotoğraflarla belgelendiği gibi, Türk nakliyat gemileri genellikle Mercedes ve MAN marka askerî araçlarla, ağır silahlar taşıyor.
Rusya ve Türkiye arasında 22 Temmuz’da varılan uzlaşıyla Batı açısından karmaşıklaşan Libya krizi ve Akdeniz’deki çetrefilli durum Alman emperyalizminin “iki arada bir derede” kaldığına işaret ediyor. Bir tarafta Fransa AB’nin Akdeniz’de daha aktif angajman göstermesi için bastırır, Yunanistan ve Kıbrıs ile askerî iş birliğini derinleştirirken, diğer tarafta NATO müttefiki ve askerî-sınaî kompleksi ile Alman silah tekellerinin distribütörlüğünü yapan Türkiye kendi yayılmacı çıkarlarını kollamak için hamisine kafa tutuyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Almanya’nın İRİNİ’ye katılması Berlin Konferansı’nın meşruiyetini bitirir” diye hayıflanması boş bir laf değil.
Almanya’nın “Hamburg” fırkatasını Hint Okyanus’u üzerinden Avustralya’daki tatbikata göndermeye hazırlanırken, güvenli zannettiği kendi Hinterlandındaki bir ihtilafa göndermek zorunda kalması, kritik bir konumda olduğunu gösteriyor. Gerçi “Hamburg” fırkatasının Türk savaş gemileriyle karşılaştığında ne yapacağını bilemiyoruz, ama bildiğimiz şey, keçiden bahçıvan, kundakçıdan da itfaiyeci olamayacağıdır.