Akdeniz için hazırlanan bir raporda denizde ısınmanın giderek arttığı belirtiliyor. Ancak Akdeniz’i asıl tehdit eden gaz ve petrol sondajları görmezden gelinirken, asıl tehlikenin gaz ve petrol kuyuları olacağını açıkça görmek mükün
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Dünya üzerinde yaşanan küresel ekolojik kriz ve buna bağlı gelişen küresel ısınma yaşamı hem denizler de hem de karasal alanlarda yavaş yavaş yok ederken, günümüzde dizginlenemez boyutta ve hızla yaşama zarar vermeye başladı. Marmara Denizi’nde ortaya çıkan ve Ege ile Karadeniz’e yayılma gösteren müsilaj bir felaketin arefesinde olduğumuza işaret ederken, Akdeniz de aynı hızla değişime uğruyor. Hazırlanan bir rapora göre iklim değişikliğinin etkileriyle sıcaklıkların küresel ortalamadan yüzde 20 daha hızlı arttığı Akdeniz, dünyanın en hızlı ısınan ve en tuzlu denizi haline geldiği belirtiliyor. Süren gaz ve petrol sondajlarıyla birlikte Akdeniz adeta katlediliyor.
İnsan mı? Kapitalizm mi?
WWF’in yayınladığı rapor önemli tespitleri ortaya koyarken kullandığı dil ise kapitalizmin yıkıcı yüzünü maskeleme gayreti içerdiği görülüyor. “Artan sıcaklıklar halihazırda yoğun insan etkisine maruz kalmış denizel kaynakları tükenme noktasına getirerek havza genelinde gözle görülür, vahim sonuçlar doğuruyor” vurgusunda ‘insan etkinlikleri’ vurgusu yaşananların doğal bir süreç olmadığına işaret etmek için kullanılırken, dünyada yaşanan ekolojik krizin müsebbibi olan kapitalizm görünmez kılınıyor. Yayınlanan raporu kapitalizmin yarattığı kirliliğe vurgu yaparak genişletmeye çalışacağız.
Düzelebileceği iddiaları
WWF, ‘İklim Değişikliğinin Akdeniz’deki Etkileri Raporu’ ile aşırı avlanma, kirlilik, kıyılarda yapılaşma ve deniz taşımacılığı gibi Akdeniz’in ekolojik gücünü önemli ölçüde azaltan ‘insan’ baskısı ile iklim değişikliğinin etkileri arasındaki tehlikeli ilişkiye dikkat çekiyor. Çalışmada sera gazı emisyonlarının etkilerini azaltmak ve ısınan deniz gerçeğine uyum sağlamak için acilen alınması gereken önlemlere yer veriliyor. 2030’a kadar Akdeniz’in yüzde 30’unun etkin bir şekilde korunması çağrısında bulunurken, Akdeniz’in önemli bölgelerinde korumayı artırmak suretiyle deniz habitatlarının toparlanabileceğini, önemli balık stoklarının yeniden canlanabileceğini ve iklim değişikliğinin etkileriyle en iyi şekilde baş edilebileceği iddiasında bulunuyor. Ancak bu düzelmenin D. Akdeniz’de yoğunlaşan gaz ve petrol sondajlarıyla bağı kurulmadan iddia etmek bir anlam içermiyor.
İklimin Akdeniz’e olan etkileri
Hazırlanan raporda, iklimin etkileri şöyle özetlenmiş: “Denizin tropikalleşmesi ve artan sıcaklıklar nedeniyle yerel türlerin yerinden edilmesi veya yok olması. 126’sı balık türü olmak üzere yaklaşık 1000 yeni istilacı tür Akdeniz’e giriş yaptı ve bazı bölgelerde yerel türlerin popülasyonlarında yüzde 40’a varan azalmaya neden oldu. Havza içinde de balık türleri güneydeki Afrika kıyılarından, ısınan kuzey sularına doğru hareket ediyor. Denizanalarının sayısındaki artış aşırı avlanma baskısıyla doğal avcıların çoğunun yok olduğu havza genelinde besin zincirlerini olumsuz etkiliyor. Güney sularında denizanası istilaları artık her yıl meydana geliyor ve daha uzun sürüyor. Denizanaları balık larvalarını avlayıp diğer ticari türler ile besin yarışına girerken, bugün artık balıkçılar bazı bölgelerde balıktan çok denizanası yakalıyor.”
Toplu ölümler yaşanıyor
Raporun devamında ise “Posidonia çayırları ısınan sular ve yükselen deniz seviyesi tehdidiyle karşı karşıya. Bu durum biyoçeşitliliği ve mavi karbonu da son derece olumsuz etkiliyor. Posidonia çayırları Akdeniz ülkelerinin neden olduğu CO2 emisyonlarının yüzde 11 ila yüzde 42’sini depoluyor. Gorgonların yüzde 30’u, 2018’de İtalya’da meydana gelen tek bir fırtınada yok oldu. Akdeniz ekosistemlerinde bugüne kadar önemli işlevler üstlenen görkemli mercan türleri aşırı hava olayları nedeniyle yok oluyor. Pinna nobilis türü midye popülasyonlarının yüzde 80 ila yüzde 100’ü kısa süre önce İspanya, İtalya ve Akdeniz’in diğer bölgelerinde görülen toplu ölümler sonucu yok oldu. Akdeniz’deki en büyük endemik çift kabuklu türü olan Pinna nobilis, 146 farklı tür için habitat oluşturabiliyor. Bu ölümlere sebep olan patojenin yayılmasına ısınmanın ve tuzluluk seviyesindeki artışın neden olduğu düşünülüyor” ifadeleriyle rapor sonlanıyor.
Marmara’da müsilaj!
Bilim insanları, Marmara’da ortaya çıkan müsilaj kirliliğin yarattığı bir sonuç olarak değerlendirirlerken, küresel ısınmanın etkisinin 1-1.5 derece civarında olduğunu ancak Marmara’nın 3.5-4 derece civarında ısınmış olmasının nedenini denizde yaşanan kirlilik ve buna bağlı gelişen su bulanıklığı sonucunda güneş ışınlarının emiliminden kaynaklandığını belirtiyorlar. Bir diğer gerçek ise deniz çevresinde kurulmuş olan termik santraller ve sanayi tesislerinin kirli ve sıcak sularının Marmara’ya salınıyor olması deniz sıcaklığının artmasındaki başlıca nedenlerdir. Zaten kirletilmiş olan Marmara Denizi’nin ısınması birçok bakterinin artmasına yol açarak müsilaj olayını ortaya çıkarıyor. Elbette sorun bununla sınırlı da değil. Tekirdağ açıklarında yapılan deniz içi sondajların yarattığı kirlilik tartışmalar içinde yer bulamazken, Akdeniz sularında yaşanan ısınmanın Doğu Akdeniz’de yoğunlaşan doğalgaz-petrol sondajlarıyla birlikte çok hızla ısınacağı bekleniyor.