Türkiye bu göç rejimiyle beraber kapitalist ülkelerin adeta bir Pakistan’ı oldu diyen Ercüment Akdeniz, artan ırkçılığa karşı göçmenlerin sahiplenilmesi gerektiğini belirtti
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, ülkelerindeki savaş, çatışma ve zulüm nedenleriyle kaçmak zorunda kalan insanlara karşı farkındalık yaratmak ve empati geliştirmek amacıyla 20 Haziran 2001 tarihini “Dünya Mülteciler Günü” ilan etti.
Savaşların neden olduğu göçleri mercek altına alarak sayısız makale ve birçok kitaba imza atan gazeteci yazar Ercüment Akdeniz, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne giderken Türkiye ve dünyanın mülteciler noktasında geliştirdiği politikalara, mültecilerin yaşadığı sorunlara ve yaşam koşullarına ilişkin MA’dan Rukiye Adıgüzel’e değerlendirmelerde bulundu.
Savaşın etkisi
Merkez kapitalist devletlerin mülteci ve göçmenlere karşı tutumunu sertleştirdiğini ifade eden Akdeniz, bunun nedeninin artan işsizlik, yoksulluk ve kuraklık olduğuna işaret etti. Koronavirüs salgını döneminde kitlesel hastalıklar sonucu da göçlerin olduğunu belirten Akdeniz, bölgesel savaşlardaki artışın da göçler üzerinde büyük etkisi olduğunu kaydetti. Su kaynaklarının azalması ve kapitalist sistem tarafından bunlara el konulması nedeniyle Afrika’dan Orta Akdeniz ve Avrupa’ya çok yoğun göç akışının olduğuna dikkat çeken Akdeniz, bu durumun dünyada güvenlikçi, sert, insani olmayan, şiddet içeren bütün önlemlerin alınmasına rağmen göçün artış gösterdiğini söyledi.
Türkiye’nin rolü
Türkiye’nin göç planının tamamen Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı olduğunun altını çizen Akdeniz, “Avrupa ana karasını koruyan bir ‘Avrupa Seddi’ var. Göçmenlerin geçişini engellemek için hem denizde hem de karada oluşturdular. Bunun için inanılmaz paralar yatırıyorlar. Avrupa Seddi’nin dışında da Türkiye’nin etrafına Ortadoğu, Afrika geçişini engellemek için bir duvar ördüler. AB, Türkiye’ye göçmen bekçiliği görevini verdi. Euro pazarlığıyla para veriyor, karşılığında ‘Göçmenleri tutun, Türkiye göçme deposu olsun’ diyor. AKP tamamen bu plana bağlı hareket ediyor. Türkiye bu göç rejimiyle beraber AB ve merkez kapitalist ülkelerin adeta bir Pakistan’ı, Bangladeş’i, Srilankası oldu. Çünkü orada çocuk, kadın emeği çok ucuz. Artık bu şirketlerin oraya gitmesine de gerek yok. Türkiye bir Bangladeş oldu zaten.” İfadelerini kullandı
Demografik yapı değiştirilmek isteniyor
AKP’nin Türkiye’nin bazı bölgelerinde demografik yapıyı değiştirmek istediğini söyleyen Akdeniz, “Türkiye’nin seküler, laik, demokratik temellerini değiştirebilecek bir nüfus alanı oluşturmaya çalışıyor. Göçü bir tebaa toplumu olarak, ideolojik bir argüman olarak kullanmaya çalışıyor. Suriye’ye müdahalenin bir gerekçesi olarak kullanmaya çalışıyor. Son dönemde artan pazarlıklar da bunu gösteriyor. Bütün bunlara baktığımız zaman AKP hükümeti bir yandan AB ile ekonomik, ticari ve mülteci pazarlığı yürütüyor, öte yandan Ortadoğu’daki hakimiyet alanlarını genişletmek için, göçmenleri siyasi bir koz olarak kullanmaya çalışıyor” idedi
İnsanlar göç ettiriliyor
İnsanların göç etmediğine, göç ettirildiğinin altını çizen Akdeniz, şunları söyledi: “Eğer savaş, küresel iklim değişikliği, hastalık, çatışma olmazsa, bu insanlar göçmezlerdi. Bu çatışmalara, yoksulluğa neden olan şey kapitalist sömürü, talan ve savaş politikalarıdır. Bu politikaların son bulması gerekiyor. Barışın, huzurun, refahın, mutluluğun ve adil bölüşümün olması gerekiyor ki göçler olmasın. Göçü ancak kaynağında kurutabilirsiniz. Göçü kaynağında kurutmadığınız zaman, sınırlara duvarlar örmeye, şiddet uygulamaya, uluslararası insan haklarını ortadan kaldırmaya başlıyorsunuz. O da çok büyük bir trajediyi ortaya çıkartıyor.”
Artan ırkçılık
Göç sorununun çözüm odaklı tartışılması gerektiğini vurgulayan Akdeniz, “Geri Kabul Anlaşması”nın kaldırılması gerektiğini belirtti. Kamuoyunda sıkça tartışılan “Her şeyin müsebbibi mülteciler, göçmeler” algısının ırkçılığa teşvik ettiğini ifade eden Akdeniz, bunun çok yanlış olduğu ve ilerleyen dönemlerde ise tehlikeli sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nün bir kutlama günü değil mücadele günü olduğunu belirten Akdeniz, “Yerlisiyle, göçmeniyle bütün insanların mücadele günüdür. ‘Kapitalizme, sömürüye karşı mücadele ediyoruz’ derken, ‘Göçmenlere karşı mücadele ediyoruz’ diyemezsiniz” dedi.
Son olarak göçmenlerin sahiplenilmesi gerekliliğine dikkat çeken Akdeniz, bunun için emek, demokrasi ve özgürlükten yana olan partilerin ile sivil toplum örgütlerinin, göçmenlerin temel haklarını savunan bir mücadele platformu kurması gerektiğini sözlerine ekledi.
İSTANBUL