Halkların karşısında mangalda kül bırakmayan, yaşamı korumak için halkların yanında olduğunu söyleyen yöneticiler, geçimlik yaşamı, zeytinleri, ormanı yok etmeye devam eden şirketlerin maddi desteğini alarak iktidarını sürdürmeye çalışırken, çok yüzlülüğü ile görmeniz her an mümkün. Tanık olduğumuz sermaye yandaşlığı; yandaşların politik kimliğinden gelen ideolojileri gereği birbirinden ayrılmamakta
Beyza Üstün
Bildiğiniz gibi; Muğla Milas, İkizköy yakınlarında faaliyette olan kömür maden sahasının giderek yayılması için çaba harcanıyor. Sermaye sınır tanımaksızın orman ekosistemi içine girerek meralara el koyarak, ilgili idarelerden yeni izinler alarak genişlemeye çabalıyor. Şirketler bu çaba için her yolu deniyorlar. İkizköylüler ve ekoloji politik mücadele yürütenler, yaşam alanlarını iktidarın ve sermayenin ortak saldırısından korumak için mücadele veren politik örgütler, partiler, halklar aylardır ormanı korumak için nöbet tutuyor, şirketin ormana girmesine izin vermiyor, hukuk mücadelesi yürütüyor, vazgeçmeden mücadeleyi sürdürüyorlar. Şirket ise şimdilik 740 dönüm daha işletme alanını genişletmeye çalışıyor. Gene bildiğiniz gibi şirketler doğal alana tek başına girmiyorlar. İkizköy’ün yaşadığı da bu birlikte doğal sistemi sermaye birikimine sokma çabasının bir parçası. Kömür şirketi 2018 yılından bugüne yörede çalışmakta. Kömür madeni işletmesi olarak kendisine destek veren devlet yetkililerin himayesinde her geçen gün yöre halkının ve orman ekosistemi içinde yaşayan tüm canlıların yaşam hakkını elinden ala ala hem kendi şirketine, hem de çıkardığı linyiti yakıt olarak kullanan Yeniköy-Kemerköy termik santralleri işletmesine sermaye kazandırmaya devam ediyor. Sermaye artışı sürerken ikili çalışma içinde olan termik santral ve kömür işletmesinin yaşam alanlarına müdahalesi de gün gün artıyor, sadece etkileri değil işgal ettikleri alanlar da genişliyor. Hatta ortak işletmeyi yürütecekleri yeni müdahaleler de, liman işletmesi gibi yürürlüğe sokuluyor.
Buraya kadar yaşananlar; sermayenin, şirketlerin 2000’li yıllardan sonra birlikte doğal alanları sermaye birikimine sokma çabası ve bu çaba ile birlikte bulunduğu alana giderek yayıla yayıla el koyma stratejisi. Bu; süreci yürüten ilgili idare, enerji bakanlığına, çevre ve şehircilik bakanlığına, orman ve tarım bakanlığına bağlı kurumlar ve siyasi iktidarın izinleri ve hamiliğinde süren bir saldırı. Bunu yaşam alanlarının her bir karışında yaşamaktayız.
Bu süreci destekleyen farklı ortaklıklar da paralel ekonomi politik destekler de var. Bunlardan biri, doğal alanlara girecek, girmiş olan şirketle perdenin arkasında kol kola giren, mücadele eden halklara yanınızdayız diyerek, arkada şirkete çalışma ruhsatı veren, şirketin kendilerine sunduğu rüşveti alıp iktidarını yürütmeye çalışan yerel yöneticiler. Diğeri bu politik saldırının devlet tarafından yürütüldüğünü bizlere açıkça gösteren, alanda şirketin çalışmasını sağlamak için halklara karşı şirketi koruyan güvenlik güçleri.
Akbelen Ormanı’nda aylardır mücadele edenler geçtiğimiz hafta bu yandaş ilişkilerden birini daha yaşadı. Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’ne kömür desteği için Akbelen Ormanları’ndaki 740 dönümlük ormanlık alanın kesilerek maden ocağı açılmasına karşı 2 aydır nöbet tutan ekoloji örgütleri ve İkizköy halkı, Yeniköy Kemerköy Enerji şirketinin Milas Zeytin Hasat Şenliği’ne sponsor olduğunu öğrendi. Milas Belediye Başkanı ve Milas Kaymakamı şirketin maddi desteği ile zeytin şenliği yapmaya karar vermiş.
Gördüğünüz gibi şirketleri sadece sermaye ortakları olarak (termik- kömür- liman- çimento ortaklığı ile) alanda görmüyoruz, aynı zamanda ekonomi politik ortakları ile birlikte yerelde “saygın” varlıklarını sürdürüyorlar; Muğla –Milas’ta şirket- yerel idareler birbiri ile sarmaş dolaş. Yaşamı yok eden termik santral şirketinin, zeytin festivalinin sponsor destekçisi olması bu perde arkası ortaklığın net göstergesi. Halkların karşısında mangalda kül bırakmayan, yaşamı korumak için halkların yanında olduğunu söyleyen yöneticiler, geçimlik yaşamı, zeytinleri, ormanı yok etmeye devam eden şirketlerin maddi desteğini alarak iktidarını sürdürmeye çalışırken, çok yüzlülüğü ile görmeniz her an mümkün. Tanık olduğumuz sermaye yandaşlığı; yandaşların politik kimliğinden gelen ideolojileri gereği birbirinden ayrılmamakta. O yüzden söze değil nasıl tutum aldığına bakıldığında, irademizi teslim ettiğimiz politikacıların gerçek kişilik, yürütülen politikanın gerçek boyutu ortaya çıkıyor.
Bu gerçeği ortaya çıkardığı için Akbelen mücadelesinin içinde aylardır emek veren Deniz Gümüşel’i polis karga tulumba Zeytin Şenliği’nden uzaklaştırıp günlerce gözaltında tutabildi. Ne yaparlarsa yapsın İkizköy direnmeye devam ediyor, halklar yaşamı, yaşam alanlarını sermayeye karşı korumaya kararlı.
Aylardır Bingöl’de Kızılağaç Köyü’nün etrafındaki Meşeli Mezrası’nda, Karacehennem ormanlarında ağaçlar; bölge halkının tüm itirazlarına rağmen kesiliyor. Şimdilik kesim 35 hektarlık meşelik orman içinde sürüyor. Bölge halkının bu bölgede yıllardır süren maden işletmelerine karşı hukuki mücadeleleri ise sonuçsuz kalmakta. Kızılağaç, Yiğitler (Sağnis), Kırkpınar (Xawarik) köylerinin çevrelediği Karacehennem bölgesinin büyük bir kısmı askeri operasyonlar nedeniyle yıllardır yöre halkının, sivillerin girişine yasak. Ancak kesimi yapan şirketlerin ormanlık alana girişi serbest hatta şirketin kesim işlemi komandoların gözetimi ve güvencesi ile sürüyor. Eğer halkların verdiği ekoloji politik mücadeleyi önlerlerse, önümüzdeki günlerde ekonomi politik ortakların kesilen bölgeyi nasıl bütünleşik olarak kullanıma açacaklarına/kullanacaklarına, buradan hangi yöntemlerle sermaye biriktireceklerine de tanık olacağız.
Sermaye devlet, siyasi iktidar- sermaye, yerel yönetimler- sermaye, sermaye STK’ları birliktelikleri, birlikte yürüttükleri güç dayatması halkların dayanışmasını aşamayacaktır. Yaşamı korumak için mücadele eden halklar bedelini ödeme pahasına sisteme karşı verdikleri ekoloji politik mücadelelerini sürdürmeye devam edecek. Yaşama ve yaşam alanlarına saldıran siyasete, bu politik saldırıların tüm ortaklarına, ortak baskılarına direnenler; yaşamın özgürlüğü için mücadeleyi sürdürmeye, yaşam alanlarını ve yaşamı ödünsüz korumaya devam etmekte, ekoloji politik perspektifle yürütülen mücadele mutlaka kazanılacaktır.