YK Enerji EÜAŞ tarafından gerçekleştirilen çalıştayda Akbelen Ormanları ve İkizköy zeytinliklerini katledecek olan kömür için acil teslimat istedi. Bunu yaparken söylediği iddialar ise gerçek olmaktan çok uzak
Muğla’daki Yeniköy ve Kemerköy kömür santrallerini işleten YK Enerji A.Ş.’nin Genel Müdürü Mesut Serhat Dinç, Elektrik Üretim A.Ş. EÜAŞ tarafından düzenlenen ‘Termik Santrallerin Geleceği Çalıştayı’nda sunum yaparak Akbelen ormanları ve İkizköy Zeytinlerinin katledilmesine yol açacak ‘kömür sahasının’ kendilerine acil teslimini istedi. Dinç sunumunda, “Enerji sürekliliği ve arz güvenliği açısından kritik öneme sahip olan bu santrallerde yakıt olarak kömür tüketilmektedir” sözleri ise dikkat çekiciydi.
GES kuracaklarmış
Bugüne kadar 270 milyon euroluk yatırım yaptıklarını söyleyen Dinç, “YK Enerji olarak Net Sıfır Hedefine ulaşmak için hibrit santral modelini de uygulamaya koyduk, bu amaçla yenilenebilir enerji projeleri (GES) planlama aşamasında” diye belirtti. Dinç, tüm dünyada iklim değişikliğine yol açtığı gerekçesiyle fosil yakıtlardan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğine dair yaygın bir anlayış bulunduğuna işaret ederek, yakın ve orta vadede baz yük santral vasfındaki mevcut kömür santrallerinin alternatifinin bulunmadığını iddia etti.
Net sıfır emisyon masalı
Net sıfır emisyon hedefi kapitalizmin büyüme sürecinin önemli kilometre taşlarından biri olarak gündeme geldi. Dinç’in belirttiği ve Yatağan Termik Sanatrali’nin daha önce açıkladığı ‘hibrit’ üretim amacıyla güneş tarlası oluşturmanın çok farklı nedenleri var. Net sıfır emisyon; karbonla üretim yapanı ‘kirleten öder’ bağlamında vergiye tabi tutarken, Yatağan ya da YK Enerji ‘güneş enerjisi’ santralini kurarak ödüllendirilmesidir. Emisyon ticareti ile ortaya konan ‘net sıfır emisyon’hedefi cezanın ödülle karşılanmasından başkaca bir şey değildir. Ormanın ya da zeytinliklerin yüzü gözü hürmetine atılan bir adım olmadığı gibi sadece kendi çıkarları için adımlar atarken ‘çevreci’ geçinen bazı kesimleri de yedekleyerek yağmayı sürdürmekten başka bir amaç taşımamaktadır.
İnandırıcı değil
Yeniköy ve Kemerköy santrallerinin kömür rezervleri açısından yaklaşık 20 yıl daha enerji üretebilecek durumda olduğunu belirten Dinç, “Yatağan Termik Santrali’ni de eklersek Güneybatı Anadolu’da yaşanabilecek elektrik kesintilerinin burayla sınırlı kalmayıp, önce Ege’yi sonra bütün ülkeyi etkileyeceği çok açık” sözleri ise inandırıcı olmaktan çok uzaktı. Türkiye’de 100 bin MW’ı aşan enerji üretim kapasitesine rağmen bu kapasitenin ancak 1/3’ü kullanılabiliyor olması bile tek başına bu santrallerin etkisinin olamayacağını gösteriyor.
1700 MW güçle tehdit ediyor
Yeniköy ve Kemerköy ile Yatağan Termik santrallerinin toplam üretimde tam kapasite çalışmaları halinde 1700 MW kapasiteye sahipken, her iki şirket Türkiye’nin ihtiyaç fazlası elektrik üretim kapasitesi nedeniyle düşük kapasitede çalışırlarken, halkı ‘enerjisiz kalırsınız’ yalanıyla tehdit edebiliyorlar. Üretmedikleri elektriğin de bedeli AKP iktidarı tarafından halkın cebinden alınıp kapasite mekanizması adı altında bu üç santralin her birine her ay 8-15 milyon lira düzeylerinde ödeme yapılıyor olması ise bir başka dikkat çekici noktadır.
Aba altından sopa
Dinç, İkizköy-Akbelen Ormanları’yla ilgili olarak yaptığı bir açıklamada, Akbelen orman alanlarının büyük bölümü ‘endüstriyel plantasyon’ sahası olduğunu ve zaten kesileceğimi söyleyerek, “Bölgedeki kömürü aldıktan sonra saha rehabilite edilerek yeniden orman alanına dönüştürülecek” sözleri orman ekosisteminin yerle bir edilip yeniden oluşturulmasının mümkün olamayacağı gerçeğini yok sayıyordu. Dinç yine bir başka açıklamasında, “Akbelen Ormanı bize teslim edilmezse yakında İzmir, Muğla ve Aydın’da elektrik kesintileri başlar” derken ayrıca işletmelerde çalışan 3 bin 500 işçinin yüzde 80’ninin yerel halktan olduğunu hatırlatarak yurttaşlara aba altından sopa göstermişti
Yatağan patronu
Yatağan Termik Santral patronu Ceyhan Saldanlı ise 24 Mart’ta yaptığı açıklamada, “Sınırlı sayıda zeytin ağacı taşınacak diye, koca santraller, fabrikalar feda ediliyor. Attığımız her adımda dava ile karşılaşıyoruz. Davalar uzun sürüyor. Bizim Yatağan’ın sahalarından birinde üretim SİT nedeniyle durdu. Hem tarihi eserleri çıkaracaksın, hem kömürü değerlendireceksin. Hem zeytini koruyacaksın, hem üretimi yapabileceksın” sözleriyle sermaye çıkarları karşısında ne tarihin ne de kültürün değeri olmadığını ortaya koyuyordu.
EKOLOJİ SERVİSİ