Altılı Masa muhtemelen aday konusunda anlaşacak. Çok iyi. Muhtemelen Kılıçdaroğlu aday olacak. Bu da çok iyi. Kamuoyu araştırmaları da çok iyi hatta eski tabirle fevkalade. HDP’nin de “ortak” adaylığa desteği ise hepsinden iyi.
Yani muhalefetin elinde un var, yağ var, şeker var, iş helva yapmaya kalmış. Daha ne isteriz ki? Şimdiden davul zurna çalıp, çifte telli oynayabiliriz.
Oynaya oynaya sandığa gideceğimizi düşünen varsa helvanın dibi öyle bir tutar ki, o helvayı matkapla tencereden sökemezsiniz.
Evet. Şu andan seçim gününe kadar muhalefet kazanmış gibi görünüyor. Görünmek bile değil, kazandığı kesin. Sandıklar açılana kadar da o sandıkların içindeki oylarda muhalefetin daha ilk turda yüzde elliyi aşacağı da mutlak bir kesinlikte.
Buraya kadar işler yolunda.
Sandıklar açılırken neler olacak? Sandık kurullarında görev yapacak muhalefetin üye ve gözlemcileri cansiperane oylara sahip çıkacak. Bu da kesin. Oy torbalarının üstünde tavşan uykusuyla dikkat kesileceklerinden de şüphe edilemez.
Demek ki, muhalefet bugünden torbaların önce İlçe Seçim Kurulları’na, sonra İl Seçim Kurulları’na, en sonunda da Yüksek Seçim Kurulu’na teslimine kadar tüm seçim sürecine müthiş hazır. Bütün önlemler alınmış. Alkışlıyorum.
Partilerin kondisyonları mükemmel. Seçmen mobilize olmuş. Daha şimdiden sandıklara doğru ellerinde kağıttan oy pusulaları ile yollara düşmüş. Şarkılar, türküler, balkonlardan yağan konfetiler, birbirlerine çiçek ikramları, havaya uçurulan balonlar… Bir seçim şamatası sormayın gitsin.
Mükemmel.
Sandıklar açıldığı saniyede ilk oyun kime çıktığını Altılı Masa’daki muazzam monitörlerden öğrenip bir kenara yazacağız. Sayımın bitişinden bir saniye sonra “ıslak imzalı” tutanakları ekranlarda göreceğiz. İkinci saniyede “kazandığımızı” anlayacağız, biz yüzde altmış, Tayyip yüzde kırk, havai fişekler kapkara semayı gün gibi aydınlatacak. Bayram için hazırlığımız da tastamam. Seçim güvenliği muhteşem. Bir oy çaldırmadık. “Oy namustur, namusumuzu koruduk”. Adayımız başkan. Nah işte balkonda. “Devlet ile millet birbirine hasımdı, işte şimdi millet devletle, devlet de milletle kucaklaştı. Devlet millet nikahına hoş geldiniz sevgili vatandaşlarım” nutkunu tam bitirecekken… Siyah gözlüklü, lacivert takım elbiseli, kravatsız, kolalı beyaz gömlek giymiş, yakası göbeğine kadar açık, oradan orman gibi kıllar fışkırmış, boynunda iri halkalı altın kolye, tombul parmağında ay yıldızlı iri bir şovalye yüzük, alabros traşlı, iri kıyım bir adam “başkanımızın” kulağına eğildi.
Sessizlik. Sinek uçsa vızıltısı duyulacak…
Ve yan taraftaki Saray’ın meydanında bir dalgalanma. Makinalı tüfek cayırtısı, infilak… Saray balkonunda Recep Tayyip… “Gazanız mübarek olsun” sözlerini prompterden okumakta. Anadolu Ajansı “Flaş, flaş, flaş” anonsuyla haberi duyurdu: “Yüksek Seçim Kurulu gayrı resmi seçim sonuçlarını açıkladı, Reis yüzde doksan dokuz oyla seçimi kazandı.”
Olur mu?
Burası Türkiye, “olmaz deme, olmaz olmaz…”
Görünen köy kılavuz istemez. Eğer Yüksek Seçim Kurulu Anayasayı hiçe sayıp Erdoğan’ın üçüncü defa aday olmasına onay verir ve muhalefet bunu önleyemezse, anayasa dışı aday olan Erdoğan’ı seçimde yenildiği halde YSK’nın başkan olarak ilan etmesini de önleyemez.
Gazeteci o gün Altılı Masa liderlerine mikrofonu uzatıp “YSK bir tür sivil darbe yaptı, ne diyeceksiniz” diye sorduğunda, alacağı cevap, “kimi kime şikayet edeceksiniz, yapacak bir şey yok” olacaktır.
Neden? Çünkü muhalefet bugünden sandıkların kurulacağı güne kadar çok iyi çalışmış, halk çoğunluğunu kazanmak için elinden geleni yapmış, ama seçim gecesi “sivil darbeyi” önlemek için hiçbir hazırlık yapmamış ise, işte böyle çaresiz kalacaktır.
Türkiye “sivil darbe” tehlikesiyle karşı karşıya. Kanlı 15 Temmuz darbesinin devamı olan bu tehlike, tek mermi sıkılmadan, tek bir tank sokağa çıkmadan, tek bir can kaybı olmadan, artık AKP’nin eline geçmiş olan AK-YSK tarafından tek bir oylamayla kuvveden fiile geçebilecektir.
Bu tehlike nasıl önlenebilir?
Seçimlerin kaderi işte bu soruya verilecek cevaba bağlı.
AK-YSK Erdoğan’ın üçüncü defa adaylığını Anayasayı çiğneyerek onayladığı gün bilinmeli ki, Erdoğan seçimleri kaybetse de, YSK seçimlerde ortaya çıkan halk iradesini çiğneyeceğini, Erdoğan’ı Başkan olarak ilan edeceğini de göstermiş olacaktır. O nedenle muhalefet AK-YSK Erdoğan’ı üçüncü defa aday ilan ettiği gün, halkı böyle bir “sivil darbe” tehlikesine karşı uyarmalı, YSK’yı böyle bir darbe yapmaktan caydıracak güçlü bir kamuoyu yaratmalıdır.
Buna rağmen eğer seçim gecesi böyle bir sivil darbe gerçekleşirse tüm muhalefet “sine-i millete” çekilmeli, başkanlık seçimini gayrı meşru ilan etmeli, halka başkanlığı gaspeden kişiyi istifaya zorlaması için güçlü bir çağrı yapmalıdır.
Böyle yapacağını şimdiden vatandaşlara duyurmalıdır. Tıpkı Menderes’in 1946 yılında yaptığı gibi: Seçim dürüst olmazsa, “sine-i millete çekiliriz” dediği gibi.
Bundan sonrası artık muhalefet partilerinin işi olmaktan çıkar, oyları gasp edilen halk ya direnerek sivil darbeyi püskürtür ya da Cumhuriyet yazarı Yıldız’ın ifadesiyle “süreç içinde faşizm” son aşamasına yükselir: Ülke seçimsiz ve muhalefetsiz diktatörlüğün karanlığına gömülür.