Kefernaum’da birini bıçakladığı için 5 yıl hapse mahkum edilen 12 yaşındaki Zain’in, ailesinden payına şiddet düşen hayata getirdiği için hesap sorması anlatılıyor. Zain, gerçek hayatında da savaş mağduru bir çocuk
1 FİLM 1 YÖNETMEN Çeviri: Tolga Er
Yönetmen Nadine Labaki’nin “Kefernaum” (Capharnaüm) filmi, adını günümüzde kaos ve karmaşa ile özdeşleştirdiğimiz Celile Denizi kıyısındaki antik bir kentten alır. Labaki’nin anlattığı bu hikaye ise Lübnan’da geçer, ancak film her karesiyle atıfta bulunduğu karmaşa ve kaosu izleyiciye aksettirir. Film, açılışını hali hazırda birini bıçakladığı için beş yıl hapis cezasına mahkum edilen Zain adlı 12 yaşındaki bir çocuğun ailesini dava etmesiyle başlar. Zain’in talebi, ‘payına şiddetin düştüğü’ hayata getirdiği için ailesine hesap sormaktır.
Bu sahnenin hemen ardından Zain’in Lübnan sokaklarında onu bugüne getiren hikayesine tanıklık ederiz. Ailesine ve sokağa hakim şiddetten uzak durma gayesindeki Zain’in hikayesini anlatırken Labaki ince bir çizgide yürür. Toplumun mültecilere dönük ayrımcılık ve haksızlıkları kınanırken, yönetmen Labaki yoksulluğun ve yurtsuzluğun portresini olabildiğince gerçekçi bir şekilde yaklaşarak anlatır.
Film boyunca Zain adındaki mücadeleyi bırakmayan, bağımsız, dur durak bilmeyen ve her yeni güne kaldığı yerden devam edebilen bir çocuğun gözünden görürüz dünyayı. Zain’in ve diğer milyonlarca çocuğun maruz kaldığı haksızlığa dair her bir kanıt sokaktadır. Filmin mesajını mahkemede vermek o yüzden hatadır belki de. Evet, Zain’in hayatından sorumludur annesi ve babası, ancak onlar çocuklarını etkileyen hastalığın kendisi değil, semptomlarıdır sadece. Zain belki de o yüzden hem anne babasıdır hem de ayrıktır onlardan. Prömiyerini Cannes Film Festivali’nde gerçekleştiren film, Toronto, Melbourne, Saraybosna, Zürih, Busan, Londra ve Stockholm gibi uluslararası festivalleri dolaştı. Cannes’dan 3 ödülle dönen film Altın Palmiye Ödülü için de adaylık sahibiydi. Aşağıdaki söyleşide ise yönetmen, filmin adının arkasında yatan nedeni açıklıyor ve çocukların gözünden çocuk haklarına dönük adaletsizliğe değiniyor.
Önce şununla başlayalım; ‘Kefernahum’ adının önemi nedir?
Kelime aslen Fransızcadan. “Kefernahum” kaos anlamına geliyor ve Fransız edebiyatında kaosu ifade etmek için kullanılıyor. İncil’deki bir köy ve çok kaotik olduğu için lanetlenmiş. Ve tarihe baktığımızda daha sonra kaosu, cehennemi, kargaşayı ifade etmek için kullanmaya başlamışız. O dönem saplantılı olduğum farklı temaların tamamını tahtaya yazdığımda filmin adı senaryoyu yazmaya başlamadan önce ortaya çıkmıştı. Burada çocuk hakları, bu çocuklara yapılan adaletsizlik, sınırların absürtlüğü ve var olduğunuzu kanıtlamak için bir belge gerekmesi gibi şeyler yer alıyordu. Bunların hepsini tahtaya yazdım ve tahtaya baktığımda bu “Kefernahum” gibi dedim; “Bu cehennem ve biz de cehennemde yaşıyoruz.” Filmin adı işte böyle ortaya çıktı.
Bu filmi yapma fikri ilk olarak nasıl ortaya çıktı?
Sanırım her yerde gördüğümüz bu çocukların görüntüsünden etkilenen tek kişi ben değilimdir. Ekonomik kriz ile mülteci krizinin yaşandığı dünyadaki bütün büyük şehirlerde böyle bir problem var. Çocuk işçiliğindeki onca çocuk, belgesiz çocuklar…
Şimdi sayıları milyonları aşıyor. Ortaya konmuş bir istatistik yok, sayı yok, çünkü bu noktaya her geldiğinizde size sayı olmadığını, ortaya konabilecek istatistikler çıkaramayacağımızı söylerler. Bunun sebebi ise sorunu kabul etmek istememeleri, ama sorun çok büyük. Bu yüzden bundan etkilenen tek kişi olduğumu düşünmüyorum. Bu öfkeyi, çocuklara dönük bu adaletsizliğe duyulan öfkeyi bir şeye dönüştürmek istedim.
Onlar sadece başarısız sistemler veya başarısız toplulukların bedelini ödeyen savunmasız çocuklar değiller, aynı zamanda burada olmayı istemediler, sadece bedelini ödüyorlar ve sadece cezalandırılıyorlar. Ve hissettikleri de bu. Ayrıca başkalarının hataları yüzünden cezalandırıldıklarını hissediyorlar ve burada olmayı istemediler. O yüzden daha fazlasını öğrenmek istedim. Böylece araştırmaya yapmaya ve çocuklarla konuşmaya ve haklarında daha fazla şey öğrenmeye başladım. Onlarla konuştuğumda bana söyledikleri buydu ve ben de onlara yaşadıkları için mutlu olup olmadıklarını sordum. Çoğunluğu bana hayır dedi, “Neden buradayım?” diye sordu. Burada olmayı seçmedim. Yani, film tamamıyla buradan ilham alıyor ve benim için onlar hakkında bir şeyler öğrenmek, onları anlamaya çalışmak ve bir şekilde hikayelerini anlatmak önemliydi.
Oyuncu seçimi sürecine gelirsek, çocuk oyuncular, özellikle de genç Zain tek kelimeyle harika. Onu ve diğerlerini nereden buldunuz?
Oyuncu seçimi çok uzun ve zorlu bir süreçti. İnsanlarla, çocuklarla mülakat yapmak ve çocuklarla sokakta konuşmak için Lübnan’ın her yerine giden bir oyuncu bulma ekibim vardı. Lübnan sokaklarındaki tüm çocukları gördüm, birçok çocukla mülakat yaptılar ve Zain de bunlardan biriydi. Kaseti gördüğümde -sokakta arkadaşlarıyla oyun oynuyordufilmde yer alacak kişinin o olduğunu anlamak gerçekten sadece iki dakikamı aldı. Gözleri ve diğer her şeyi… Yazdığım karakterin aynısıydı ve daha Zain ile tanışmadan 4 yıl önce bile yetişkinlere bağıran bir çocuğun yüzünü çizmiştim. İki görüntüyü birbiriyle kıyasladığınızda görüyorsunuz ki o kişi Zain. Ve bu, Zain’i tanımadan önce dahi böyleydi.
O yüzden benim için o mucize çocuk. Kendisi Suriyeli bir mülteci. Elbette Suriye’deki savaştan kaçmış, Lübnan’a gelmiş ve son sekiz yıldır Lübnan’da çok zor koşullarda yaşıyor. Okula gitmiyor, sokaklarda büyümüş. Ve sokaklarda büyüdüğünüzde çok şey görürsünüz. Çok fazla şiddet ve çok fazla istismar görürsünüz. Kendisi bir çok şeye maruz kaldı ve onda çocukluğunu yitirmiş, yetişkin olmuş bir çocuğun bilgeliği vardı. Ve bu yüzden bu kadar iyi olabildi. Çünkü zaten bildiği bir şeyi yapıyordu. Christopher Llewellyn Reed’in Hammer To Nail’de yer alan röportajından yararlanılmıştır.