Elif Kısa… İki engelli çocuğun annesi… Cezaevinden yeni çıktı. Bize içini döktü. İçinden barış, Ahmet’in çığlığı, bir Kürt ananın direngen sevimliliği fışkırdı
Gülcan Dereli
Maraş Elbistan’da HDP çalışmaları yürüttüğü ve cezaevindeki vasisine para yatırdığı için tutuklanan Elif Kısa, önceki gün ilk mahkemede tahliye oldu. Elif Kısa’nın işitme ve konuşma engelli ressam çocuğu Ahmet Kısa, sosyal medya hesabından annesinin bırakılması için çok büyük bir mücadele verdi. Biz de 2 engelli çocuğu olan ve 4 ay tutuklu kalan Elif Kısa ile görüştük.
Ahmet Kısa ile görüntülü konuşuyoruz. Geçmiş olsun diyerek başlıyorum konuşmaya. Çünkü o duyma ve konuşma engelli bir ressam. Çok mutlu, annesine kavuşmanın mutluluğu gözlerinden okunuyor. Annesiyle konuşmak istediğimi söylüyorum. Hemen veriyor. Benim için de güzel bir deneyim oluyor. Sadece haber yapmadım. Dertleştik, sohbet ettik. Sözü çok uzatmandan Elif Kısa’ya nasıl olduğunu, neler yaşadığını, neler hissettiğini soruyorum. Gözü arkada kalmış bir anneydi, bütün sıcaklığıyla anlattı neler hissettiğini, yaşadığını ve neler istediğini söyledi. Sözleri hala kulağımda yankılanıyor: “Kızım yeter artık biz barışı özledik. Biz Kürtlerin tek istediği dili başka bir isteği yok, filizlerimiz ölmesin.”
Nasılsın soruna, Elif Ana, “Kurban olurum canım benim” diyor, nasıl güzel ve içten söylüyor. Biraz Türkçe konuşmakta zorlanıyor. Kendimi tanıtıyorum kendisi yokken evine, Ahmet Kısa’nın atölyesine misafir olduğumu anlatıyorum. Çok şaşırıyor “O sen misin yine gel” diyor…
Tedaviye 2 yıl sonra yanıt!
Cezaevindeki durumu merak ediyorum, sorularımı peş peşe sıralıyorum. Elif Ana, şöyle anlatmaya başlıyor: “Cezaevinden çıktım ama arkadaşlarım aklımdan hiç çıkmıyor. Bir arkadaşım vardı. Gözünün biri görmüyor. Bir gözü çok az görüyor. Ben cezaevine girdikten 2 ay sonra doktora götürdüler. Antep’e bir hastaneye gözüne iğne vurdular. Şimdi arkadaşım daha kötü. 2 yıl önce tedavi olmak için dilekçe vermiş. 2 yıl sonra götürdüler, bu sefer daha kötü yaptılar. Tek isteği tedavi olmak.
Benim arkadaşlarım ne kadar tatlı. Selver, 49 yaşında, 22 yıldır cezaevinde, 11 yıldır da Elbistan’da, tedavisi yapılmıyor. Leyla arkadaşım 44 yaşında, 24 yıldır cezaevinde, sağlık sorunları var, bel fıtığı, boyun fıtığı var. Sere, 24 yaşında, Diyarbakırlı, 5 yıldır burada Elbistan’da yatıyor. Hepsi arkadaşım. Dediler ki anne kim bizi sorarsa hepsine çok selam söyle. Söylerim dedim tabii. Arkadaşlarımın herkese selamı var.”
Bu ilk değildi
Daha önce de birçok kez baskıya maruz kaldığını ve defalarca evinin çeşitli bahanelerle arandığını anlatan Elif Ana, sözlerini şöyle sürdürüyor: “3 yıl önce bizi aldırlar, bir hafta nezarete koydular, beni bıraktılar. Ali (eşi) ve bizim arkadaşlarımızı tutukladılar. 7 ay fuzuli zindanda tuttular. 3 yıl geçti, 3 telefonu, interneti götürdüler hala vermediler. Kızımın düğün kasetleri, oğlumun kasetleri ne varsa her şeyi götürdüler. Kaç kez başvurduk vermediler. O rezillikten sonra bu çileyi de çektik. 2-3 kez de evi aradılar ben şok oldum. Her yeri darma dağınık ettiler.”
‘Keşke bir dost kaydetseydi’
Son ev baskını ve gözaltı sürecini anlatan Elif Ana yaşadıklarını sanki bir kez daha yaşadı: “Bizi evden götürürken Ahmet bir çığlık attı. Bir çığlık attı. İnanmazsın, Elbistan sallandı. Keşke bir dost olsaydı o anı videoya çekseydi. Kızım yani ölene kadar ben onu unutmam. Hep yaptılar ama bu sefer çocuklarımın ödü koptu. Ahmet öldü öldü dirildi. Engellidir, dili dönmüyor. Konuşamıyor. Ona bir şey yapacaklar diye korktum. Beni zorla arabaya koydular. Bırakın dedim çocuğum ölüyor. İndim öptüm bir güzel sarıldım. Sonra araya bindim gittim. Beni götürdüler, bana sordular. Benim oğlumun resmi varmış elinde, gözlüğüm yok görmüyorum dedim. Savcı bey gözlüğüm yok tanıyamadım dedim. Dedi ‘senin şerefsiz terörist budur’ dedi. Fotoğrafı kucağıma aldım” diye anlatıyor.
‘2 hafta 4 ayı katladı’
Koronavirüs salgınından dolayı getirilen görüş yasaklarının kendisinde bıraktığı etkiyi ifade eden Elif Ana, “İki hafta bu virüs yüzünden Ali çocuklarımı getirmedi. O, 2 hafta 4 ayı kat kat katladı. Daha zor geldi. 4 ay 4 gün içerde kaldım. Ben bu çileyi hak etmedim kızım. Oğlum gerillada diye bu çileyi bana çektirdiler. Başka hiçbir şey yok” diyor.
‘Ben mi müdür mü suçlu?’
Kendisine yaşatılanın haksızlık ve zulüm olduğunun söyleyen Elif Ana, “SEGBİS ile hakimin karşısına çıktım. Benim bir teyzemin oğlu var Bekir Kara. Onunla beraber bizi aldılar. Bekir Kara’nın ifadesinden sonra benim ifademi aldılar. Bana dediler söyle; böyle böyle yapmışsın. Ben de hakime dedim ne yapmışsam kanun içinde yapmışım. Mesela ben parayı yatırmışım devletin müdürünün eliyle içeri göndermişim. Şimdi ben mi suçluyum müdür mü? Beni bundan içeri attılar. 2 engelli çocuğum var. Beni onlardan ayırdınız vicdanınız rahat mı dedim. İfademi aldılar, yurtdışı yasağı verildi. Daha önceki gözaltı durumumdan sonra yani 3 yıldır her ay imzaya gidiyordum zaten” diye belirtiyor.
‘İsmail’in hakkı kalmasın’
Tahliye olduktan sonraki süreci paylaşan Elif Ana şöyle devam etti: “Ben geldim ki baktım kapıdalar. İsmail bana koştu. Ahmet canlı çiçek yapmış bana. İsmail geldi elimi tuttu, bana elimi öp dedi. Hay Allah ya. Sabah kalkmış beni görmemiş. Şaşmış evi dolanmış. Ali beni aradı ‘sen neredesin İsmail seni arıyor’ diye. Ben çöp götürmüştüm. O kadar ki gözü korkmuş. Allah varsa İsmail’in hakkını kimse de bırakmaz. Ben ne diyeyim ancak onu diyeyim. Ben hakime söyledim. İsmail’imi getirin yanıma beni bırakmayın. Ben bilmem ki evdeyim, çarşıdayım, cezaevindeyim. Ben ciğersizim, ben 16 yıldır ciğersiz yaşıyorum. Oğlumun yüzünden beni aldılar bu manaydı. Hiçbir şey yoktu. Dedim hakime. Çocuklarımı üzdüler.” İsmail, Elif Ana’nın yüzde 90 engelli çocuğu.
‘Onlar filizdir, ölmesin’
Barışa olan özlemini dile getiren Elif Ana, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir huzur, bir mutluluk gelsin artık. Millet artık çatlıyor. Kızım millet barışı çok özledi artık. Artık bu savaş bitsin. Bu halk artık ağlamasın. Bu gençlere yazık. Askerlere de yazık gerillalara da yazık, bunlar gençtir, bunlar ana baba çocukları. Artık anneler, babalar konuşsun. Nereye kadar korkacaklar. Ciğerleri parça parça oluyor. Dünyanın dört köşesinde felaketi görüyorlar.
Kızım ateş yanıyor, millet bir zehir gölün içinde hep yaşam savaşı veriyor. Türkiye’nin hali ortada. Zindanların kapısı açılsın yeter. Bunlar suçsuzdur, fakir çocuklarıdır, bunların ailesinin parası yoktur gelsin çocuklarının yüzünü görsün. Artık vicdanlı olanlar biraz konuşsun. Kulaklar sağırsa gözler görsün. Artık barış gelsin bu savaş olmasın. Yeter bu gençler ölmesin. Onlar çiçektir, güldür, filizdir, ölmesin. Kürtler dil istiyor. Çok doluyum kızım. Herkese selamımı gönderiyorum. İnşallah beni duyarlar. Elini vicdanına koyarlar. Analar biz çocuklarımıza sahip çıkalım. Onlar filiz filiz, suçsuzlar, günahsızlar. Asker de öyle gerilla da.”
‘Şiyar’ıma benziyor’
Röportajı görüntülü yaptık. Son olarak sözlerimizi tamamladık ama kapatmak neredeyse 5 dakika sürdü. Elif Ana bana, ben Elif Ana’ya iyi dileklerde bulunduk. Koronavirüsten dolayı evden yapıyoruz çalışmalarımızı. Gayet disiplinli de çalışsak eğer çocuk varsa evde disiplin biraz bozuluyor maalesef. Benim de 6 yaşını bitirmek üzere olan bir çocuğum var. O’nu ekranda gören Elif Ana o kim diye mutluluktan uçuyor. Şiyar’ıma benziyor diyor. Sonra karşılıklı sohbet ediyorlar. Onların da ayrılması uzuyor. Öyle bazı anneler vardır, Elif anne gibi tüm çocuklar onun çocuğu gibidir. Böyle anneler insana güç veriyor.