Bazı insanların ve özellikle halkı yalan ve dolanla etkilemeye çalışanların o konuşan ağzının ucunda bir şey (ışık, beyin, vs..) var mı? Konuşan ağızın ucu nihayetinde bir yerlere bağlanıyor mu? Bazen bundan emin olmak o kadar zor ki! Örneğin AKP’nin Ekonomi İşleri Başkanlığınca Temmuz ayı“AK Parti Dönemi Tarım ve Hayvancılık” bülteni yayınlandı. Bültende Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın değerlendirmelerine yer verildi.Yılmaz, sunum yazısında,Türkiye’yi tarımsal alanda Avrupa’da 4. sıradan 1. sıraya yükselttiklerini ve Avrupa’nın en büyük tarım ülkesi konumuna getirdiklerini belirtti. Bu belirlemeye ‘ağzı olan konuşuyor’ deyiminden daha iyi bir deyim yakışamazdı.
TÜİK verileri yalan mı?
TÜİK’e mi inanacağız yoksa koskoca ekonomiden sorumlu AKP görevlisine mi? Aslında her ikisine de inanılmaması gerektiğini düşünenlerdenim.Ancak sermayenin ihtiyaçları bakımından TÜİK verileri fazla eğip bükemiyor. İşte o TÜİK,Haziran ayı dış ticaret verilerini 31 Temmuz 2018 tarihinde yayımladı. Yayınlanan verilere göre 2017 yılının ilk 6 aylık döneminde 2,1 milyon ton olan buğday ithalatı %38’lik artışla 2018 yılında 2,9 milyon tona ulaştığı rakamlarda görüldü.Yine geçen yıl 912 bin ton olan mısır ithalatı %96’lık artışla bu yıl 1 milyon 791 bin tona ulaştı.Ayçiçeği ithalatı bu yıl %13’lük artışla 526 bin ton oldu. 2017’de 436 bin baş olan sığır ithalatı bu yıl %62’lik artışla 706 bin başa çıktı.Koyun ithalatı ise yaklaşık 27 kat artışla 245 bin başa yükseldi. 2018 yılı tarımsal destekleme bütçesi olan 14,5 milyar TL iken, 2018’in ilk yarısında ithalata ödenen tutar desteklemeyi ilk altı ayda aşmış durumda.Türkiye tarım ekonomisi büyüklüğü sıralamasında AKP’nin sürekli söylendiği gibi 7. sırada değil 10. sırada yer aldığı TÜİK verilerinde açıkça görüldü.
Büyüyen ne?
Cevdet Yılmaz’ın Avrupa liderliği iddiasının dayanağı tarımsal ticarette dönen para olmalı. En temel gıda maddelerini ithalata bağlayan AKP,tarımsal ithalat için Avrupa’da en çok para ödeyen ülke olduklarını, Cevdet Yılmaz belirtmek istiyor olmalı. Gerçeklerin Yılmaz’ın söylediğinden çok daha farklı olduğu, yine hükümetlerine bağlı kurumdan geliyor olması ise trajikomik bir durum.Türkiye’de bir avuç sermaye kesiminin her geçen gün palazlandığı ancak buna karşın çiftçiler dahil tüm halk kesimlerinin her geçen gün açlık boyutunda fakirleşmeye başladığı açık bir gerçek. Sermayenin büyümesini sürdürmek dışında başka bir seçenekleri yok, çünkü varlık nedenleri bu.
Küçük çiftçilik bitirilecek!
Dünyada genel uygulama ile en ucuz mazot tarımsal üretimlere sağlanır.Ancak bu mazotu alan çiftçiler bizim bildiğimiz çiftçiler değildir.Yani tarım endüstrisi için bu uygulama yapılmaktadır.Ancak Türkiye’de henüz tarımın tam olarak endüstriyelleşmemiş olması nedeniyle bu yol kapalıdır. Milyon dolarlık yat sahiplerine verilen ucuz mazot çiftçiye uygun görülmemektedir. Çünkü halen Türkiye’de tarım üretiminin büyük bölümü küçük çiftçilerce yapılmaktadır.AKP’nin tarımsal ürün ithalatına verdiği desteğin en önemli nedeni küçük çiftçiliğin canına ot tıkamaktır. Bu nedenle arazi birleştirmeleri ve miras hukukunda değişime gittiler. Birleştirilen araziler artık şirketlere kiralanmaya başlandı.
Bir şey yapmalı!
Artık her şeyi yapabileceklerini açıkça görebiliyoruz.Doğal yaşam ve tarım sermaye eline teslim edilecek, bunun tüm hazırlıklarını yaptılar ve adımlarını sürekli atıyorlar. Buna karşın küçük çiftçiler alabildiğine sorunlardan bihaber örgütsüz olarak yaşama tutunmaya çalışırlarken, artık onlar da başlarına gelecekleri görmeye başladılar aslında. Çiftçilerin acil örgütlenmesi ve tarım arazilerini ellerinden kaptırmamaları için kooperatifler etrafında birleşmeleri çok önemli.Yoksa tüm üretimler sermaye kesimlerinin eline geçecek. Bunun sonuçları ise daha pahalı gıdaya ve nasıl üretildiğini bilmediğimiz ne idüğü belirsiz gıdalara mahkum olmakla sonuçlanacak. Bu durum zaten büyük bir yıkıma doğru ilerleyen ekosistemde hızla değişime uğratıp geri dönülmez yaşamsal zararlara yol açacak.