‘Ya ağız içi aramayı kabul et hastaneye git, kabul etmiyorsan hastalığınla devam et’ deniliyor. En yalın ifadeyle bu bir işkence halidir
İçeriden / Hüseyin Aykol
Adana-Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Mazhar Güler, gönderdiği 4 Kasım 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Her ne kadar bağlı bulunduğunuz basına ulaşamazsak da bu sorunlarımızı aktarmayacağım anlamına gelmiyor. Gönül isterdi ki gazeteye ulaşalım ve oradan gerçekleri takip edelim. Sizler de biliyorsunuz ki cezaevlerine gazeteniz verilmiyor. Uzun süreden beridir devam eden ve yapılan tüm başvurulara olumsuz yanıtlar verilen konuları sizin ve kurumunuzun aracılığıyla hem yetkililere hem de duyarlı kamuoyuna tekraren de olsa bilgilendirmeyi istiyorum:
Sağlığa erişim, anayasal bir hak olduğu kadar aynı zamanda insan hakkı olarak da tanımlanır. Bu hakkın, bulunduğumuz Kürkçüler F Tipi Hapishanesi’nde uygulanmaması hem anayasaya hem de insan haklarına uymama halidir. İnsanlık onuruna yakışmayan ve kişiyi rencide ettiği kadar duygu anlamında da yıpratan ‘Ağız İçi Arama’ gerekçesiyle siyasi tutuklu ve hükümlüleri hastalıkları daha da ilerlesin, daha farklı hastalıklara dönüşsün tarzında bir tutum sergileniyor. Özetle ‘Ya ağız içi aramayı kabul et hastaneye git, kabul etmiyorsan hastalığınla devam et’ deniliyor. En yalın ifadeyle bu bir işkence halidir. Sunulan gerekçe trajikomiktir. Bir tutuklu ağzına bir şey koymuş ise hepsi koyar gibi toptancı bir yaklaşımı neyle izah edebiliriz?
Yine bulunduğumuz cezaevinde geçmişte sorun olmayan ve kutularıyla verilen ilaçlar; her ne hikmetse tasarruf tedbirleri başlayınca tek tek toz halinde verilmeye başlandı. Basit bir antibiyotiğe, ağrı kesiciye yeşil-kırmızı reçete muamelesi yapılması anlaşılır değildir. Ağız içi araması gibi bu konuda da ‘Ya hepsini içerlerse’ gibi tuhaf bir yaklaşım sergileniyor. Hastaneye yıllardır gidemiyoruz. Verilen tek tek ilaçları aylardır alamıyoruz. Hastalıkların neye evrileceğini görmek zor olmasa gerek. Yapılan başvurulardaki cevaplara genel geçer bir karşılık veriliyor. Bu durumu ‘fuzuli ilaç kullanımının önüne geçtik, yararını gördük, kâr sağladık’ ile açıklıyorlar. Bunun yorumunu engin tecrübenize bırakıyoruz.
Keza ağırlaştırılmış ceza alan ve onaylanan arkadaşlarımız tekli hücrelerde tutuluyor. Buna bir itirazımız yoktur. Karşı durduğumuz husus, aynı hücrede tutulan arkadaşlarımızla aynı havalandırmayı, üniteyi paylaşan mahkumların dışımızdaki yapılardan olması; hem güvenlik hem de yaşam noktasında sorunlar arz ediyor. Örneğin topluma karşı suç işlemiş yüz kızartıcı suç işleyenlerle tutuluyor. Bu bir psikolojik işkence yöntemi olarak uygulanmaktadır.
12 Eylül Askeri darbe döneminde yapılan ‘Karıştır barıştır’ yaklaşımının farklı yeni bir versiyonu gibi bu cezaevinde uygulanmaktadır. Aynı durum açık ve kapalı görüşlerimiz için de geçerlidir. Ne kadar söylense de şikâyet dilekçeleri yazılsa da bu konular görmezden geliniyor. Yığınca sorunlar olmasına rağmen yukarıda yazdığımız konuların aciliyeti ve ağırlığından dolayı belirtme gereği duyduk. Bu konularda gerekli duyarlılığı gösterip gündemleştirmenizi bekliyoruz.”
* * *
Halen Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan kadim mahpuslardan Resul Kocatürk, 28 Ekim 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bizler genel olarak iyiyiz. Biliyorsunuz benim kimi sağlık sıkıntılarım var ama ilerleyen zamanlarda başıma iş açacak potansiyele sahip olan mide ve karaciğer rahatsızlıklarımın son yapılan tetkik ve tahlillerinden ilk defa olumlu yönde sonuçlar çıkması iyi oldu. Karaciğer kaynaklı sorunumun son üç seneden beri otoimmün Hepatite bağlı siroz teşhisi koyuyorlardı ama üç aylık periyotlarla kontrol dışında herhangi bir ilaç tedavisi uygulamıyorlardı.
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde geçen ay içinde yapılan kan tahlillerinde senelerdir pozitif olarak raporlanan kimi değerler negatif çıkmış. Hekim, ultrasonda görülen karaciğerdeki sıkıntının en azından siroz olması olasılığının düşük olduğunu, teşhis için daha detaylı tetkik ve tahliller yapılması gerektiğini söyledi. Tedavi ve kontrol süreci asıl olarak buranın Tıp Fakültesi hastanesinde yapıldığından önümüzdeki ay Ankara Tıp Fakültesi hastanesi sonuçlarını buradaki hekime gösterip önerilen tetkik ve tahlillerin yapılmasını isteyeceğim.
Öte yandan, senelerdir başımın belası olan mide sıkıntılarım da iki sene önce yapılan Endoskopi ve Biyopsi’de “İntestinal Metoplazi” dedikleri kanser altyapısı olan hücre bozulması tespit edilmişti. Yine bir-iki senede bir tekrarlayan Hipylori dedikleri bakteri de raporlanmıştı ve bundan dolayı epey kapsamlı bir antibiyotik tedavisi uygulamışlardı. İki ay önce (senede bir Endoskopi kontrolü yapılıyor) yapılan Endoskopi ve Biyopsi sonucunun bakteri ve hücre bozulması yönünden negatif çıkması sevindirici oldu. Yalnızca kronik ülser ve reflü tespiti yapılmış.
Onların sıkıntısına da zaten alıştım ve dünden razıyım:) Fodmop denilen bir diyet uyguluyorum ve egzersizi de mümkün olduğunca aksatmamaya çalışıyorum. Sanırım olumlu sonuçlarda bunların payı var. Yalnız bu senenin başlarından itibaren alerji illeti ile boyun fıtığı ve sağ omzumdaki arıza beni bir hayli zorladı. Omzumdan arada bir yaptırdığım Depoman isimli bir iğne var. Geçenlerde yaptırmak zorunda kaldım ve sıkıntım biraz olsun yatıştı. En azından yazıp-çizerken beni engelleyemeyecek durumda şimdi. Arkadaşların da kimi sağlık sorunları olsa da, benim kadar değil tabi. Şu lanet tek hücreli ring dayatması nedeniyle hemen hemen tüm muayene ve kontrol tedavi süreçleri akamete uğruyor. Bir hayli sıkıntılı bir durum var anlayacağınız.
Pandemi süreciyle birlikte yasaklanan sohbet faaliyetleri pandemiden sonra da fiilen yasaklandı ve halen de uygulanmıyor. Arada bir resim, müzik gibi kimi kurs etkinliklerine çıkarıyorlardı; ancak onlar da iktidarın ‘tasarruf tedbirleri’ nedeniyle askıya alındı. Halk Eğitim kurs hocalarına para ödeyemiyormuş. Aynı nedenle berber faaliyeti de yok bir süredir. Öyle anlaşılıyor ki, devletin küçücük de olsa var olan sosyal boyutunu ‘tasarruf’ adı altında ortadan kaldırıyorlar. Anlayacağın kimi zaman aksatılsa da birkaç aydır arkadaşlarla birlikte dış sahaya haftada bir saat spora çıkarılmak dışında 7/24 hücredeyiz! Kitap-dergi sorunu da aynen devam ediyor. Abonesi olduğumuz Komün dergisini aylardır abone olmadığımız iddia edilerek vermiyorlar. Oysa ilgili evrakın dosyalarında olmamasının imkânı yok.”
Not: Bu haftanın karikatürü, Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Ömer Özdurak’tan. Bu vesile ile kendisine ve Görülmüştür inisiyatifine teşekkürler…
MEKTUBU GELENLER:
Ömer Özdurak – Bolu F Tipi Cezaevi
Resul Kocatürk – Kırıkkale F Tipi Cezaevi
Mazhar Güler – Kürkçüler F Tipi Cezaevi