Afyon 1 nolu T Tipi Cezaevi’nden Abdullah Onğulu, 2 Haziran 2020 günü gönderdiği faks metninde şöyle diyor: “Buradaki sorunlar, virüs nedeniyle kısmen rafa kalkmış olsa da, diğer boyutlarda devam ediyor.
Örneğin sayımı mazgaldan aldıkları halde bazı baş memurlar “1, 2, 3…” diye saymamızı dayatıyor. Bunu kabul etmediğimizden “elinizi kırarız”, “her şeyinizi sorun yapacağız” deyip, tehdit ediyorlar. İdareye, cezaevi müdürlüğüne yazıp, eğer böyle bir politikaları yoksa, müdahil olunmasını istedik. Görüşme talebinde de bulunduk. Savcılığa da yazdık; ancak henüz bir gelişme söz konusu değil. Bu tür dayatmaların 12 Eylül cunta rejimine özgü olduğu açık ve kabul etmek mümkün değil.
Yine burada kitap okumak önemli ölçüde ortadan kalkıyor. İdare ve Gözlem Kurulu’nca bize iletilen kararda kitapların koli ile ya da aile yoluyla kuruma alınmayacağı ve depoda bulunan fazla kitapların da görüşte aileye teslim edileceği belirtiliyor. Yanımıza kitap getirenlerimize sadece beş adet kitap verildi. Cezaevi kütüphanesi henüz yok. İl Kütüphanesi’nin listesi ise çok sınırlı.
Hiçbir bilgisayar çıktısı dokümanın verilmeyeceği söyleniyor. Yakında yayınevi kitaplarımı basmadan önce bana gönderecek. Son halini incelemem gerekiyor, bu durumda sorun olacak.
Kürtçe kitaplar “yabancı dil” denilerek verilmeyeceği belirtiliyor. Para karşılığı tercümesi yapılması gerekiyormuş. O da olanak varsa. Türkiye’de milyonların konuştuğu bir dil olan Kürtçeye yabancı dil muamelesi yapılıyor.
Diğer cezaevinde “Roza” dergisi Kürtçe bir bölüm içeriyor diye bana verilmemişti. İnfaz Hakimliği’nin de reddetmesinden sonra Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştum. Ağır Ceza Mahkemesi, beni haklı bulmuş ve dergi bu alana gönderilmişti; ancak karara rağmen dergi benzer gerekçeyle yine verilmedi.
Bütün bunları buradaki İnfaz Hakimliği’ne yazıp itirazda bulundum, ikinci günde hepsine birden ret kararı verildi. Bu arada, Basın Yayın İlan Kurumu’nun süreli yayın listesinde adı olmayan gazetelerin bize verilmeyeceği söylendi. Diğer üç odadaki arkadaşlarla daha iletişim kurabilmiş değiliz. Sorunlar henüz giderilmiş değil. Selamlar, saygılar…”
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Veysel Şahin şöyle diyor: “Bu kartı size olabildiğince kısa ve hızlı yazıyoruz. Neden mi? 28 yaşında, ömrünün baharında bir halk sanatçısı, Grup Yorum üyesi Helin Bölek ve yine 28 yaşında Mustafa Koçak ölüm orucunda yaşamını yitirdi. Bugün ölüm orucunda olan İbrahim Gökçek de ölmesin diye yazıyoruz.
Talepleri çok basit: Adalet! Yaşadıkları adaletsizlikler son bulan, halk sanatı özgürce yapılsın, halkın avukatlığı özgürce yapılsın, halk adaletsiz kalmasın istiyorlar! Onlar halkın sesi, onlar sizin sesiniz, onlar bu vatanın sesi. Siz de onlara ses olun bugün…” Bu kart, bize maalesef önceki gün geldi. Yani İbrahim Gökçek’in de yaşamını yitirdikten sonra…