Afganistan’da Taliban rejimi altında yaşayan kadınların ve kız çocuklarının maruz kaldığı insani krizin her geçen gün büyüdüğüne dikkat çeken kadınlar, bunun nedenini kamuoyunda reflekslerin zayıf olmasına ve uluslararası güçlerin sessiz kalışına bağlayarak, uluslararası kuruluşlara çağrıda bulundu
Tarihten bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yapan Afganistan, M.Ö. III ve IV. yüzyıllarda Zerdüştlük, Budizm ve Hinduizm gibi inançların yaygın olduğu bir bölgeyken, günümüzde ise oldukça katı bir İslam inancının hakim olduğu bir yönetim anlayışına tanıklık ediyor.
Bu katı yönetimi sürdüren Taliban, bölgenin kontrolünü ilk kez 1996’da ele geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen 11 Eylül saldırılarının ardından El-Kaide’nin Afganistan’da bulunduğu iddiaları ve Taliban rejiminin bu olaya müdahale etmemesi, hatta destek verdiği iddiaları üzerine ABD ve koalisyon güçleri Afganistan’ı işgal etti ve Taliban yönetimi uzaklaştırıldı.
ABD, 20 yıl boyunca Afganistan’da kaldı. Trump hükümeti tarafından 29 Şubat 2020’de imzalanan Doha Anlaşması ile ABD askerlerinin çekilmesi kararlaştırıldı ancak bu karar, Biden hükümeti döneminde 31 Ağustos 2021 tarihinde uygulamaya kondu. Bir yıl süren Afganistan ve Taliban arasındaki görüşmeler sonucunda Taliban, birkaç gün içinde Kabil’i ele geçirdi. Cumhurbaşkanı Gani ülkeden kaçarken, İçişleri Bakanı iktidarı sorunsuz bir şekilde Taliban’a devretti.
Ülkenin tamamında kontrolü sağlayan Taliban, özellikle kadın ve çocuklara yönelik katı kurallarını daha da sıkılaştırdı. Kadınların çalışması, karma sınıflarda öğretmenlik yapması ve birçok alanda yer alması yasaklanırken, yüzlerini kapatan çarşaflar giymeleri zorunlu hale getirildi. Kız çocukları da çeşitli baskılara maruz bırakılırken, bazı bölgelerde okula gönderilmiyor veya sadece ilkokula devam etmelerine izin veriliyor.
Taliban’ın, kadın ve çocuklara yönelik sürdürdüğü sert politikalarına ve ülkede yaşanan krize ilişkin Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Wan Şube yöneticilerinden Funda Demir Bozkurt ve Star Kadın Derneği yöneticilerinden Mizgin Bor JINNEWS’e değerlendirdi.
İlk hedef kadınlar ve kız kız çocukları
Afganistan’ın Taliban yönetiminden önce de kadın ve çocuk hakları konusunda en geri kalmış ülkelerden biri olduğunu belirten Funda Demir Bozkurt, “Taliban’ın ilk icraatı kamusal alanın kadın ve kız çocuklarına yasaklanması olurken akabinde bazı bölgelerde 10 yaşından büyük olan kız çocuklarının okula gitmesi yasaklanmış ve ülke genelinde 6. sınıftan sonra okumaları tamamen yasaklanmıştır. Kadınların belli bir kilometre sınırı ile yalnız başına seyahat etmesi, yanında erkek yoksa engellenirken yine kız çocuklarının ‘güvenli bir ortamda’ okumaları bahane edilerek oğlan çocuklarla sınıfları ayrılmıştır” dedi.
Bozkurt, bu durumun en kötü yanlarından birinin tüm bu yasak ve mahrum bırakmaların normalleşmeye başlaması olduğunu vurgulayarak, “Toplumsal bir refleks olmadığı takdirde kadınlar ve kız çocukları asla güvende olmayacak ve asla en temel insani haklarından faydalanamayacaklar. Toplumsal alandan çekilen, özel alana hapsedilen kadınlar ve kız çocukları maalesef umudunu tamamen yitirdiği için hak mücadelesi yürütemez hale gelecekler. Gerici tüm yönetimlerin en büyük korkusu okuyan, sorgulayan, mücadele yürüten, tepki gösteren ve bunu hak temelli yürüten kadınlardır. Taliban yönetimi kadınlara ve kız çocuklarına getirdiği yasaklamalar ve engellemeler ile kendilerine karşı ortaya konulacak mücadeleyi engelleme ve yönetimlerinin devamlılığını sağlamayı hedeflemektedir” diye konuştu.
‘Kız çocuklarını özel alanlara hapsetmek istiyorlar’
Taliban yönetiminin Afganistan’da kız çocuklarının eğitim görmesinin imkansızlaştırmasının sebeplerinden birinin de baskı ve yasaklamalar ile kendini var etmesi olduğunu aktaran Bozkurt sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Mevcudiyetlerini zorbalık ve gericilik üzerine konumlandırmışlardır. Aynı zamanda derinleşen bir yoksulluk ve güvenlik sorunu mevcuttur. Haliyle bir yandan da aileler de çocuklarını okula göndermekte tereddüt yaşamakta, tabi bu gerekçelerin altında ilk kız çocukları kalmaktadır. Taliban yönetiminden önce de feodalitenin ve yoksulluğun en krizli ülkelerinden biri durumundaki Afganistan, kız çocuklarının okullaşma oranının çok da yüksek olduğu bir ülke değildi. Fakat şu anda tüm bu olumsuz koşulların yanı sıra bir de resmi yasaklamalar var. Bu durumda olan bir ülkede kız çocuklarının eğitim hakkına ulaşması ve bu hakkın sürdürülebilir olması imkanlı görünmüyor.
Feodal, dinci ve gerici bir yönetim anlayışı olan Taliban, aslında tam da şunu istiyor; kız çocuklarını okul gibi kamusal alanlardan alıp özel alana hapsetmek bu da önemli politikalarından biri. Bu anlayışa sahip hiçbir teokratik yönetim kadınların ve kız çocuklarının hayatın öznesi olmasını hedeflemez. Eğitimden uzaklaşan kız çocukları, ev içi emekte kullanılmaya başlanır ve kısa bir süre sonra ise erken yaşta zorla evlendirilir. Taliban yönetime geldiğinden beri 15 yaş ve altında evlendirilmelerde ciddi bir artış söz konusu. Okul yaşamı sonlandırılan kız çocukları bir süre sonra ailelerine yük olarak görülüyor ve bu sebeple erken yaşta zorla evlendiriliyorlar. Ev içinde bir başka çocuğun veya yetişkin bireyin, hasta veya yaşlıların bakımından sorumlu tutuluyorlar. Tüm bunlar politik olarak geliştirilen ve kısa sürede topluma empoze edilen gerici ve baskıcı rejimin en güçlü argümanlarıdır.”
‘Taliban icraatlarına verilen refleksler yeterli karşılık bulmuyor’
“Uzun zamandır uluslararası kadın ve yardım kuruluşları, Taliban yönetiminin geldiği günden beri kadınların ve kız çocukların güvende olmadığını, en temel haklarından sağlık ve eğitim haklarının kısıtlandığını, insanca yaşamın tüm koşullarının ortadan kalktığını, yoksulluğun derinleştiğini ve insani bir kriz yaşandığını aktarıyor. Ben bu açıklamaları çok önemli buluyorum” diyen Bozkurt, “Kız çocukları için birçok kez çağrıda bulunan UNICEF, Afganistan’da yaşanan bu insani krize rağmen güzel şeyler yaptı. Fakat yeterli mi sorusuna net bir şekilde şunu söyleyebilirim ki maalesef uluslararası arenada Taliban yönetimi ve icraatlarına verilen refleksler hala yeterli bir zeminde karşılık bulmuş değil. BM, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının durumunu ‘dünyadaki en ciddi kadın hakları krizi’ olarak tanımlasa da kamuoyunda refleksler zayıftır. Kapitalizm ve getirdiği çoklu krizlerin ortasında bu çağrılar gerekli karşılığı bulamamıştır. Ayrıca bu desteklerin yeterli düzeye ulaşamamasının en büyük nedenlerinden biri de Afganistan’daki hak ihlallerinin ve insani krizin sürekli büyümesidir” ifadelerini kullandı.
‘Kuruluşlar ellerinden geleni yapmalı’
Bozkurt, insani krize karşı uluslararası topluma daha çok dayanışma ve destek çağrısında bulunarak, “Afganistan’daki bu durumun düzelmesi için kararlı bir tutum sergilemeleri gerekiyor. Kadınların ve kız çocuklarının ilk olarak güvenliğini sağlamak ve ardından sağlık, eğitim ve diğer tüm kamusal haklardan faydalanmaları için ortak bir zeminde ve net bir kararlılık ile mücadele etmek gerekiyor. BM gibi uluslararası tüm kuruluşlar ellerinden gelen her şeyi yapmalıdır” sözlerini kullandı.
‘Afganistan durumu kadın yaşamının özeti’
Taliban rejiminin kadınlara yönelik politikalarını değerlendiren Mizgin Bor ise “Doğrusu Afganistan ve Taliban tablosuna bakıldığında kadın düşmanlığının fırsat bulması durumunda ne tür sonuçlar doğurduğunu görebiliriz. Çünkü bu tablo sadece Afganistan’a özgü ve benzersiz bir durum değil aynı şeyi Rojava’da IŞİD’in Kürt Êzidî kadınlara karşı yaptığını da gördük. Rojava’da da IŞİD işgal gerçekleştirdiğinde kadınları köle pazarlarında sattı, ‘kadınlar savaş ganimetidir’ diyen IŞİD liderleri fetva verdi. Ya da günümüz Türkiye’sinde 21. yüzyılda hala kürtaj hakkı konuşulabilir bir şey değil. Kadınların nafaka hakkını savunmak can güvenliğini tehlikeye sokan bir durum olabiliyor. Yine Türkiye’de benzer politikalar yürüten iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması kadınların yaşamını garanti almaması yönüyle Taliban’dan çok da farklı ele alamıyoruz. 6284 sayılı kanun maddesinin etkin şekilde uygulanmıyor olması kadınları korunaksız kılıyor ve aslında kadına yönelik şiddette faillere cesaret veriyor. Dolayısıyla Afganistan ve Taliban durumu kadınların yaşamlarının birçok yerde özetidir diyebiliriz” dedi.
‘Hayatlarına az da olsa dokunabilmiştik’
Bor, “Bu zorunlu göçün önemli istikametlerinden biri de uzun yıllardır göç alan Van sınır hattıdır. Gelen göçmenlerin çoğu Van’dan Avrupa’ya gitmek istese de öncelikle kendilerini ifade edebilecek düzeyde İngilizce öğrenmeleri gerekiyor. Star Kadın Derneği olarak 2021 yılında bu konuda bir çalışmamız olmuştu. Fransa Büyükelçiliğine sunduğumuz projenin onaylanması ardından atölyeler açarak 100’den fazla Afganistan göçmeni kadına Türkçe ve İngilizce dil eğitimi vermiştik. Bu çalışma, Afgan kadın ve kız çocuklarının kendilerini ifade etmeleri, sosyalleşmeleri ve uyum konusunda sorun yaşamamaları için gerçekleştirdiğimiz bir çalışmaydı” ifadelerine yer verdi.
“Derneğin kısıtlı imkanları, mekanın dar olması bizi bir arada tutmaya evrensel dayanışmamıza engel olmamıştı” diyen Mizgin, “Eğitimlerimize kadınların hukuki ve cinsiyet temelli haklarını öğrenmek amacıyla dernek çalışanlarımız tarafından toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi ve hukuki konularda eğitimlerle devam edildi. Yine koronanın yaşamımızı zorlaştırdığı o dönemde hijyenik ürünlere ulaşım zor iken bizler maske, dezenfektan ve regl ürünleri dağıtımında bulunduk. Proje sonunda ise kadınlarla iletişimimiz gelişmiş ve birbirimizin hayatlarına az da olsa dokunabilmiştik” diye konuştu.
HABER MERKEZİ