Moria Kampı’nda yaşanan yangın sonrası kamp koşullarını anlatan Afgan mülteci Mohammadi, kapın hapishaneden farksız olduğunu belirterek, ‘Yangın sayesinde dışarı çıktılar’ dedi
Yunanistan’ın Midilli Adası’ndaki Moria Mülteci Kampı, 8 Eylül’de çıkan yangında tamamen küle dönü. Resmi kaynaklara göre 12 bin sığınmacıya ev sahipliği yapan ve Avrupa’nın en büyüğü olan Moria Mülteci Kampı’ndaki yangından kaçan binlerce mülteci sokaklarda kaldı.
Yangının neden çıktığı henüz belirlenemezken, kapasitesinin üstünde sığınmacının kaldığı kampta daha önce de yangın çıktığı ve mültecilerin soğuktan donarak yaşamını yitirdiği biliniyor.
İngiltere’de yayın yapan Morning Star Gazetesi Muhabiri Bethany Reilley, 2019 yılında dört ay boyunca gönüllü olarak kaldığı kampa dair gözlemlerini anlattı.
‘Hapishane gibiydi’
Şubat 2019 ile Haziran 2019 tarihleri arasında Midilli’de bulunduğunu söyleyen Reilly, o dönem kampın 3 bin kişilik kapasiteye sahip olduğunu ama 8 bin mültecinin kaldığını belirtti. Reilley, “Kamp aslında bir hapishane gibiydi, her taraf dikenli tellerle kaplı yüksek duvarlarla çevriliydi” dedi.
Mart ayında bir çocuk öldü
Kampta olası bir yangına dair alınan tedbirlerin olup olmadığına dair ise Reilley, “Bu yıl Mart ayında bir konteynerde çıkan yangın sonucu bir çocuk öldü” ifadelerini kullandı.
‘Kampı kapatmak için bahane’
Pandemi ile birlikte birçok sivil toplum kuruluşu ve insan hakları gruplarının kampın boşaltılması ve mültecilerin anakaraya gönderilmesi çağrısında bulunduğunu kaydeden Reilly, “Bunun yerine Yunan makamları, AB’nin desteğiyle altı ay boyunca Moria’da binlerce mülteciyi kısmi bir kilit altında tuttu. Bunun mültecileri ve yerel halkı virüsten korumak için olduğunu iddia ediyorlar. Ancak pek çok grup bunun kampı kapatmak için bir bahane olduğuna inanıyor. Yangının başlamasından bir hafta önce kampta ilk Kovid-19 vakaları bulundu ve yetkililer kampa tam bir karantina başlattı. Yani 6 ay boyunca kirli, aşırı kalabalık ve tehlikeli bir kampta mahsur kaldıktan sonra, artık mültecilerin hareket özgürlüğü hakkı yoktu. İnsanlar kafesteki hayvanlar gibi yaşayamazlar. Ne yazık ki böyle bir şeyin olması an meselesiydi” diye konuştu.
Gözaltı nedeni iltica başvurusunun reddedilmesi
Kamptan 28 Ağustos’ta ayrılan Afgan mülteci Khodadad Mohammadi de Really’in bahsettiği koşullarda kalan mültecilerden biri.
Üç yıldır kampta olan Mohammadi, Ocak ayından 28 Ağustos’a kadar Moria Kampı’nda gözaltı merkezinde tutulduğunu dile getirdi.
“Afganistan’da hayatım tehlikedeydi, o yüzden Yunanistan’a geldim ve geri dönemem” diyen Mohammadi’nin gözaltı nedeni ise iltica başvurusunun reddedilimesi.
‘Her türlü ayrımcılığa maruz kaldım’
Adadan ayrıldığı sırada13 bin kadar insanın kampta kaldığını anlatan Mohammadi, “Fakat bunların tamamı Moria’da değildi. Hükümet adanın başka bir yerinde çadır kamplar yapıyor” dedi.
Mohammadi, “Her türlü ayrımcılığa maruz kaldım. Hem yerel ve ulusal otoritelerden hem de diğer mültecilerden” ifadelerini kullandı.
Yemek, temiz su, sağlık erişimi yok
Mohammadi, kampın yaşam şartlarına dair ise şunları aktardı: “Genel olarak durum pek iç açıcı değildi. Her şey için devasa sıralar bekliyorduk. Yeterince yemek verilmiyor, temiz suya erişimimiz çok kısıtlıydı. Su birkaç saatliğine açılıyordu. Kovid-19 salgınına rağmen suları sürekli açık tutmadılar. Sağlığa erişimimiz de yoktu. Hastaneye gidip gelmek de mesele oluyordu. Mesela benim düzenli olarak psikiyatrist görüşmelerim olmalı. İlaç da kullanıyorum. Ancak doktor görüşmelerini yapamadım. Gidebildiğim 3-4 seferde de yalvar yakar ilacımı yazdırabildim. Kadınlar için kampta herhangi bir etkinlik yoktu. Çocukların eğitime erişimi de yoktu. Sonrasında suya erişimimiz olmayan kampta, korona tedbirleri nedeniyle dersler ve aktiviteler engellendi. Kampın dışındaki insanlarla iletişim kurmamız çok zor oluyordu. Gitmeye izinli olduğumuz pek bir yer yok zaten ve çıkmayı başarabilseydik bile otobüse binecek paramız olmuyordu. Cep telefonlarına erişimimiz vardı bazılarımızın fakat wifi açık olmuyordu ve yalnızca hafta sonu bir saat telefon şarj edebiliyorduk. Afganlar her ülkede geri kalanlara göre çok daha sert koşullarda yaşamak zorunda kalıyorlar, yaşayabilirlerse.”
‘Tek suçları mülteci olmak’
Yangından sonra iki kere kampın olduğu yere gittiğini dile getiren Mohammadi, “Kampta zaten itfaiye veya bunun gibi olası bir yangına karşı alınmış bir önlem yoktu. Tek suçları mülteci olmak bu insanların. Mülteci oldukları için hapis yatıyorlar. En azından yangın sayesinde onlar hapisten çıkabildiler” diye belirtti.
‘Omurgalı davranmadılar
Yangın öncesinde ve sonrasında Moria Kampı’nda gönüllü olarak yer alan Sınır Tanımayan Doktorlar Yunanistan Direktörü Stephan Oberreit de gözlemlerini aktardı.
Yangından önce kampta durumun iyi olmadığını kaydeden Oberreit, Kovid-19 sürecinde alınması gereken önlemler için kampta uygun koşulların olmadığını söyledi.
Yangından dolayı ağır yaralanan kimsenin olmadığını ifade eden Oberreit, genel olarak yüzeysel yanıkları tedavi ettiklerini belirtti. Oberreit, “Temel olarak Yunanistan Hükümeti bizle kampta işbirliği içindeydi demek mümkün, öte yandan bizce bir devlet olarak Yunanistan tıbbi bakım açısından eksik kapasite ile çalıştı, yeterince sorumluluk almadı. Mültecilerin sorumluluklarını tamamen alacak kadar omurgalı davranmadılar” dedi.
‘Kurulacak kamp yeni bir Moria olacaktır’
Yanan kamp alanının tamamen boşaltıldığı bilgisini paylaşan Oberreit, yeni kamp alanında da barınma, yemek dağıtımı ve su gibi sorunların olduğunu söyledi.
Hükümetlere çağrı yapan Oberreit, “Mültecileri adadan çıkarın. Anakaraya, daha iyi bakılabilecekleri, hastalandıkları zaman tedavi edilebilecekleri bir yere alın. Bu adada kurulacak yeni bir kamp olsa olsa yeni bir Moria Kamp olacaktır. Mültecilerin, sığınmacıların, daha insani ve daha güvenli bir şekilde yaşamasını sağlamaları gerekiyor” dedi.
MA / Zemo Ağgöz – Gözde Çağrı Özköse