Af Örgütü Türkiye Şubesi, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile TTB eski Genel Başkanı Gençay Gürsoy’a verilen hapis cezasına tepki göstererek, “Hak savunucuları hakkındaki uydurma suçlamalar bir an önce düşürülmeli ve hak savunucuları özgür bırakılmalıdır” dedi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile emekli tıp profesörü ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski Genel Başkanı Gençay Gürsoy’a “Bu suça ortak olmayacağız” adlı bildiriye imza attıkları için verilen hapis cezasına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
‘Bilimsel rapor gerekçe oldu’
Açıklamada, Fincancı’ya 2 yıl 6 ay hapis cezası verildiği hatırlatılarak, “Fincancı’nın dosyasına son anda, TİHV’in 2016 tarihli Cizre 1’inci Bodrum’da yaşanan hak ihlallerini içeren ‘Cizre Ön İnceleme Raporu’ ve Fincancı’nın gazete röportajı ve bir demeci ‘suç delili’ olarak konuldu. Suç teşkil etmeyen, kamuya erişimi açık olan ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken belgeler ve bilimsel bir rapor, cezanın artırılma gerekçesi haline getirildi” denildi.
‘İhlalleri raporlamak suç değil’
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Strateji ve Araştırma Yöneticisi Andrew Gardner, verilen hapis cezasına ilişkin olarak, “Medyaya insan hakları ihlallerini anlatmak, insan hakları ihlallerini raporlamak suç olamaz. Ortada bir suç olmadığı halde Fincancı’ya böyle bir ceza verilmesi kabul edilemez. Aksine, Türkiye yetkilileri uluslararası yükümlülükleri gereği Fincancı gibi insan hakları savunucularını korumakla, hatta onların işlerini en iyi şekilde yapabileceği ortamı sağlamakla sorumludur” dedi.
‘Hak savunucularına kötücül yaklaşım’
Geçen hafta Gürsoy’a da, 2 yıl 3 ay hapis cezası verildiğini hatırlatan Gardner, “Gürsoy’un duruşmasında da benzer şekilde medyaya verilen röportajlar ve sosyal medya paylaşımları, suç teşkil etmediği halde son anda delil olarak dosyaya eklendi. Üstelik Gürsoy’un bildiriyi imzaladığı dönemde TTB başkanı olması ve TTB’nin bildiriyi kabul etmesi nedeniyle cezası artırıldı. Her iki dava da, hak savunucularına yönelik kötücül yaklaşımı açıkça gözler önüne seriyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘Özgür bırakılmalı’ çağrısı
Gardner, Fincancı davasında verilen kararın, Türkiye’de insan hakları savunucularına ve sivil topluma yönelik artan baskının çok tanıdık bir örneği olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Terörle Mücadele Yasası, muhalif görüş belirten hak savunucularını ve gazetecileri hedef alarak susturmak için keyfi olarak kullanılıyor. Özellikle hak savunucularının çalışmalarının kısıtlanması, topluma geniş şekilde sirayet ediyor. İnsan haklarındaki bu geriye gidiş artık sona ermeli, hak savunucuları hakkındaki uydurma suçlamalar bir an önce düşürülmeli ve hak savunucuları özgür bırakılmalıdır.”
HABER MERKEZİ