Sorumlulukla ilgili tüm büyük masallar, geleneksel zorlayıcılığına karşılık içerdiği gelecek motifli büyünün sonuna gelindiğini hatırlatıyor. Hatırlamak, artık uyanmak değil, bilmek de öyle. Hazımsızlık ve yayılma, destekleyici olarak da yutkunma. Tembihlenen ve addedilen, pek bir şey değil, en fazla eyleme kazandırılan anlamsız bir açıklık. Vaat edilen şudur; geçmişin yükünden kurtarılmış bir gelecek, sorumsuzluk ve büyü ile süslenmiş bir gevşek hazlar iklimi. Geçmişin bir yıkıntısı, kendi kalıntılarına çıkmış bir sonraki zamanın düş kırıklığı değilmiş gibi. Gelecek ve düş! Öncesinde bir şeydi belki, sonrasında ise taşınamayan bir yanılsama. Hiçbir şeyin kendi ışığıyla parlamadığı zamanlar bunlar. Solgun günler. Sinsice sokulup yaklaşan, sararmış ve hüzünlü bir gerçeklikle uzlaşmayı öneren loş aydınlıklar, ılık ve seyrelmiş serpintiler.
Zorla uyutulmak, göze bastırılmış uzun tırnaklı parmaklar altında düş görmeye razı olmak. Düşlerde yönetilmek. Ama düşlerde belirsizlik. Aşk ve büyü dışında hiçbir şeyle yönetilmeye gelmeyen bir genişleme! Sorumluluk, gerekliliğine inandırıldığı anın dışında taşınabilir nemli bir duyu lekesi değil artık. Kendi cılız varlığına bir devin hacmini kazandırdığına inandıranın herkese yüklediği, ama kendisini muaf kıldığı her şey. Onun adına herkes onun için düş görebilir, kendisi ise herkes adına yalnızca kendisi için. Adil bir muamele görse politika gibi bugün yükselen her şey de ölür.
Bugün fark edilen dün bilinmeyen bir şeymiş, sadece bu ana aitmiş gibi. Büyüyüp serpilen her şey bir maziden yoksun ve kökleri sadece şu an, şu yıpranmış solgun güne saplıymış gibi hüzünlenmek. Çok pahallıya geliyor bugün, fazla ucuz olan ne varsa. Sessizlikten doğup sessizlik içinde yaşamış olan için bugün hayranlık ve merak uyandıran hangi işitilmemiş ses, hangi görülmemiş büyüklük? Hakça ve vicdani bir muamele görse parlayan her şey kararır, gürültüyle kendini duyuran her şey susardı. Zulmedilmiş insan kendi önemsiz gururunu uzun süre adalet aşkı sanma, aşınmış benliğini de geleceği tümleyen bir kuvvet biçiminde görme eğiliminde. Hapsolduğu düş, yükümlülüğünden kurtulmuş olduğu geçmişe ve gerçeğe ilişkin.
Sorumlu kılınan, sorumsuz kalınan ana ve alana dair. Dünü olmayan bir bugün içinde, bugünden arınmış bir yarın hayali adına. Yaratamayan ve yalnızca olanı harcayan, hükmü altında olduğu halde hükmettiğini sandığı bir düş içinde. Nasıl kurtulacağını bilmeyen kendi kendinin rehinesi, sönmüş yaşantılar ve insan kalıntılarıyla ağırlaşmış dünün yıkıntılarına çıkması kaçınılmaz olan bir yarının efendisi. Esareti içinde benliğinin mutlaklığına ayna tutan ve artık hükmedeceği ne bir gerçek, ne de bir tebaa kalmamış mutlu bir deli hükümdar bakışıyla. Hakikate kör bir masal içinde bile yol alıyorsa yolcu, ya bir mağara yabanılının vahşetinden tatmalı ya da cismani olmayan manevi güçler tarafından sınırsız ihsanlara boğulmalıydı. Ama ne gerçeğin ne de masalın hakkını vermeyen bir anlatı. Bir düş ki, sinsi ruhlarca zehirlenmiş, bilmiş ağızlarca çiğnenmiş ve her şeyi tecimsel işleviyle kıymetlendiren arzusuz dudaklarca tükürüp atılmış.
Hiçbir şeyin kendisi gibi görünmediği zamanlar bunlar. Çekiciliği ve tüm büyüsü, hiçbir şeyi kendisinden gelme olmayışına borçlu olan yükselme tutkunlarının, bir gelecek serabıyla birlikte içini oyduğu solgun günler. Dünü olmayan, ama en fazla bir önceki yıkımın kalıntılarına gelip oturacak bir gelecek tasavvuru. Hizmet ettikleri kanı çekilmiş fikirler dışında bir mevcudiyetleri bile olmayan ama sadece şairlere özgü muğlaklığında bir büyüklük bulunduğuna inandıranların cesaret ve umut telkinleri. Son kaçış aralığını da özenle kapadıktan sonra kurdun önüne atılmış kuzulardan, kanı çekilmiş fikirlerine hayat, olmayan mevcudiyetlerine bir gövde olmalarını beklerken uydurulan, geçmişin yükünden kurtulmuş o gelecek masalları. Büyük son kanlı sahne hazırlanırken çobanın büründüğü soğukluk, önceden kabullenilmiş kayba dair. İtiraz şiddetli olur, ama hakça bir muamele gördüğünde parlayan her şeyin kararması, konuşan her şeyin de susması gerekirdi bugün